Özel liselere girişte başarı

ÜNİVERSİTEYE giriş kadar, sınav yoluyla öğrenci kabul eden özel liselere giriş de aileler için heyecan verici bir uğraş haline geldi. Çocuğun hangi okulda daha iyi eğitim alacağı değil, hangi liseye giderse, iyi bir üniversiteye gidebileceği kaygısı öne çıktı.

Velilerin bakış açısı çarpık bir hale geldi. Büyük bir yarış sonrasında çocuğunu sınavla öğrenci alan bir liseye yazdırabilme mutluluğuna ulaşan veliler hemen sonra üniversiteye giriş sınavı için koşturmaya başlıyor. Yine, çocukları iyi bir üniversiteye sokabilecek iyi bir dershane aranıyor. Eğitimin kalitesi hep ikinci planda kalıyor.

Madem dershane aranacaktı, neden lise için koşturuldu? Acaba, çocuğun hangi liseye gittiği üniversite sınavlarındaki başarı için ön şartlardan biri midir? Bu soruların cevaplarını ben verebilecek durumda değilim. Ama, özel liselere giriş sınavlarındaki bazı sonuçlar oldukça dikkat çekici. Bu sonuçları paylaşmak istiyorum.

SONUÇLAR

Özel liselere giriş sınavlarına giren öğrenci sayısında ciddi bir patlama yaşanıyor
. 2003 yılında 13,800 öğrenci bu sınava girmişti. Bu yıl aynı sınava giren öğrenci sayısı 31,700 oldu. Sınavla öğrenci alan okullar arzulanan üniversiteye girişin garantisi mi? Mezun olunan liseden çok, gidilen dershane galiba daha önemli oluyor. Özel liseleri kazanmanın yolu da mezun olunan ilk öğretim okulundan çok yine gidilen dershane oluyor galiba.

2003 yılında, sınavı kazanan öğrenciler, sınava giren öğrencilerin yüzde 19’u civarındaydı. Bu yıl bu oran yüzde 11 oldu. Kapasite aynı kaldı, talep arttı.

Sınava giren adayların yaklaşık yüzde 52’si kız öğrenciler olurken, sınavı kazanan öğrencilerin yaklaşık 48’i kız öğrenciler oluyor. Yani, erkek öğrenciler göreli olarak sınavda daha başarılı oluyorlar. Galiba, erkekleri daha fazla iteliyoruz.

Eğitimde bölgesel farklılıklar bu sınavda çok açık bir biçimde ortaya çıkıyor. Sınava giren öğrenci sayısı çok az da olsa, örneğin, Ağrı, Çankırı, Gümüşhane, Kars, Muş, Niğde, Siirt, Van, Batman, Şırnak ve Ardahan gibi illerden sınavı kazanan öğrenci yok.

Sanıldığı kadar İstanbul ilinden sınava giren öğrenciler de başarılı değiller. İstanbul’dan sınava giren öğrencilerin aldıkları ortalama puan 2005 yılında 582 olmuş. Halbuki, Marmara bölgesindeki illerin ortamla puanı 623 civarında. En düşük ortalama puanı olan Güney Doğu Anadolu Bölgesinin ortamla puanı dahi 605’in üzerinde. Yüksekten aşağıya puan sıralamasında İstanbul 81 il içinde 70. olmuş. Şaşırtıcı değil mi?

Devlet okulunda okuyup da özel liselerin sınavına giren öğrenci sayısı göreli olarak artıyor. 2003 yılında özel okullarda okuyup özel liselerin giriş sınavına giren öğrenci sayısı 6,500 civarındayken 2005 yılında 11,150 oldu. Buna karşılık, devlet okullarında okuyup aynı sınava giren öğrenci sayısı aynı dönemde 6,950’den 20,650’ye fırladı.

Özel okullarda okuyup özel liselerin giriş sınavlarında devlet okullarında okuyanlara göre bir avantaj da elde edilemiyor. 2003 yılında özel okullardan sınava girenlerin ortamla puanı 622.5, devlet okullarında okuyanların ortamla puanı 622.9 olmuştu. 2005 yılında aynı puanlar sırasıyla 626.5 ve 608.5 oldu. Fark istatistiksel olarak o denli büyük değil.

KALİTE

Bütün bu rakamları gördükten sonra, okul seçiminde, lise giriş sınavlarında ya da üniversite giriş sınavlarında başarı değil, çocuğun alacağı eğitimin kalitesinin çok daha önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Çünkü, bu sınavların, alınan eğitimin kalitesini değil, ne olduğunu henüz hiç kimsenin anlayamadığı bir başka şeyi ölçtüğü giderek daha iyi anlaşılıyor. İyi bir liseye gitmek için iyi bir ilk öğretim okulu değil, iyi bir dershane gerekiyor. Halbuki, iyi bir eğitim için iyi bir okul bulmak gerekiyor.

Eğitimde kaliteyi ölçmeye yönelik yöntemler bulmak zorundayız. Bulamadığımız sürece, ‘üniversite mezunu diplomalı işsizler’ yaratma olasılığını artırmış oluruz. Çünkü, iş alemi, diplomayı gördükten sonra, bir şekilde kaliteyi ölçüyor.
Yazarın Tüm Yazıları