Özal’a yumurta atılmasını engelleyemedik çok üzüldüm

Güncelleme Tarihi:

Özal’a yumurta atılmasını engelleyemedik çok üzüldüm
Oluşturulma Tarihi: Şubat 13, 2011 00:00

Egemen Bağış siyasete girdiği ilk günden itibaren Başbakan Erdoğan’ın hem çevirmeni hem de danışmanı olarak yanı başındaydı. Şimdi de Devlet Bakanı ve Başmüzakereci. Kabinenin en genç bakanı, kendisine yumurta atan üniversiteli Nihal Çarıkçı’yla mahkemelik oldu; Çarıkçı beraat etti. Bu protesto, Bağış’a çok sevdiği Özal’la ilgili bir anısını hatırlattı

Haberin Devamı

28 yaşında Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun başkanı oldum. Tarihinde iki kez üst üste oybirliğiyle seçilen ilk başkan bendim. Türk günü yürüyüşlerini, Türk sanatçıların konserlerini basmaya gelen Rumlara, Ermenilere karşı omuz omuza gösteriler yaptık. 1991’de rahmetli Özal’ı gün boyu üç otobüs dolusu Türk’le takip ettik, her gittiği yerde ona sevgi gösterisinde bulunduk. “Programı bitti” denilince dağıldık. Biz ayrıldıktan yarım saat sonra Peninsula Oteli’nin önünde Türkiye karşıtı grupların Özal’a yumurta attığını öğrenince engelleyemedik, diye çok üzülmüştüm. Özal’ı çok beğenirdim.

HATASINI ANLASA ŞİKAYETİMİ ÇEKECEKTİM

Yumurta atılmasıyla ilgili çok tecrübem oldu. Norveç’te PKK’lıların yumurta saldırısında ben, Yalçın Akdoğan ve Ömer Çelik, paltolarımızı açıp Başbakanımız’ın önüne geçtik. Ben protesto hakkına saygılıyım ama fiziki saldırı hoş değil. Yumurta atmak dünyanın her yerinde suç. O genç, “Yumurta atmak hatadır” dese şikayetimi geri çekmeye hazırdım. Ceza alması en çok beni üzerdi. Beraat etmesine sevindim. Davayı açan savcının kararına nasıl saygı duyduysam beraat kararı veren hakimin kararına da saygı duyuyorum. Ama o şikayetin neticesinde Türkiye’yi kadınbudu köfteye dönmekten kurtardık. Yumurta atmalar kesildi. Gençlerimiz bunun suç olduğunu, cezası olabileceğini anladı. U2 konserinde de Bono, sahnede, “Egemen sağ olsun” deyince yuhalamalar oldu. Halbuki o gençler bir Ak Partili bakanın yaratıcılığını kullanıp, köprüde fotoğraf sözü vererek ikna ettiği bir sanatçının konserindeydiler. “Varsın yuhalasınlar” dedim geçtim. Fiziksel bir şey yoktu, yumurtayla arasındaki fark odur.

Haberin Devamı

SİVİL TOPLUM

Türk Amerikan Gençlik Derneği Başkanıydım

Amerika’ya gidince ne kadar çok şey bilmediğimi fark ettim. Yaşıtlarımdan, okulda, “Ermenileri niye kestiniz, Kıbrıs’ı niye işgal ettiniz” soruları geliyordu bana. Orada 15 yaşından sonra 1915 tarihini ve Kıbrıs’ta ne olduğunu okumaya mecbur hissettim kendimi. Ondan sonra da dayanışma ihtiyacı hissettim. Gittikten bir yıl sonra Türk Amerikan Gençlik Derneği üyesi oldum. Bir yıl içerisinde derneğin başkan yardımcısıydım. Ertesi sene başkan seçildim.

Haberin Devamı


TERCÜMANLIK

Kaytarıyor musun Egemen!

