Özgürüm ve tehlikedeyim

Güncelleme Tarihi:

Özgürüm ve tehlikedeyim
Oluşturulma Tarihi: Ekim 19, 2008 00:00

Fotoğrafı hikayenin geçtiği yerde çekmeliydik. Ama elimizi çabuk tutmalı, işletmenin özel güvenlik görevlisi müdahale etmeden işimizi halletmeliydik. Çünkü Tonguç Koç uzaktan göründüğü anda bile ortam geriliyordu. Gayet normal aslında: Tonguç Koç, Moda İskelesi’nin işletmecisi Beltur’a göre bela adam!

13 haftadır aralıksız süren, önce "Moda İskelesi’ni Yobazlara Bırakmayacağız, İçkini Al da Gel", sonra "Işığını Al da Gel", bayram sırasında "Şekerini Al da Gel" şeklinde gündeme göre isim değiştiren eylemin yaratıcısı. Bir süre sonra beklenen görevli geldi ve bizi "Hadi kardeşim, hadi kardeşim" diye uzaklaştırdı. Tonguç Koç’la bir Moda turu attık. Bize eylemin nasıl doğduğunu, nasıl büyüdüğünü anlattı.

Moda sokaklarında yürürken Gündüz Vassaf’ın "Kendinizi tehlikede hissetmiyorsanız, özgür değilsiniz" sözünü hatırlatıyor Tonguç Koç (36). Kollarını kocaman açarak devam ediyor: "Şu anda çok özgür hissediyorum. Ve tabii tehlikede!" Moda, sıradan bir İstanbul semti değil. Kendini demokrat ve aydın olarak tanımlayan küçük burjuvazinin özel ve güzel dünyası. Moda İskelesi de bu dünyanın denize açılan noktası. Eski Modalılar iskeleye şato dermiş, Koç gibi genç Modalılar için ise iş çıkışı bira-patates keyfinin yapıldığı, yan masadaki grubu tanıdığınız ya da bir çift lafla ahbaplık edebileceğiniz sosyalleşme mekanı.

İskele bu yıl mayısta tadilat nedeniyle kapandı. Tonguç Koç, açıldığı 1 Temmuz akşamı bilgisayar mühendisi olarak çalıştığı Mecidiyeköy’deki işyerinden çıkmış, 19 aylık oğlunu pusetiyle yanına katıp İskele’de bira-patates ritüeline gitmişti. "Patates mümkün de, bira yok efendim" dedi garson. "Ne münasebet yok, bittiyse aldırın." "Bittiğinden değil, alkol vermiyoruz!" "Çağırın yetkiliyle görüşeceğim, bu Beltur’un ilkeleri tıraşını bana yapmayın." Bu hiçbir yere varmayan tartışmadan sonra, kalkıp sinirle evine yürüdü. Yolda kendi kendine "Var mı böyle bir şey?! 8 yıldır gelmişiz, oturmuşuz, içmişiz! Bu adamlar Moda’ya ne dayatmaya çalışıyor" diye sinirle söyleniyordu. Her zaman takıldığı kafelere gitti, masalarda gördüğü herkese anlattı. Yok canım yanlış anlamışsındır dediler. Modalıların havsalası almıyordu.

BU EYLEMDE BENİM ARKADAŞLARIM DEĞİL, MODALILAR OLMALI

Tonguç Koç, Denizlili matematik öğretmeni bir anne babanın iki oğlundan biri. Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra 1995’te İstanbul’a yerleşti. Her zaman politikti, hatta geçen seçimde TKP’den Denizli milletvekili adayı oldu. Kafası eylem yapmaya, slogan üretmeye, karşı çıkmaya yatkındı. Ama sokağa dökülmeye alışık olmayan biraz ekábir sayılabilecek Modalıları nasıl örgütleyecekti? "Bugüne kadar hep birileri birileri için mücadele etti. Bu sefer öyle olmamalıydı. Bu gövde gösterisine benim komünist arkadaşlarım değil, Modalılar karşı çıkmalıydı. O yüzden bir hafta düşündüm, girişsem mi diye. Çünkü asıl tepki göstermesini istediğim katman bu konuda çok çekingen. Başka bir korkum da memlekette bu kadar sorun varken niye bununla uğraşıyorsun denmesiydi. Ama sessiz kalırsam biliyorum ki benim gibi insanlara bir yaşama alanı kalmayacak. Ya mücadele edeceğim ya yurtdışına gideceğim."

Nabız yoklamak için daha önce sadece 5-6 kez kullandığı Facebook’a girdi ve "Moda İskelesi’ni yobazlara bırakmayacağız" başlıklı bir grup kurdu. Grup 3 hafta içinde 400 üyeye ulaştı. Birkaç gün sonra gruba toplantı yapalım önerisi getirdi. Sadece 4 kişi geliriz dedi, sonuçta da yalnızca Teoman Abi dediği eski bir Modalı geldi. İki kişilik toplantıdan 25 Temmuz Cuma akşamı İskele’de eylem yapalım kararı çıktı.

NAZIM’IN MEZARININ YANINDAYIM AMA KALBİM SİZİNLE

"Eylemleri cuma günü yapmak istememizin Müslümanlıkla ilgisi yok. Tamamen pratik nedenleri var. Hepimiz çalışan insanlarız, haftaiçi toplanmamız zor. Cumartesi-pazar da Modalılar günübirlik bir yerlere kaçarlar. En mantıklısı cuma günüydü."

