Ortadoğu yelkovanı

DÜN öğleye doğru bu satırlar yazılırken, Yaser Arafat'ın her halükarda saatleri, bir ihtimal de günleri sayılı gözüküyordu.

İlkin saatleri sayılıydı, çünkü hafta sonu Kudüs ve Hayfa'da meydana gelen ve otuz kişinin ölümüne yol açan terör eylemleri ertesinde ABD gezisini yarıda kesip ülkesine dönmekte olan İsrail Başbakanı Ariel Şaron, daha Washington'da uçağa binmeden önce FKÖ otoritesine verdiği ultimatomda, pazartesi akşamı toplanacak ‘savaş kabinesi’ oturumunun bitimine dek geçerli süre tanımıştı.

Söz konusu ultimatom, aynı otoritenin tedhişçilik sorumlularını derhal yakalayarak onları anında Tel Aviv'de teslim etmesi şartını içeriyordu.

Şart yerine getirilmediği takdirde, ordunun, ‘intifada’ başlangıcından beri Filistinlilere yönelik en büyük operasyonu gerçekleştireceği kesindi.

* * *

ÖTE yandan, Arafat'ın günlerinin de sayılı olabileceği varsayımı mevcuttu.

Zira, seçim vaadine rağmen terörü önleyemediği için kamuoyunda itibar yitiren Şaron'un, fırsattan istifade, yukarıdaki operasyonu Filistin önderinin tasfiyesine kadar vardırması yabana atılmayacak bir olasılık oluşturuyordu.

İslamcı ‘Hamas’ın üstlendiği ve İsrail boyutu bir ülkede kitlesel katliama tekabül eden intihar eylemlerinin hem ABD, hem AB tarafından çok sert biçimde kınanması da, ‘Beyrut Kasabı’ namıyla maruf emekli generale uluslarası planda, bugüne dek hiç sahip olamadığı oranda bir harekat serbestisi sunuyordu.

Dolayısıyla, tüm ‘feleğin çemberinden geçmişliğine’ rağmen zaman ölçeğinin yelkovanı, ‘Ebu Ammar’ lakaplı Yaser Arafat için müthiş bir hızla dönüyordu.

* * *

KUŞKUSUZ, FKÖ otoritesinin daha pazar öğleden itibaren, başta ‘Hamas’ın askeri kolu ‘İzzettin El Kasım Tugayları’na yönelik olmak üzere geniş çaplı bir tevkifat başlatması, bu yelkovanı yavaşlatmak iradesinden kaynaklanıyor.

Üstelik, ABD Dışişleri Bakanı Powell'den Mısır Başkanı Mübarek'e, Arafat'ı arayan sözcülerin kendisine ‘işi çok ciddiye alması ve mümkün her şeyi yapması gerektiğini’ söylemeleri, ‘İhtiyar Kurt’a başka bir seçenek tanımıyor.

Fakat, radikalleşmiş kitlelerin artık ancak sembolik bir ‘manevi lider’ addettiği ve ipleri elinde tutabilip tutamadığı şimdi cidden tartışılan Yaser Arafat, ‘yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal’ denklemi önünde!

Bu kez şakası yok, eğer sorumluları yakalatıp teslim etmesse, İsrail hemen ‘tepesine binecek’. Muhtemelen de kendisini tamamen devre dışı bırakacak.

Diyelim ki, çaresiz, yakaladı ve teslim etti... O takdirde, zaten fazla söz geçiremediği kitleler nezdinde resmen ‘hain’ (!) durumuna düşecek.

Barışı tümden reddeden ‘Hamas’ tipi örgütler ise daha fazla güçlenecek.

Ve, böyle bir durumda bile, Ariel Şaron'un ‘neden şimdiye kadar elin armut topladı’ diye harekete geçmeyeceğine dair hiç bir garanti mevcut değil...

* * *

VARSAYALIM ki İsrail yine harekete geçti ve Arafat'ı tasfiye etti.

Metazori de, FKÖ önderliğine ‘ılımlı’ ve ‘anlayışlı’ bir lider oturdu.

‘İhtiyar Kurt’un karizmasından yoksun ve ‘hıyanet’le (!) özdeşleşmiş böyle bir lider asla söz geçiremeyeceğinden, Filistin daha da çok tutuşmayacak mı ?

Ayriyeten, Yaser Arafat'ın tasfiye işlemi özerk bölgenin Tshal rumuzlu ordu tarafından işgalini zorunlu kılacağından; bu, BM'nin uluslarası güç gönderme kararı almasını getireceğinden; Tel Aviv ise buna yanaşmayacağından, ibre tüm coğrafyayı kapsama ihtimali mümkün bir savaşa doğru kaymayacak mı ?

Soruların cevabını henüz bilmiyoruz fakat çok yakında öğreneceğiz...

Evet çok yakında, çünkü Ortadoğu saatinin yelkovanı, heyhat, şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde hızlı ilerliyor !
Yazarın Tüm Yazıları