Özür mü, teşekkür mü

MİLLİ Gazete’nin yazarı Hüseyin Altınalan’ın salı günkü yazısının başlığı şuydu:

‘Hürriyet Gazetesi Azerbaycan’dan özür dilemeli.’

Doğru.

Azerbaycan’a bir borcumuz var.

İlham Aliyev’e de var.

* * *

Bu borcu hemen ödemeliyiz.

Ama önce bu borcun ne olduğu konusunda anlaşmamız lazım.

Azerbaycan’a bir özür borcumuz mu, yoksa bir teşekkür borcumuz mu var?

Buna karar vermek için isterseniz biraz geriye dönüp, yaşadıklarımızın küçük bir bilançosunu çıkaralım.

Hürriyet Gazetesi 30 Nisan 2004 günü şu manşetle çıktı:

‘İlham Bey’in büyük ayıbı’

Bu manşeti vermiştik, çünkü Azeri milletvekilleri, Avrupa Parlamentosu’nda Kıbrıs konusunda yapılan bir oylamaya katılmamıştı.

O oturumdan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti aleyhine bir karar çıkmıştı.

Biz de Azeri milletvekillerinin bu davranışını eleştiren bir manşet atmıştık.

Azeri parlamenterlerin o günkü tutumu çok ağırımıza gitmişti.

* * *

Bugün olsa yine ağırımıza gider.

Çünkü Türkiye, Batı dünyasından gelen bütün baskılara direnerek Ermenistan’la sınır kapısını açmıyorsa, bunun tek nedeni, Azeri halkına karşı hissettiğimiz kardeşlik duygusudur.

Hem de öyle böyle değil, gerçek bir kardeşlik duygusu...

Bir halkın kardeşlik duygusu ne kadar büyükse, böyle bir davranış karşısında düş kırıklığı da o kadar büyük oluyor.

* * *

Aradan bir yıldan çok zaman geçti.

Aynı Azerbaycan bu defa kendisine gelebilecek bütün baskıları göze alarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile direkt uçuşları başlattı.

Ayrıca işadamlarını ve siyasetçilerini gönderdi.

Hürriyet bunu da manşetten duyuran ilk gazete oldu.

Şimdi gelelim baştaki soruya.

Azerbaycan’a karşı özür mü borçluyuz, yoksa teşekkür mü?

Bence ikincisi.

Bana gelince, şu eleştiriyi rahatça yapabilirsiniz ve haklı olursunuz.

Avrupa Parlamentosu’ndaki olaya anında tepki gösterip, Azerbaycan’a karşı ağır bir eleştiri yazısı yazdınız.

Ama Azerbaycan’ın uçak seferlerini başlatması üzerine bugüne kadar herhangi bir yazınız yayımlanmadı.

Evet eleştiri konusunda böylesine tez canlı olan ben, teşekkür görevini yerine getirmede biraz ağırdan aldım.

Bunu söyleyen sonuna kadar haklıdır.

Bu yazıyı daha o gün, o an yazmalıydım.

* * *

Şimdi bir meslektaşım bu görevi hatırlatıyor. Önce ona teşekkür ederim.

Rahmetli Haydar Aliyev, benim yakın tarih Türk dünyasında en gurur duyduğum üç beş siyasi liderden biridir.

Onunla yaptığım görüşmeleri, hem mesleki hayatımın, hem Türklük duygumun en yükseldiği anlar olarak hatırlarım.

Tanıdıkça, oğlu İlham Aliyev’in siyasi yeteneklerini de çok takdir ediyorum.

Ve KKTC için attıkları bu adım için de hem Azeri halkına hem İlham Aliyev’e teşekkür ediyorum.

Son bir nokta.

O gün yaptığım eleştiri ne kadar içtendiyse, bugünkü teşekkürüm de o kadar sevgi ve içtenlik doludur.

Bırakın halk çözüyor

ÖNCEKİ günkü gazetelerde birbirinden bağımsız gibi görünen iki haber vardı.

İmam hatip okullarından kaçış hızlanmış.

Bu yıl ilk kayıtlarda 100 kontenjandan 66’sı boş kalmış.

O nedenle bazı imam hatip okulu vakıfları, öğrencileri çekmek için altın promosyonuna başlamış.

Bu haberin çıktığı gün ikinci bir haber daha vardı.

Hükümet, imam hatip okullarının öğrencilerine yeni bir hak getiriyormuş.

Buna göre lisede ek ders sınavı veren, üniversiteye girecekmiş.

Demek ki hükümet bu okullarda kayıt oranının düşmesinden rahatsız.

Bu gidişle üç beş yıl içinde bu okullara kayıt yaptıran kalmayacak.

Öyleyse kimse karışmasın. Bırakın, sorunu halk çözüyor.
Yazarın Tüm Yazıları