Orası öyleydi, ya burası

KABUL edelim ki, Kürtlerin tarihinde bir “milat”tı.

Haberin Devamı

Tabii ki Türkiye’nin de, Türklerin de...

Otuz yıl sürmüş bir kan deryasından sonra, kanı akıtmaya başlayan kişi çıkıp “Silahları bırakın, artık siyaset konuşsun” demişse...

Ne hissedersiniz?

Tabii ki, büyük bir umut...

Ne dilersiniz?

“İnşallah bir yol kazası olmaz...”

Neye dikkat edersiniz?

“Bunu bozacak bir şey yapmamaya...”

Ben de öyleyim.

Hepimiz birer ‘Karıncaezmez’iz...

Çünkü çok kan döküldü.

Çok ocağa ateş düştü.

Böyle bir günde içinize yerleşen küçücük bir “Ama” bile fazla kaçabilir.

Yine de, heyecanımızı kaçırmadan, umutsuzluğa düşmeden bazı soruları kenara not alabiliriz...

* * *

Dün Diyarbakır’da atan neydi?

Bütün Türkiye’nin nabzı mı...

Evet, Kürtlerin ve medyanın nabzı orada atıyordu.

Hiç kuşkusuz Türkiye’nin geri kalan kısmının da...

Peki atan nabız aynı nabız mıydı?

Bilmiyorum... Pek emin değilim...

Televizyonlar, o metin okunurken ülkenin öteki taraflarındaki kahvelerde, evlerdeki nabzı da tutsaydı, daha iyi bir fikrimiz olabilirdi.

Kim bilir, belki de yansıtmamalarıdaha iyi oldu.

Haberin Devamı

Buradaki sessizliği Kürtçeye nasıl tercüme edebiliriz

Benim hissiyatım şu:

BİR:
Diyarbakır’da büyük bir heyecan vardı.
Ülkenin geri kalanında ise bir sessizlik...
Sessizlik anlaşılması güç bir durumdur.
Çok iyiye de alamet olabilir, kötüye de...
Hepimizin duası, iyiye alamet olması.

İKİ:
Merak ediyorum:
Tarih 20 yıl sonra bugünü nasıl yazacak?
Türkiye’de birliğin, birlikte yaşamanın ilk günü olarak mı, yoksa üniter devletin son günü mü?

ÜÇ:
Unutmayalım:
Habertürk’ün anketine göre...
Halkın yüzde 63’ü, “Öcalan’la görüşmeyi benimsemiyor”.
Bir o kadarı Anayasa’da “Türk” kelimesinin kalmasını istiyor.
Başbakan Erdoğan bu gerçeği bilerek bu tarihi adımı attı.
Bir siyasetçi için çok cesur bir adımdır.

DÖRT:
Şu tuzağa düşmeyelim:
Öcalan Kürtlerin lideri, Erdoğan ise sadece Türklerin lideri...
Hayır Erdoğan bütün Türkiye’nin seçimle gelmiş Başbakanıdır.
Biri demokrasi yoluyla liderliğe gelmiştir, öteki silahlı çatışmayla...
Dolayısıyla bu süreci, “Silah, demokrasiyi masaya oturttu” psikolojisinden çıkarmak gerekir.

BEŞ:
Netice:
Ülkenin her tarafında aynı heyecanın yaşanmasını istiyorsak...
Kürt tarafı dünkü Nevruz ateşini biraz küllendirmeli...
Ana mesaj güzeldi.
Ama ton yüksek bir tondu...
Üslup biraz muzaffer bir üsluptu...
Bakış biraz yukarıdandı.
Atış da öyle...

ALTI:
Başbakan, Türkiye’nin doğusundan başlayıp batısında halkın önünde, son olarak da Çanakkale şehitlerinin huzurunda “Tek bayrak” diye haykırırken...
Ben de keşke diyorum, keşke dün o meydanda da bir Türk bayrağı görseydik.
Amacımız yarından itibaren bu ülkede kardeşçe yaşamaksa...
Göndere o tek bayrağı çekmenin bundan daha anlamlı günü olamazdı.
“Maksat barışsa, göndere çekilmeyen bayrak teferruattır” diyebilirsiniz.
Siz dersiniz, ben derim de, meydanlarda, elini değil bütün bedenini taşın altına koyan Başbakan da aynı heyecanla diyebilir mi...
Nitekim diyemedi...

