Oscar analizi

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Şimdi ben Fransız olsaydım eğer, o zaman ‘Oscar Töreninde Yapılan Teşekkür Konuşmalarının Postmodern Sosyal Formasyonlardaki Yapısal/Manevi Krizin Çözümlenmesi Sürecindeki Determinist Bağlantıların Linguistik Anlamı’ başlıklı bir yazı yazar ve hepinizin canına okuyabilirdim.

Ama Allah'tan ben laik, cumhuriyetçi ve milliyetçi bir Türk'üm.

Bu nedenle Oscar töreni sonuçlarını çözümlemem de bu genetik özelliğime bağlı bir soyutlama düzeyi içerecektir.

Şöyle ki:

1- Oscar ödüllerinin sonucu bu filmlere oy veren geniş jüriye dahil olan insanların zekâ seviyesinin ortalama 47 düzeyinde olduğunu göstermiştir.

2- Yine bu sonuçlar Amerika'da ‘siyasi doğru tavır’ diye adlandırılan manevi belanın da sonunun geldiğinin ilk işaretidir.

Şimdi bu iki görüşü zorunlu olarak açmak gerekiyor.

Halbuki ben bugün için çok daha keyifli bir yazı konusu düşünmüştüm.

Dr. Benjamin Spock'un bebek yetiştirme yöntemlerinin yasaklanmasını talep edecek olan bu yazıda, Spock'un teorileri ile genel yayın yönetmenleri arasındaki teorik bağlantıyı kuracaktım.

Ancak bu şaheserim için yarını beklemek zorundasınız.

***

Oscar jürisinin zekâ ortalamasının embesil ile moron arası bir düzeyde olduğunu düşünüyorum, çünkü bu jüri Titanic'i en iyi film seçti.

Titanic en iyi aktör ve aktris dallarında ödül alamadı.

En iyi senaryoya aday bile gösterilmedi.

Buna rağmen en iyi direktör ve film ödülü almasının anlamı nedir biliyor musunuz?

Tabii ki biliyorsunuz ama yazı tekniği nedeniyle böyle lüzumsuz sorular sormak gerekiyor arada bir, kusuruma bakmayın.

Jüri, gemi maketinin güzelliği nedeniyle filme bayılmış durumda, anlamı bu sonucun. Bir de soyadı Carpaccio'ya benzeyen adamın kaşlarının gürlüğünü ödüllendirmek için oy vermiş olabilirler, bilemiyorum artık.

Yanlış anlamayın ben bilinçli Türk aydınları gibi adı Titanic olan bir filmde bile sosyal anlam arayacak kadar kafayı yemedim.

Bizim aydınlar her filmde dünyanın nasıl değiştirilebileceğini veya en azından sınıfsız topluma nasıl ulaşılacağının ipuçlarını görmek zorunda olduklarından Titanic filminin neden çevrildiğini de anlayamadılar.

Aynı aydınlardan bir bölümü benim neden yazı yazdığımı da anlamıyorlar.

Bu arada Titanic'in cirosu 1 buçuk milyar dolara yaklaştı ve benim de keyfim gayet yerinde ama olsun, onlar her iki fenomeni de reddederek yaşıyorlar.

Yani vallahi insan üzülüyor bu insanları hatırlayınca arada bir.

***

Ne diyordum ben.

Ha, hatırladım, Titanic maketine oy veren bu jüri gelecek yıl da eminim yeni gösterime başlayacak Godzilla filmini ödüle layık görecektir.

Çünkü bu dev maymunun maketi de muhteşem.

(Şunu da belirtmeliyim ki bu ‘layık’ kelimesini her yazışımda ‘laik’ kelimesini söylemek isterken bunu ‘layık’ olarak söyleyen ve büyük ihtimalle de Oscar jürisinde yer alsalar Titanic'i en iyi film ödülüne layık görecek zekâ düzeyinde olan adamlar aklıma geliyor ve sinirim bozuluyor. Bence Anayasa değiştirilmeli ve laik kelimesini doğru dürüst telefuz edemeyenlerin siyasete atılmaları ömür boyu yasaklanmalı. Hatta onlar sürgüne gönderilmeli.)

***

Gelelim ikinci meseleye.

Amerika'da uzunca bir süredir ‘political correctness’, yani ‘siyasi açıdan doğru tavır’ adı verilen bir bela var.

Örneğin artık Amerika'da siyahlara siyah denemiyor. Böyle denirse üzülüp, travma yaşıyorlar. Artık onlara ‘Afrikalı Amerikalı’ deniliyor.

Cinsiyet tercihleri nedeniyle de insanlara ayrımcılık uygulanamıyor. Örneğin adam kravat mecburiyeti olan işyerine bir gün kulağından ve burnundan zincirler sarkar bir vaziyette ve sadece deri bir külot giymiş olarak gelse bile ona fazla bir şey yapamıyorlar.

Çünkü adamın seksüel tercihleri var ve bunları ifade edemezse o da travma yaşayabilir.

Kadınlar ise başka alem. Örneğin iş arkadaşınıza kahve ikram ederken küçük parmağınızın ucu onun koluna değdi diyelim.

Kadın anında cinsel tacize uğradığını iddia ediyor ve o da travma yaşıyor.

Anlayacağınız Amerikan nüfusunun yüzde 80'i travmalı şu anda. Geri kalan bölümü de ya hapishanede ya da tımarhanede olduğu için toplum oldukça tuhaf bir halde anlayacağınız.

***

En iyi aktör ve aktris ödüllerini alan Jack Nicholson ve Helen Hunt Amerika'da ‘political correctness’ döneminin de çok şükür bittiğini ilan etti.

Çünkü filmde 1- Jack Nicholson homoseksüellerle alay ediyor, 2- Bir homoseksüelin köpeğini çöp tenekesine atıyor, 3- Yahudilerin oturduğu masada yemek yemeyi reddediyor, 4- Köpeğin siyah suratının aynen homoseksüel zenciye benzediğini anlatıyor, ve 5- Kadınların, erkeğin rasyonaliteden ve sorumluluktan kurtarılmış biçimi olduğunu açıklıyor.













Yazarın Tüm Yazıları