Osmanlı’da mimar olmak

Elif Şafak, yeni romanı ‘Ustam ve Ben’de Sultan Süleyman çağına götürüyor bizi.

Haberin Devamı

Sultan’a Hindistan’dan armağan edilen nadir bir fil türünün bakıcısı ve aynı zamanda Mimar Sinan’ın çırağı Cihan. Onun yaşadıklarını görüyoruz. Sinan’ın çevresi ve çağının romanı.

Roman okurunun klasik sorusu vardır: Bu romanda ne anlatılıyor? Ya da basit bir soruya indirgeyelim: Romanın konusu ne? Tek cümlede Elif Şafak’ın Ustam ve Ben’ini özetlemek isterseniz, Mimar Sinan’ın romanı, diyebilirsiniz.
Ama ne olursa olsun bu yanıt, kitabın bütününü açıklamaktan uzaktır. Çünkü Ustam ve Ben, ne biyografik bir roman ne de belgesel bir çalışma.
Ancak iki özelliği de bünyesinde taşıyor. Çünkü Mimar Sinan’ın kişiliği ekseninde, yaşadığı dönemin tarihini de bu kitapta bulacaksınız.
Şafak’ta ‘aşk’ sözünün ne kadar çağrışımla dolu olduğunu daha önceki eserlerini okuyanlar anımsayacaklardır. Kitabın başındaki Fuzulî’den yapılan, “Getirdi acz, görüp aşk müşkül olduğun, / Kamu hünerlere üstad gördüğün gönlüm” ve Mira Bai’den yapılan “...cümle âlemi gezdim de / Bulamadım aşka değer bir nesne. / Bu yüzden yabancıyım kendi halkıma, / Ve sürgünüm onların arasından, / Ermişlerin dostluğunu aradığımdan” alıntıları ne demek istediğimi açıklıyor. Romanın kahramanı Cihan, kitabın başında ustası Sinan’ın bir sözünü aktarıyor: “Hasret çekenlere ‘âşıklar’ denmiş; kafasında sorunlar olanlara da ‘şâkirtler’. Birinciler aşkı öğrenirlermiş, ikinciler ise öğrenmeye âşık.”
Sinan’ın çırağı Cihan aynı zamanda filbazdır da!
“Valla, şayet öyleyse senelerdir Kadiri Mutlak’a epey yakınlaşmış olmalıyım, diye geçirmişti aklından hınzırca. Zira bir değil, iki meşgalesi olduğundan, çifte ter döküyordu. Hem filbazdı, hem mimar çırağı.”
Vaktiyle imparatorluğa armağan edilen fil Çota; Hindistan’dan İstanbul’a getirilir. Çota az bulunan beyaz fildir. Ağırlığı doksan kantar, boyu beş arşın. Çota vesilesiyle Elif Şafak, Topkapı Sarayı’nda hayvanat bahçesindeki hayvanlardan da etraflıca söz ediyor. Romanda yer alan bu hayvanların, veliahtların boğulması gecesinde nasıl huzursuz olduklarını anlatan sahnelere dikkat etmelisiniz.
Elif Şafak, zaman zaman Doğu’nun efsanelerine, inanışlarına gönderme yapıyor, örneğin, ‘On iki’ sayısının kutsallığını şöyle aktarıyor: “Hazreti Yakub’un on iki oğlu vardı, Hazreti İsa’nın on iki havarisi. Kuran’ın on ikinci suresinde hikâyesi anlatılan Hazreti Yusuf, on iki kardeşten biriydi. Yahudiler on iki ekmek koyardı masalarına.”
Filbaz Cihan
’ın Hindistan’da başlayıp İstanbul’da biten yaşamı ‘Ustam ve Ben’. Usta’nın Mimar Sinan olması sayesinde Osmanlı’nın geniş coğrafyasında Sinan’ın işlerini, binalarını öğreniyorsunuz.
Aşka değinelim gene.
Elif Şafak için aşk unsuru, birçok olayı hazırlayan, insan ilişkilerini şerheden bir kelime. Aşkın bir tutkuyu çağırdığı ya da tutkunun bir aşkı davet ettiği tartışması yapılabilir.
Osmanlı’nın kurumlarıyla ilgili görüşler romanda yansıtılmış. Osmanlı’da kadının rolüne elbette böyle bir romanda değinmek gerekiyor. Onların iktidardaki konumlarını, gücünü de görüyorsunuz. Bunlar çıplak bilgi olarak verilmemiş, romanın bütünlüğü içinde ve Sinan’la ilişkilendirilerek aktarılmış. Mihrimah Sultan da bir aşk örgüsü içinde veriliyor. Cihan’ın aşkıyla. Alışılmışın dışında bir Sultan Süleyman portresi de çiziliyor.
Mimar Sinan’ın eserleri konusunda yayımlanan kitapları okumuşsunuzdur. Osmanlı’da mimar olmanın sıkıntılarını okuyunca, insan olarak Sinan’ın yaşamını farklı şekilde okuyacaksınız bu romanda.
Sinan, yaratıyor ve hesap veriyor. Yalnız Sultan Süleyman’a değil, sadrazamların, devlet adamlarının da engellemelerinin fazlaca yaşandığı bir dönemde, bir padişahın buyruğunda yaşıyor. Elif Şafak, sadece Müslüman İstanbul’un romanını yazmamış, kozmopolit İstanbul’un kimliğini de yansıtıyor.
Sinan’ın çıraklarıyla ilişkisi kadar, çırakların birbiriyle ilişkisinin de ilgi çekici olduğunu belirtmeliyim. Süleymaniye’nin temelinin atılışından tamamlanışına kadar yapılışını romanda bulacaksınız. Süleymaniye Camii inşaatının sonuna yaklaşılırken, sultanın nikris hastalığının arttığını anlattığı paragrafı şöyle bitiriyor: “Ona en yakın olanların kanı vardı elinde -veziri İbrahim, oğlu Mustafa en başta.”
Cihan’ın hayat hakkındaki düşüncelerini anlattığı bölüm, bir kişilik tasvirinin başarılı sayfaları. Onun hayat hakkında vardığı sonuçları öğreniyoruz. Bir büyük mimarın Mimar Sinan’ın sanatını, hayatını aklınıza gelecek bütün çevreleriyle, çevresindeki tüm unsurlarla anlatan iyi bir romanı okumanızı salık veririm.
Ustam ve Ben’in beğendiğim yanı, bütün gerçeklerin bir araya getirilerek gerçek kişiler ekseninde, hayali kurmacalarla birlikte etkileyici bir imparatorluk panoraması çizmesi. Romanın bir yerinde yazıldığı gibi, aşk bir hiçti, masallar, destanlar tersini söylese de.
Dünü bugüne getiren başarılı bir roman.

Haberin Devamı

Doğan Hızlan’ın seçtikleri

Haberin Devamı

Ethem Baran
Dönüşsüz Yolculuklar Kitabı
İletişim

Susan Wise
Bauer
Antik Dünya
Alfa

Roberto Bolano
Tılsım
Pegasus

Emrah Ablak
Hiç Güleceğim Yoktu
Mürekkep

Yazarın Tüm Yazıları