Özgürlük nutukları ve 'lan'lı muhabbet

BAŞBAKAN Erdoğan'la çiftçi vatandaş arasında geçen düzeysiz konuşmayı neresinden tutup da yazacaksınız?

Başbakan'ın vatandaşına "Lan terbiyesiz" demesinden mi?

Yoksa vatandaşın "İki senedir anamız ağladı" diye yakınmasına "Hadi, al ananı da git buradan. Anan da ağlasın, baban da..." diye yanıt vermesinden mi?

İşin esas düşündürücü yanı, Türkiye'nin böyle bir başbakan ve kadrosu tarafından yönetiliyor olması.

Ben gazetecilik yaşamımda ilk kez böyle bir konuşmaya tanık oluyorum.

Geçmiş yıllarda da başbakanlara tepkiler, laf atan vatandaşlar oldu meydanlarda.

Hatta bir esnaf, Başbakanlık önüne gelip yazar kasa bile fırlattı.

Ama hiçbir başbakan kendisine tepki gösteren vatandaşa "Lan terbiyesiz", "Hadi al ananı da, git buradan" demedi.

Artık belli oldu ki Tayyip Bey sinirlerine hákim olamıyor. Böyle durumlarda yanında kendisini frenleyecek birileri de yok.

Aslında başbakanların çevresindeki çember bu gibi tatsız olaylara meydan vermemeli.

Sadece başbakana yağ yapmak için çevresine insanlar dolarsa sonuç da böyle olur.

* * *

Dün hemen bütün gazete ve televizyonlarda bu çirkin konuşma yer aldı.

Hemen hemen de aynen ve satır satır...

Mersin'de Cumhuriyet alanında yaşanan yumurta ve portakallı protesto da işin ayrı yönü.

Demek ki bazı şeyler iyi gitmiyor. Kitlelerde hoşnutsuzluk dalgaları yükseliyor.

5 bin kişinin arasından bir grubun Başbakan'a yumurta ve portakal atması kolay bir iş değil.

Demek ki ortam, o grubun böyle bir gösteri yapabilmesi için uygun hale gelmiş.

Başbakan vatandaşlara, yargıya ve medyaya kızacağına takkesini önüne koyup bu tepkinin nedenlerini düşünmeli.

Bir iktidar birçok cepheye karşı savaş açarak ülkeyi yönetemez.

Buna hiçbir politikacının sinirleri ve ruh yapısı dayanamaz.

* * *

Şu Milli Eğitim Bakanı'nın yaptıklarına bakın.

Bilgi çağını yaşayan dünyada, çağdaş eğitimi sulandırmak için elinden geleni ardına bırakmıyor.

YÖK'ü ortadan kaldırıp üniversiteleri kendisine bağlamak istiyor.

Çağdaş eğitimi din temeline dayalı bir eğitime dönüştürmek için bin bir oyun sergiliyor.

İmam hatipleri alternatif okullar haline getirmek için çırpınıyor.

Türbanı yaygınlaştırmak için uğraş veriyor.

AKP iktidarı koro halinde türban kararlarına karşı çıkıyor.

İçte ve dışta türbanla ilgili yargı kararlarını "İnsanların tek tip giyime zorlanması kabul edilemez. Bu diktatörlüktür" diye yorumluyorlar.

Peki türban nedir? Kara çarşaf nedir? Bunlar tek tip giyimin daniskası değil mi?

Hepimiz biliyoruz ki Başbakan ve arkadaşlarının dünya görüşü kadının örtünmesinden yanadır.

Sosyal yaşam içinde kadın-erkek ayrımını savunurlar.

Yadsırlar ama bunu sürekli uygularlar.

Son olarak Başbakan onuruna Kahramanmaraş'ta verilen yemekte kadınlar salonun sağ, erkekler ise sol yanında oturtuldular.

Kadınla erkeği ayıracaksın, kadınları örteceksin, çağdaş eğitimi dini temele dayalı hale getireceksin, üniversitelere mollaları dolduracaksın, devletin üzerine İslam örtüsünü geçireceksin...

Ondan sonra "Ben özgürlükçüyüm, Batı uygarlığıyla bütünleşmek istiyorum" diyeceksin.

Bu çelişkiyi gizlemek olanaksızdır. Aslında onların stratejileri bellidir:

"Özgürlükleri kullanıp, özgürlükleri boğmak."
Yazarın Tüm Yazıları