Oyuncular sırra kadem basarsa

Geçenlerde dost meclisinde konuşuyoruz. Japonya teknolojide, Rusya enerjide, Fransa kültür-sanatta, İngiltere ekonomide, Almanya sanayide, birçok ülke bir takım alanlarda öne çıkıyor.

Haberin Devamı

Peki biz nede iyiyiz?
Uzun uzun tartıştıktan sonra elle tutulur bir sonuca varamadık.
Potansiyel taşıdığımız alanlar olsa da “Şu konuda fevkaladenin fevkindeyiz” diyemedik.
Bilim ve teknoloji çağında, yeni dünyadaki yarışta doğruya doğru, gerilerdeyiz.
Muhabbet bu minvalde dönerken aramızdan biri atıldı.
“Fark yarattığımız bir konu var” dedi.
Bu arkadaş mesleğe atıldığı ilk yıllarda mecburi hizmet için ABD’ye gönderilmiş. Orada gece-gündüz demeden çalıştığını gören üstleri de Türkiye ofisine çağrı yapmış: “Bundan 10 tane daha varsa gönderin”.
Yani, biz Türkiyeliler hızlı, çevik ve çok çalışkanmışız.

*

Ama tükenmişlik sendromu diye de bir şey var.
Bakın, kanalların en çok izlenen dizilerinden Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem’i Meryem Uzerli çalışmaktan bitap düşüp “Başlarım dizisine” demiş ve sırra kadem basmış.
Bu buzdağının görünen kısmı.
Esas mesele daha aşağılarda dönüyor.
Diyebilirsiniz ki “Ne şikâyet ediyorlar canım? Benim bir yılda kazandığım parayı haftalık diye alıyorlar. Çalışsınlar”.
Peki ya set işçisinin, kameramanın, çaycının
günahı ne?
3 kuruşa, kimi sigortasız çalışan bu insanların
günahı ne?

*
 
Malum, bu koca sektör reyting kaygısıyla yaşıyor.
Ve Türkiye’de eğlence kanalları reyting kıskacından çıkıp özgürleşmediği sürece pek bir şey değişeceğe benzemiyor. 
Böyle Uzerli’nin çekip gitmesiyle, set işçisi kızın dava açmasıyla, berikinin şikâyet etmesiyle çözüleceğe de benzemiyor.
Türkiye’de bu sektör daha yeni yeni gelişiyor.
Ve dünyanın hemen her yerinde benzer yollardan geçilmiş.
Sektör önce dağınık yapılanmaya gidiyor. Herkes tezgâh açıyor, malını ortaya koyuyor. Bildiğiniz pazar.
İş büyüdükçe bazı insanlar bu işin böyle yürüyemeyeceğini görüyor.
Ve harekete geçiyor.

*

Mesela, oyuncular sendikası kuruldu. İlk icraatları Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün de desteğini alarak “Bu Sette Çocuk Var” kampanyasını başlatmak oldu.
İŞ Kanunu’nun 71’inci maddesine “Sanatsal ve kültürel faaliyetlerde çalışan çocukların çalışma koşulları yönetmeliklerle düzenlenir” ibaresi eklenmeye hazırlanıyor.
Yani, çocukların setlerde çalışması için belli kriterler getirilecek.
Bu tür yapılanmalar yoluyla sektörün belli kıstaslarla yeniden şekillenmesi şart.

*

Uzun çalışma saatlerini şimdiki düzende kırmak kolay değil. Ama daha verimli çalışmanın yolları aranmalı.
Örneğin oyuncular bir yerde yetişiyor, ya okulda ya başka oyuncuların yanında; set işçileri alaylı, sette yetişiyor. Peki ya verimliliği sağlamakla yükümlü olan set yöneticileri nerede yetişiyor? Hasbelkader, tepeden oraya konuyor. Halbuki onlar yürütücü yapımcı, seti organize eden ve çalışma koşulları belirleyen kişiler.
Bu işi iyi bilen adamlar olmalı.

*

En büyük sorunlardan biri de her bölümün her haftaya yetiştirilmesi zorunluluğu. Neden stoklu çalışılmıyor? Malum bizim millet yumurta kapıya dayanınca harekete geçer. Senaryonun eline set günü geçtiğini söyleyen oyuncular var. Bu adam hangi ara role girecek, özümseyecek, pratik yapacak?

*

Yine de karamsal olmamalı.
Birileri ipin ucunu çekerse, gerisi gelir.
Oyuncular sendikası bunun örneği.
Kanal D’nin bir saatlik “Galip Derviş” dizisi bu anlamda iyi bir deneme.
Nurgül Yeşilçay 30 dakikalık dizi için Turkmax’la anlaştı. Bu bir işaret.
El yordamıyla bugünlere
gelen sektör artık profesyonelleşecek,
başka yolu yok.

Yazarın Tüm Yazıları