Ortadoğu’da kaos

RUSYA’nın ünlü diplomatlarından Büyükelçi Yuri Dubinin’in anılarını okuyorum.

Bir bölümünde BM’de Filistin’in taksimi kararı arifesinde Stalin’in tereddütlerini anlatıyor. Sovyetler Birliği’nin bu kararı desteklemesi konusunda Stalin çok zorlanmış, bürosunda bir aşağı bir yukarı uzun süre gidip gelmiş. Sonunda ‘Pekálá taksim olsun, bir İsrail devleti kurulsun, fakat artık o bölgede hiçbir zaman barış olmayacak’ demiş.

Belki art niyetliydi, yine de kehaneti doğru çıktı. 1947’den beri Ortadoğu barış görmedi. İsrail ile Araplar dört kere savaştılar, milyonlarca Filistinli bugün hálá mülteci durumunda, İsrail ile Filistinliler arasında şiddet korkunç boyutlara ulaştı, Arap ülkelerinin büyük kısmında siyasi çalkantılar birbirini izledi, muazzam petrol zenginlikleri çok kere savaşları, köktendinciliği ve dolaylı olarak terörü besledi. Petrol nimet olmaktan çok bir belá haline geldi.

***

İsrail-Filistin ihtiláfının temelinde toprak meselesi yatıyor. 1947’de İngiliz mandası altındaki Filistin’de nüfusun çoğunluğu Arap’tı. Buna rağmen BM taksim planı, İsrail’e Filistin’in % 50’sinden fazlasını bıraktı. 1948 savaşları sırasında bu oran % 78’e çıktı. 1967’de geri kalan topraklar da İsrail tarafından ilhak edildi.

Fikir babası bizzat Şaron olan yerleşim merkezleri politikası ile fiili ilhak politikası devam etti. Batı Yakası’ndaki Filistinlileri çevreleyecek olan duvarın inşası bittiğinde Filistinlilere devlet kurmak üzere neredeyse 1947 Filistin’inin % 10’u kalacak.

Sharon’un politikasının bir öğesi de, yenilgi izlenimi yaratmamak için, Hamas liderlerini teker teker öldürdükten sonra Gazze’den çekilmek. Ve oradaki 7500 İsrailli yerleşimciyi Batı Yakası’na taşımak. Başkan Bush, İsrail Başbakanı’nın politikasını BM Güvenlik Konseyi kararlarını hiçe sayarak geçen hafta onayladı.

AB ise haklı olarak, Gazze’den çekilmenin ‘yol haritası’ çerçevesinde gerçekleşmesini, yerleşimcilerin Batı Yakası’na taşınmamasını ve Gazze’de sorumluluğun güvenliği sağlayabilecek bir otoriteye devredilmesini talep ediyor.

***

Irak Savaşı, Ortadoğu’nun barış ve istikrarına bir darbe daha vurdu. Global terörü azaltmak şöyle dursun, büsbütün tırmandırdı. Irak’ın kaderi artık Ortadoğu denkleminin İsral-Filistin ihtilafı kadar kilit bir unsuru.

Irak Savaşı’nın Vietnam trajedisi ile kıyaslanması hem doğru hem de yanlış. Doğru, çünkü ABD Irak’ta da bir bataklığa saplandı. Yanlış, çünkü ABD Vietnam’dan çekildiği zaman ne olacağı biliniyordu. Kuzeydeki komünist rejim bütün ülkeyi kontrol edecekti.

Irak’ta ise Amerikan kuvvetleri çekilirse arkalarında bir kaos bırakacaklar. Irak’ta şiddet durdurulamaz, bu ülke bölünmeyi, etnik ve mezhep çatışmalarını önleyebilecek sürdürülebilir bir siyasi yapıya kavuşamazsa Ortadoğu’da barış ve istikrardan bahsedilemez. ’Büyük Ortadoğu’ gibi projeler çeşitli forumlarda uzun boylu tartışılır, káğıt üstünde kalır.

***

Ortadoğu’daki gelişmeler geniş ölçüde Amerika’nın iç politikası ile bağlantılı. Başkan Bush’un başlıca kaygısı şu anda yıl sonundaki seçimleri kazanmak. Ne var ki seçimleri hangi parti kazanırsa kazansın Ortadoğu’daki yangın ile kolay kolay başa çıkamayacak.
Yazarın Tüm Yazıları