Özkök ve askeri liderliğin evrimi

GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün hafta başında sergilediği performans, basında ve kamuoyunda büyük ilgi yarattı, beğeni topladı.

Kendisinin akılcılığı ön planda tutan, demokrasiye bağlı çizgisinin basının son derece çeşitlilik gösteren yelpazesinde eşine sık rastlanmayan bir konsensüs yaratması önemliydi.

Orgeneral Özkök, belagati, düşünce formülasyonları, entelektüel birikimi ve diplomat kimliğiyle pek çok insanı şaşırttı.

Göreve başladığı günden bugüne bir derviş sabrıyla sineye çektiği kendisine dönük sistematik yıpratma kampanyasına verdiği yanıt özellikle dikkat çekiciydi.

Kişilik özelliklerini ‘sorumlu, ılımlı, yapıcı, birleştirici ve dikkatli’ sıfatlarıyla tanımladı Orgeneral Özkök. Sorun, bu çizgisinin ‘bilerek’ ya da bilmeyerek yanlış yorumlanmasıydı.

Kanımızca basın toplantısındaki en önemli açıklaması bu noktada geldi:

Ben sesin gürlüğüne değil, aklın önderliğine itaat etmek isteyen bir askeri nesle komuta ediyorum.’

Galiba, yüksek ses perdesinden konuşmanın, hamaset yapmanın askerlik mesleği açısından artık demode bir yol olduğunu anlatmak istedi.

KORKUTMAYA DAYALI LİDERLİK BİTTİ

Orgeneral Özkök’ün bu çıkışı, askeri liderliğin nasıl olması gerektiği konusunu Türk kamuoyunda geniş bir tartışmaya açarken, dün Kara Harp Okulu’nda düzenlenen ‘Uluslararası Liderlik Sempozyumu’ da aynı sorunun etrafında dolaşan soruları masaya yatırdı.

Kara Harp Okulu Komutanı Tümgeneral Hulusi Akar, sempozyumda yurtdışından ve Türkiye’den yönetim bilimi, psikoloji alanlarında öne çıkmış çok sayıda bilim adamını, bu arada özel sektörden tanınmış yöneticileri bir araya getirmişti.

Bu nitelikteki bir toplantının başlangıcında kürsüye çıkan NATO Güney Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanı Oramiral Gregory Johnson’ın konuşmasını şu sözlerle açması ilginçti:

Yönetim anlayışları korku salmak üzerine kurulu olan askeri liderler dönemi kapandı. Hepimiz geçmişte bu yönetim anlayışını benimseyen komutanlarla çalıştık. Ancak bu anlayış artık tasfiye oldu.’

Oramiral Johnson, konuşmasının finalinde yeni komutanın tarifini de şöyle yaptı: ‘Artık askeri liderlerin görevi gülümsemektir...’

ASKER-DEVLET ADAMI TİPİ ÖNE ÇIKIYOR

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman’ın konuşması da benzer temalar üzerinde yoğunlaştı. Orgeneral Yalman, yöne dönemde liderlerin özellikle ‘entelektüel özelliklerin’ kazandığı önceliğe dikkat çekti.

Sempozyumun en etkileyici konuşmalarından birini, uzun yıllar Pentagon’da görev yapmış asker kökenli ABD’li Prof. John Williams yaptı.

Prof. Williams, değişimin ordu kurumunu ve askeri liderliği nasıl dönüştürdüğünü çarpıcı örneklerle anlattı.

Buna göre, yirminci yüzyılın ilk yarısındaki ‘savaşan lider’ tipi, yüzyılın ikinci yarısında yerini ‘yönetici-teknisyen’ vasıflarının ön plana çıktığı farklı bir lider tipine bırakmıştı.

Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte ‘asker-devlet adamı’, ‘asker-akademisyen’ kategorisine, yani sivil beceri ve sivil düşünce reflekslerine ihtiyaç gösteren farklı bir askeri liderlik tipine geçilmişti.

VE DEĞİŞİME UYARLAMA SORUNU

Prof. Williams’a göre, dünyadaki değişim belirsizlikler getiriyor, mutlak değerler ile kurumlar ve ülkeleri ayıran sınırlar ortadan kalkarken, ulusal egemenlik aşınmaya başlıyordu. İşte yeni dönemde ordu kurumunu ve askeri liderleri bekleyen en hayati sınav, bu değişime kendilerini ne şekilde uyarlayacakları noktasında beliriyordu.

Ordular içinden çıktıkları toplumların eseridir’ dedi Prof. Williams konuşmasının bir yerinde ve toplumun değişmesinin kaçınılmaz olarak orduyu da etkileyeceğini söyledi. Türk toplumu da son dönemde zaman zaman savrulma ölçülerinde muazzam bir değişimin içinden geçiyor.

Bu değişim, ister istemez Prof. Williams’ın işaret ettiği ‘kendini değişime uyarlama’ sorununu gündeme getiriyor.

Türkiye’nin AB tam üyeliğine doğru yol almaya başladığı bir değişim döneminde kırılmalar yaşanmaması için ordu ile sivil kesim arasındaki diyaloğun kritik bir önem kazandığı söylenebilir.
Yazarın Tüm Yazıları