Pakize Suda'ya cevabımızdır

Güncelleme Tarihi:

Pakize Sudaya cevabımızdır
Oluşturulma Tarihi: Ocak 16, 2002 00:00

Sevgili Pakize Suda,Bizimle ilgili yazınıza kırılmadım desem yalan olacak. Siz beğendiğim ve ilgiyle izlediğim bir yazarsınız. Babıali'de çok yenisiniz. Ve ‘‘şarkıcıdan gazeteci olur mu’’ şeklinde pek çok tenkit aldınız ama ben hep sizi eleştirenlere kızmış, onları kınamışımdır. Yazılarınızın pek çok ciddi siyasi yazardan çok daha dokundurucu, ayrıca da çok sevimli olduğunu söylemek isterim. Ancak ‘‘Güzin Abla'yla’’ ilgiyi yazınızda aynı sevimliliği ve aynı hoş yaklaşımı hissedemedim ve çok üzüldüm.Beni çok üzdünüz Sevgili Pakize Suda.Nedenine gelince, yazınızda birçok kırıcı yanlış var. Güzin Abla'nın hayatıyla ve okuyucu açısından imajını lekeleyecek yanlışlar. Bu dönemden sonra onun imajının lekelenmesini elbette istemem. Ölüm döşeğindeki bir insan hakkında daha dikkatli yazılır. Üstelik bu durumda o insanın gazetecilik mesleğinde çok geçerli olan ‘‘Cevap hakkı’’ yoktur. Bu nedenle ben kızı Feyza Algan olarak sizi onun köşesinden cevaplıyorum. Birincisi bu tanıtım, Güzin Abla'nın değil, kızının tanıtımıydı. Bunun yapılmasını, Sayın Ertuğrul Özkök istedi. Dört yılı aşkın bir süreden beri bu köşeyi, kızının yürüttüğünü bildikleri için bu tanıtımın artık sırası geldi diye düşündüler.İkincisi Güzin Abla, sizin dediğiniz gibi kıyıda köşede kalmış, silik ve kimliksiz biri değildir. O, 40 yıldır hem Türkiye'de hem de dışarıda milyonlarca okuru olan, her yerde her zaman ‘‘Güzin Abla’’ olarak anında tanınan ve çok sevilen, gazetelerde, dizilerde, televizyonlarda her fırsatta adı geçen örnek bir isimdir. O, ete ve kemiğe yeni bürünmedi. Sizin daha gazetecilik yapmadığınız yıllarda, Güzin Abla'yla ilgili yüzlerce röportaj, televizyon haberi yaıldı. O hayatını, hiçbir zaman gizlemeden, saklamadan, tüm zaaflarıyla, iyi ya da kötü günleriyle gözler önüne sermekten kaçınmadı. Okurlarından hiçbir yönünü gizleme gereği duymadı. Zaten zaman zaman okurlarına verdiği cevaplarda da kendi zaaflarından ya da çektiği acılardan, aldatılmışlığından örnekler verdiği içindir ki bu samimiyetiyle ‘‘Güzin Abla’’ olarak bu kadar sevildi ve tutuldu. Ancak son beş yıldır yaşlılığı ve rahatsızlıkları nedeniyle, artık röportaj vermiyordu. Belki bu yüzden siz Güzin Abla'yı tanımamışsınız. Elbette Güzin Abla da sonuçta bir kadındı. Zaaflarıyla, sevgileriyle, duygusallığıyla, kıskançlıklarıyla, mutsuzluklarıyla, endişeleriyle, bir kadın... Ve yıllarca evdeki yaşlılarını ve kızını geçindirmek, kızına iyi bir eğitim vermek için çırpındı durdu. Çok güzel bir kadındı, iyi bir evlilik yapabilirdi. Ama o hayatını kalemiyle kazanmayı seçti.İnsanların dertleriyle tüm içtenliğiyle, kendi sorunuymuşçasına ve kendi tecrübelerinden destek alarak ilgilendi. O yaptığı bu işe çok değer verirdi. Bunu görev edinmişti. Okurlarına biraz olsun teselli vermeye çalıştı. Ve bu köşeye 40'lı yaşlarında başladığında zaten eski bir gazeteciydi. Tıpkı benim gibi... Ben de 28 yıllık bir gazeteciyim. Hürriyet Gazetesi'nden birkaç yıl önce emekli oldum. Ve Güzin Abla'dan geçen bu kutsal mirası sürdürüyorum. Bu çok doğal, çünkü biz hep birlikte yaşadık ve ben ona hep destek oldum. Benim de görevim buydu. Şimdi de bana el verdiği için onun ruhuna büründüm.Bu köşe aslında yürütülmesi çok zor bir köşe. Karşılaştığımız çaresizlikler bir yana, bizi anlayamayan insanların çok eleştirisini aldık. ‘‘Güzin Abla’’ya yazan bu kadınlar uzayda mı yaşıyor, diyenler oldu. Oysa bu kadınlar, Türkiye'nin gerçeğidir. Biz milyonlarca mektup aldık bu 40 yıl içinde. Bu insanlar nasıl çaresiz, nasıl en basit bir teselliye muhtaç, bunu anlamak çok zor. Çünkü onların yaşadığı ortamı ve o çarpıcı gerçekleri bilmek gerekir.Güzin Abla'nın paranoyaları olduğunu yazıyorsunuz. Paranoya çok ağır bir söz. Onun endişeleri ya da korkuları vardı. Herkeste olduğu gibi. Mutlaka sizde de olduğu gibi. Bu köşenin anneden kızına geçen bir köşe olduğunu söylerken, o her zamanki hicveden tarzınızla, ne kadar kırıcı olduğunuzun farkında mısınız?Size ‘‘Güzin Abla’’ olarak, üzüntülerimizi ben aktarıyorum. Bu köşenin devam etmesini gazetem istedi. Ben de okurlarımız beni destekledikleri sürece yazmayı sürdüreceğim. Annemin ruhuna bürünerek, elimden geldiğince...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!