YEDİ:
Belki heyecansız bir yazı diyeceksiniz.
Ama asla umutsuz bir yazı değildir.
Sadece bu ülkede, Diyarbakır dışında yaşayan insanların da bulunduğunu hatırlatan, gerçekçi bir yazıdır.
Dün ülkenin geri kalanındaki sessizliği, heyecanlı bir alkışa çevirme samimiyeti ve arzusuyla yazılmıştır.
Sükût, belki ikrardan gelir, ama o ikrarı Kürtçeye, içimize sinmeyen bir mecburiyetin dilsizliği olarak tercüme etmek yanlıştır.
Sadece “Barış” demek yetmiyor, barış zarafeti de gerekiyor.
Dünkü ilk adım, bütün Türkiye’ye hayırlı olsun...

Haberin Devamı

Diyarbakır’da o ses varken bu tarafta da böyle bir ses

TÜRKİYE’nin en azından bir bölümünün, Kürt meselesinden başka bir sıkıntısı daha var.

Bu sıkıntıyı dünkü Radikal’de yayınlanan çok etkileyici bir mülakatta okudum.

Konuşan kişi, Türkiye’nin ünlü bir sanatçısı.

Feridun Düzağaç...

Lütfen tamamını bulup okuyun.

Ben sadece özetliyorum:

Mülakatı yapan Burak Kuru, sanatçıya yeni Türkiye’yi nasıl bulduğunu soruyor:

“Kendimi yabancı hissediyorum şu anda” diyor.

Gazeteci çok önemli bir soruyla devam ediyor:

“Belki de toplum böyledir ve siz yanlış yerdesiniz diye düşündünüz mü hiç?”

“Öyle olmadı biliyorum.

Gördüm yaşadım, böyle değildi...

Gözlerimle gördüm, şahit oldum.”

Haberin Devamı

KAPIMA KIRMIZI İŞARETİ KONULMUŞ HİSSEDİYORUM

“Nedir bu duygu?”

“İçki içen bir insan serseri, manyak addediliyor.

Böyle bir şey olmaz.

Bugün istenmeyen bir profil var.

Kapısına çarpı konulması gerektiği düşünülen bir profil var.

Kendimi öyle görüyorum.

O kırmızı çarpıyı üzerimde görüyorum.”

MUHALEFETİ KONUŞMAK İÇİN ÖNCE DEMOKRASİYİ KONUŞALIM

“Muhalefet önerme sunamıyor, işlevsiz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?”

“Muhalefetten konuşmak için önce demokrasi konuşulmalı.

O olmayan yerde konuşulamaz.

Kimse kusura bakmasın, ben bu konulara girince, birisi çıkıp bana ‘Batsın bu şarkıcılığın’ derse ne yapacağımı bilmiyorum.”

İÇİMİZDE BU KADAR SAVAŞ VARKEN BARIŞ SÜRECİ DEMEK FAZLA İYİMSER

“Ya barış süreci...”

Hiç kuşkusuz, bütün Türkiye gibi o da destekliyor.

Tabii sanatçı duygusuyla dipnotu da var:

“Ama hayatın her alanında insanlar arasında düşüncel olarak da müthiş bir savaş varken, o barışın her şeyi düze çıkaracağı inancı fazla iyimser geliyor bana.

Tabii ki destekliyorum.

Ben bu olayın tamamına şahidim.

İlk gençliğimde başladı ve hiç bitmedi.”

* * *

Haberin Devamı

Türkiye, tarihinin en büyük sorununun çözümü yolunda çok önemli bir kavşakta.

Toplumda büyük bir umut rüzgârı esiyor.

Hepimiz bu sürecin başarıyla sonuçlanması için dua ediyoruz.

Bazılarımıza zor geliyor, ağrına giden şeyler oluyor.

Olsun, zaman kan kusup kızılcık şerbeti içtim deme zamanı.

Mertlik varsa, o kontenjanın tamamını barış için kullanma zamanı.

Ama böyle bir günde de olsa, Türkiye’nin küçümsenmeyecek bir bölümünde giderek büyüyen hüzün muhalefetine kulak vermek de ilginç olabilir.

* * *

Bu mülakatı çok sevdim.

Kendi sesim gibi geldi bana...

Diyeceğim:

Öcalan’ı dinleyen Başbakan Erdoğan bu sese de kulak vermeli.

Hele hele o ses, elinde silah değil, müzik enstrümanı olan bir insandan geliyorsa...

Daha da kıymetli olması gerekmez mi...

Üstelik riski sıfır, kazancı ise kesin bir şey...

Yazarın Tüm Yazıları