Özer Kabaş için

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Hayır Özer Kabaş.

Telefona sarılıp, ‘çok önemli yazı’ dediklerinizden değil bugünkü. Üzerinde dakikalarca tartıştıklarımızdan, ‘Türkiye’nin sosyal trendleri nereye' diye konuştuklarımızdan hiç değil.

Bir bayram sabahı aldığım acı haberin ardından dökülen bu satırlara nokta koymak gelmiyor elimden.

Sizin o coşkuyla sarıldığınız yaşamı noktalamanızı düşünemediğim gibi.

Mimar Sinan Üniversitesi resim bölümü başkanını, sanat dünyası usta bir ressamını, sevgili Yula mükemmel babasını, bizler büyük bir dostu, Türkiye ise nadir yetişen aydınlarından birisini kaybetti...

Biliyorum, ilkbahardaki sergisine hazırlanıyordu Prof. Özer Kabaş.

Bu ülkede, emeğinle yaşamak gibi onurlu ve yıpratıcı işi hiç tavizsiz sürdüren bir avuç insandan birisiydi O.

Çok yorgundu son zamanlarda. Yorgunluğu şakaya vurup, ‘sekerek götüreceğiz yaşamı’ diyordu her sohbetinde.

Yaşamı ayrıntılarda arayan çok yönlü bir kültür insanıydı.

Gençliği çok seven bir öğretim üyesi, barışa tutkun bir demokrat...Bağımsız düşünebilen bir aydın. İnsan ilişkilerinde sımsıcak bir Akdenizli. Güzel ile huzur bulan bir estetik tutkunuydu.

Doğduğu Mersin'e bağlı, denizin laciverdiyle sırdaş, çizdiği haşarı balıkçı tekneleriyle arkadaştı.

Makina mühendisi ve ressam. Uzlaşmaz gibi gözüken bu iki dünyayı Kabaş çapı bağdaştırabilirdi ancak...O'nun resmine ve de duygusallığına mantığın sağlamlığı hakimdi.

Sadece Türkiye değil dünya da artık yetiştiremiyor Kabaş gibi aydınları.

Öğrencileri anlatıyorlar.

Amerika'da Yale Üniversitesi'nin resim bölümünü bitirip Türkiye'ye geldikten sonra Robert Kolej'de verdiği sanat tarihi derslerini. Öğrenci olayları sırasında hep gençliğin yanında oluşunu. Radikalleşmeden ilerici olmanın zarafetini.

Kabaş bulunduğu çevreye, üniversiteye, öğrencilerine, bilime, sanata, dostlarına, ailesine ve de büyük bir tutkuyla büyüttüğü kızına hep birşeyler katan bir insandı.

Yaşarken çevreye birşeyler katanlar. Hep standartları yükseltenler.

Onları tanımak ne kadar büyük bir ayrıcalıksa, kayıpları da bir o kadar büyük boşluk.

Ve de tarifsiz bir acı.













Yazarın Tüm Yazıları