 3 Kasım günü milletvekili seçildik; 4 Kasım günü telefon açtı Tayyip Bey, Ankara’ya çağırdı,  “Bazı toplantılarda da tercümeyi sen yapar mısın?” dedi. “Büyük onur duyarım” dedim. Ondan sonra seyahatlerinde eşlik etmeye başladım. Ömer Çelik’in önerisiyle Dış İlişkiler Danışmanı oldum. Tercümanlığı zaten devlet görevlileri yapmıyor, dışarıdan görevliler tutuluyor. Hande Güner de oradan. Ben tercümanlık yaptığım zaman tasarrufta bulunulmuş oluyordu. Hande için Başbakan’ı ikna ederken, “Bu hizmeti size benden daha iyi verebilecek birini buldum” dedim. “Kaytarıyor musun Egemen?” dedi.


İNSANLIK ABİDESİ

Heykeller yapıldığı gibi yıkılır da

Haberin Devamı

Heykelle ilgili yorum yapanlar, gidip baksınlar. O heykelin o ortama nasıl uymadığını gördükleri zaman hak verecekler. İki katlı binalar, bir cami ve türbe olan bir bölgede devasa uzun bir yapı. O heykel Ankara, İstanbul’da doğru bir yerde çok hoş bir görüntü verebilirdi. Ama orada bir doku uyuşmazlığı var. Kars’ta bir referandum yapılsa o heykele büyük oranda ‘hayır’ çıkar. Başbakan, “Yıkılsın” demedi, “Gereği yapılsın” dedi. Heykel de yıkılır, niye yıkılmasın? Heykeller yapıldığı gibi yıkılabilir de. Esere olduğu kadar başkalarının o eserle yaşama hakkına da
saygı duymamız lazım.


SİYASET

Eşim 10 dakika aynı çiçeği sulamış

Bir iş seyahatindeydim, sabaha karşı telefonum çaldı. Arayan Erkan Mumcu’ydu. Partinin imaj sorunu olduğunu, yeni isimlere ihtiyaç duyulduğunu ve saydığı isimler arasında benim de olduğumu söyledi. Tayyip Bey’in, adımı duyunca “Tanıyorum, lütfen ara,” dediğini anlattı. Tayyip Bey ile belediye başkanı olduğunda tanışmıştık. Eşim tatildeydi. Evin bahçesinde çiçekleri suluyormuş aradığımda. Siyasete davet aldığımı söyleyince şaşkınlıktan 10 dakika hep aynı çiçeği suladığını anlatır. 32 yaşında milletvekili, 36 yaşında genel başkan yardımcısı, 38 yaşında da bakan oldum.

Haberin Devamı


EŞİM

Cumhuriyet balosunda tanıştık

Eşimi ilk kez 1991’de New York’ta folklor çalışmaları sırasında gördüm. Cumhuriyet Balosu’ndan sonra oturup bir kahve içtik. Sonra aileler tanıştı, 1993’te evlendik. İkimiz de beraber çalışarak okuduk. Kalkıp işe, işten çıkıp okullara giderdik. Eve ilk ben gittiğim için yemeği de ben yapardım. Mutfağı temizleme işi Beyhan’ındı, sonunda “Sen yemek yapma” noktasına geldi. Ben mutfağı çok dağıtırdım. Beyhan’ın aşçılığı iyidir, Siirt yemeklerini de öğrendi. İstinye Park’taki Vakko’nun genel müdürüydü, oradan ayrıldı. Astoria AVM’de bayi olarak bir Vakko, bir W mağazası açtı. Beyhan benim yol arkadaşım. Birlikte büyüdük bütün zorluklara beraber kol kanat gerdik.

Haberin Devamı


KİTAPLAR

‘Tanrı’nın Doğum Günü’ ETKİLEDİ

Çantamda her zaman bir kitap bulundururum. Şu anda okuduğum kitap ‘Kaç Yıl Oldu’. Fırat Budacı yazmış. Ama o kadar komik şeyler var ki içinde. Beni bu yıl en çok etkileyen kitaplardan biri Burak Özdemir’in ‘Tanrı’nın
Doğum Günü’ kitabı. Küçükken de okumayı çok severdim. ‘Yalçın
Nereden Koşuyor’ gibi popüler kitapları, Aziz Nesin’i okurdum. Gırgır’ın çıkmasını her hafta sabırsızlıkla beklerdim. Evimize, Tercüman ve Hürriyet gazeteleri girerdi. Ben de babama özenir, onun takip ettiği Rauf Tamer, Yavuz Donat gibi yazarları okurdum.


