ÖTEKÄ° * "Öteki için yazmadığımı bilmek, yazacağım bu ÅŸeylerin hiçbir zaman beni sevdiÄŸime sevdirtmeyeceÄŸini bilmek, yazının hiçbir eksikliÄŸi karşılamadığını,

Güncelleme Tarihi:

ÖTEKİ * Öteki için yazmadığımı bilmek, yazacağım bu şeylerin hiçbir zaman beni sevdiğime sevdirtmeyeceğini bilmek, yazının hiçbir eksikliği karşılamadığını,
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 14, 2000 00:00

ÖTEKÄ° * "Öteki için yazmadığımı bilmek, yazacağım bu ÅŸeylerin hiçbir zaman beni sevdiÄŸime sevdirtmeyeceÄŸini bilmek, yazının hiçbir eksikliÄŸi karşılamadığını, hiçbir ÅŸeyi yüceltmediÄŸini, tam da senin olmadığın yerde olduÄŸunu bilmek -yazının baÅŸlangıcı budur." ** Sonsuz varyasyonları olan uzun bir yazı yazmak istedim, seninle ilgili. Bir minik cümlenin diÄŸer bir minik cümleyle yer deÄŸiÅŸtirdiÄŸi; önemsiz bir kelimenin diÄŸer bir önemsiz kelimenin yerini aldığı... Her kelimeyi, her cümleyi diÄŸerinin üzerine yazıyordum sanki; düzenli bir biçimde siliyordum bir öncekini. Geriye kalanlar, okunabilme ÅŸansını yakalayanlar... Ama elemeyi neye göre yaptığımı bilemeyeceksin haliyle. Ve soramayacaksın... BaÅŸladı...Ardından ağıtlar yakmam çok yersiz olacaktı ve çevresel faktörler eminim buna imkan tanımazdı. O günü hatırlıyorum, seni son gördüğüm günü. O çok sevdiÄŸin, uzun, yeÅŸil pardösünle bana doÄŸru yürüyordun. Yaklaşıyordun, ama sanki aramızdaki mesafe bir türlü kapanamıyordu. Üç haftadır görmüyordum seni ve iki hafta geçmiÅŸti "ayrılmamızın" üzerinden. Aklıma geldikçe, halâ içim burkuluyor. Seni bir daha asla göremeyeceÄŸimin bilincine varıyorum...O güne dair ikinci hatıra, yaraları kabuk baÄŸlamış parmakların... Oysa üç hafta önce, yani sondan bir önceki görüşmemizde henüz sargıdaydılar. O parmakları delicesine (tabirimi mazur görüyorum) seviyordum. Ä°nce, uzun ve narindiler. Seni de böyle tarif edebilirim -kısaca. Kabuk baÄŸlamış yaralarına dokunduÄŸumda, herÅŸeyin çok çabuk deÄŸiÅŸtiÄŸini, dönüştüğünü farketmiÅŸtim: DikiÅŸlerin altındaki o taze yara, kan pıhtılarından arınmış ve geçici bir kabuÄŸa bürünmüştü. O berbat günler boyunca -ki halâ sürüyorlar- içimdeki boÅŸluÄŸu nasıl dolduracağımı bilemedim. Sonra da bu çabadan vazgeçtim... HerÅŸeye bolca vakit ayırdım (kendime bile) ve zamana olabildiÄŸince yayıldım. Aklıma her geliÅŸinde de mutlu oluyordum. YaÅŸanan her anın her detayını bir bir hatırlamak bana ayrı bir sevinç ve iç huzuru veriyordu. Seninle olup olabilecek tek baÄŸlantım onlardı çünkü. Seni yazarken de bir nevi seninle iliÅŸki kuruyorum. Bu tuhaf teması kaybetmemenin yollarını arıyorum. Geriye hiçbir ÅŸey kalmayacak bir süre sonra çünkü. Ama yazarsam eÄŸer bazı ÅŸeyleri deÄŸiÅŸtirebilirim, yazıya yatırım yapabilirim. Ve hatta "iliÅŸkimizi" farklı bir boyutta sürdürebilirim (hayır, kendimi kandırmıyorum, "tırnak"lar bunun içindir). Böylelikle, "kutsallık", saçlarından, gözlerinden, ellerinden, parmak uçlarından metinlere sinecek; kağıtlara, defterime, bilgisayarıma yayılacak. Ve ben onlara her gözatışımda seni ve "iliÅŸkimizi" tekrar yaşıyor olacağım -istediÄŸim sürece. "Böyle bir aÅŸk sürdürülemez diyorlar bana. SürdürülebilirliÄŸi nasıl tanımlayabilirler ki? Sürdürülebilir olan daha mı "iyi" veya "önemli"dir? Sürdürülemeyen "yok" mudur?.. Sürmek neden yanmak'tan daha iyi olsun?" ***Evet, "herhangi" birÅŸey... Neden olmasın? Ki?..(*) Roland Barthes, "Bir AÅŸk Söyleminden Parçalar"da sevilen, aşık olunan kiÅŸiyi "öteki" olarak tanımlar.(**) agy, s: 94(***) agy, s: 29 Melda BAÄžDATLI - 14 Åžubat 2000, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!