Koç, ilk eylem için bilgisayarında bir el ilanı hazırladı, fotokopiyle çoğalttı. 30 yıldır Moda’da diş hekimliği yapan Ferda Hanım "İlan dağıtacakmışsın, beni bu semtte herkes tanır, ver o ilanları ben daha kolay dağıtırım" diye telefon açtı. Gerçekten de 400 el ilanını yarım günde dağıttı, şarküteri, manav, kırtasiyeci ilanları vitrinlerine astı. Caferağa Muhtarı da afiş getirirseniz asarım diyerek yardımcı oldu.

Bir de eylemden bir gün önce uzaklardan gelen moral telefonları var. İzmir’den arayan bir aile "Eyleminizi yaptığınız saatte biz de Kordon’a çıkacağız", Moskova’da çalışan Burcu Hanım "Ben de Modalıyım. Eylem saati Nazım’ın mezarının yakınlarında içkimi yudumlayıp sizleri düşüneceğim" dedi. "Tamam" diye düşündü Koç, "Maya tuttu."

Fakat eylem günü buluşma yeri olan Dondurmacı Ali Usta’nın önüne geldiğinde sadece 15 kişi vardı ve gruptan "Elimize bira filan almayalım, olay çıkmasın, sadece İskele’ye yürüyelim" kararı çıktı. İskele’ye vardıklarında 60 kişinin daha ellerinde biralarla onları beklediklerini görünce biraz içi rahatladı. İçlerinden genç bir çocuk saksafon çalmaya başlayınca birasızlar da marketlere koşup biralandı. Eylem, etraflarındaki 30 kadar polise rağmen şenlik havasında geçti. Tek eksik el ilanlarını dağıtan diş hekimi Ferda Hanım’dı. Katılamamasının sebebi sonradan anlaşıldı: Eylem için evinden çıkmıştı ki iki genç yanına yaklaşmış, "Sen işine bak!" diye itmiş, Ferda Hanım da düşüp bileğini burkmuştu. Moda İskelesi’nin fiziksel darbe alan ilk parçası Ferda Hanım’dı. İkinci ve daha ağır darbeyi elbette Tonguç Koç alacaktı.

MODA’YA ÇEVİK KUVVETİ DE SOKTUK YA

Moda İskelesi eylemcilerinin arasında şöyle bir espri var: "Moda’ya tarihinde ilk kez çevik kuvveti ve gaz maskesini soktuk!" İkinci eylemde İskele’ye mızraklı demir bir kapı inşa edilmiş, önüne de çevik kuvvet dizilmişti. O gün sivil polislerden biri Koç’un yanına yaklaştı, "Biz seni artık tanıdık patron" dedi, sırıttı. Ama eylem giderek büyüyordu. Artık aileler cuma akşamları eylem saati olan 21.00’de balkonlardan alkış tutuyordu. 29 Ağustos’taki altıncı eyleme bin kişi toplanmıştı. Aralarında CHP’ye oy verenler de vardı, AKP’ye oy verenler de. Ufuk Uras destekçileri de vardı, ÖDP’liler de. Avcılar’dan gelen de vardı, iki sokak ötedeki barın müdavimleri de. Gitarlara danslarıyla eşlik eden 3 yaşında bir kız da, 80 yaşında Modalı bir çift de. Ortak slogan şuydu: "Burası bizim. Hayat şeklimize karışmayın, ideolojinizi bize dayatmayın!"

Kavunların kesildiği, birer kadeh rakının tokuşturulduğu eylem festival gibi geçmişti. Elbette bunun bir bedeli olacaktı. Koç, iki gün sonra eşinin arabasının camına iliştirilmiş şu notu buldu: "Çok ileri gittin. Ayarını kaçırdın. Bu sana son uyarımız. Sizin için kötü olur." Bir sonraki eylemde yaka paça polis arabasına bindirildi. Arabada temiz bir dayak yedi, kulağı zedelendi. Ertesi gün öğlen serbest bırakıldı.

Eylem 13 haftadır sürüyor ve her cuma başka bir gündemi oluyor. Mesela üç hafta önce umuma açık yerlerde el ele tutuşan gençlere müdahale edenleri kınamak için slogan "Sevgilini kap da gel"di. İki gün önce Deniz Feneri yolsuzluğunu protesto etmek için "Boş cüzdanını al da gel" yaptılar. Moda İskelesi artık sembolik bir isim.

"AYYAŞBAŞI KOMÜNİST ÇIKTI"YI DAVA ETTİM

Vakit Gazetesi beni "Ayyaşbaşı Komünist Çıktı" diye manşet yaptı. Ben de hedef gösterdikleri için onları dava ettim. Komünist olduğumu hiç saklamadım ama bu eylemin TKP’yle ilgisi yok. Bu arada iddia edildiği gibi gözaltına alındığım gün sarhoş olduğum ve taşkınlık yaptığım doğru değil. Adli Tıp raporuna bakabilirler, sonuç sıfır promildir. Ama polisin arabasına binmemek için çok direndim, doğru.

BBC BELGESELİNİ ÇEKECEK

Moda İskelesi eylemini bugüne kadar bir çok yabancı televizyon izledi: Alman ZDF, VDR, BBC, Finlandiya TV, Arapça El Cezire ve İngilizce El Cezire. BBC Kasım ayında eylemle ilgili bir belgesel çekmek için Moda’ya geliyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!