AMERİKA

Vatandaşı olmayı düşündüğüm dönemler olmuştu

Babam 1974-79 arası Adalet Partisi’nden Siirt Belediye Başkanlığı yapmıştı. Hatta o yüzden “Adalet babadan miras kaldı, kalkınmayı da üzerine biz ekledik” diyorum. 83’te de ANAP’ın Siirt teşkilatını kurdu babam. Vehbi Dinçerler’in bakanlığı zamanında Milli Eğitim Bakanlığı’nda müsteşar yardımcısı olarak çalıştı. O dönem kalp krizi geçirdi. Vehbi Bey de, “Hoca seni New York’a eğitim ataşesi olarak gönderelim, orada tedavi olursun” dedi. Amerika’ya giderken Anadolu Lisesi’nin ortaokul bölümünü yeni bitirmiştim, 15 yaşındaydım. Babam, 3.5 yıl sonra dönerken ben orada kalıp çalışarak okumaya karar verdim. Üniversitede işletme okudum, master yaptım, iş kurdum ve evlendim. 17 yılım New York’ta geçti. Amerikan vatandaşı olmayı düşündüğüm dönemler oldu. Denk gelmedi. Amerikan vatandaşı olma hakkım doğduktan sonra da başvurmaya hiç vaktim olmadı. Ama oğlum orada doğdu, otomatikman Amerikan vatandaşlığı aldı. Bir gün bakanlığım sona erip ‘Bakmayan’ olunca oraya dönmeyi düşünmüyorum. New York’a gider gezerim. Paris’i, Roma’yı gezerim.

 

YAŞAM TARZIM

Ailemde başörtüsü olmaması hiç konuşulmadı

Bundan dört yıl evvel “Başörtüsü kullanma özgürlüğünü mini etek kullanma özgürlüğü kadar önemsiyorum” dedim partimden hiç kimse, “Bizim için kutsal olan bir şeyi sen nasıl keyfi bir tercihle eşit tutarsın” eleştirisinde bulunmadı. Bugüne kadar partimden tek bir kişi bile neden senin eşinin, annenin ve kayınvalidenin başörtüsü yok diye sormadı. Tayyip Bey de bana özel hayatımla ilgili hiçbir soru sormadı.


TİYATRO

‘Fehim Paşa Konağı’nda rol aldım

Amerika’daki Türk gençlerini aktif tutmak için birçok etkinlik yaptık. Folklor, tiyatro oynadık. ‘Fehim Paşa Konağı’nı sahneledik. Yönetmenimiz bana Fehim Paşa, Beyhan’a da Fehim Paşa’nın eşi rolünü verdi.  Düğün şarkımız olan ‘Yine bir Gülnihal’ oyunda da geçiyordu. O eski şarkıyı Barış Manço bize sevdirmişti. iPod’umda Barış Manço vardır. Sezen Aksu, Tarkan, Ajda Pekkan, Sertap Erener’i de dinlerim. Türk dizilerinin saatleri bana uymuyor. Favori dizilerim ‘House’ ve ‘CSI Miami’. Komedi filmleri severim genelde.


GİRİŞİMCİLİK

Restoran işlettim hediyelik eşya sattım

Amerika’ya gitmeden önce Kızılırmak sokakta Teksas, Tommiks ile Anadolu Lisesi’nden eski kitaplarımı satardım. Girişimcilik o zamandan beri vardı. Amerika’da hiçbir zaman barmenlik yapmadım. Ama bir Türk restoranının işletme ortaklarından biri oldum. Sokak festivallerinde hediyelik eşya satmaktan emlakçılığa kadar çeşitli işler yaptım. Eşimle birlikte hediyelik eşya dükkanı açtık. Tercümanlığa da mahkemelerde başladım. İlk tercüme büromu
1995’te kurdum.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!