Onlarınki tatlı can da...

BİZİMKİLER mi ‘Bir şey olmaz ağabey!’ diyerek yola çıkıyor sonra belaya bulaşıyorlar, yoksa onlar mı (özellikle Irak’taki ABD askerleri) yaradana sığınıp kendilerinden olmayana kurşun yağdırıyorlar, itiraf edelim içinden çıkamadık.

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün bizzat verdiği bilgiye göre 4 araçlık Türk konvoyuna 17 Aralık 2004 günü Musul yakınlarında ateş açılması ve 5 polisimizin şehit edilmesi, ‘konvoyun, köprülerin ABD birliklerince kapatılması neticesinde büyükelçilikçe belirlenen güzergáhtan ayrılmak ve Musul’a girmek istemesi’ yüzünden olmuş.

Gül’ün verdiği bilgiye göre konvoy Irak’a ‘silah ve mühimmat’ götürüyormuş. Bu oradaki ABD makamlarına bildirilmiş. Bildirilmiş ama nedense geçecekleri köprü (veya köprüler) kapatılınca, konvoy başka yola sapmış.

Polis hafiyeliği yapmaya kalkmayalım ama bu bilginin yetersizliği ilk bakışta anlaşılıyor. Örneğin, konvoy kimseye haber vermeden mi yolunu değiştirmiş? ABD makamları köprülerin kapatıldığını kime ne zaman bildirmişler? Zamanında bildirdilerse neden konvoya bu bilgi iletilmemiş?

Meraklıysanız soruları daha da uzatabilirsiniz.

Bizi ilgilendiren, Irak’a giden insanlarımızın şu veya bu nedenle, bazen de ABD askerlerinin kurşunuyla hayatını kaybediyor olması.

Nitekim elimizdeki kayıtlar 26 Şubat itibarıyla kaybettiğimiz Türk vatandaşlarının 82’yi bulduğunu bildiriyor. Bunlardan 6 çocuk babası Faysal Demir, 21 Haziran 2004 tarihinde, Bağdat’taki bir kontrol noktasını geç fark edip biraz ileride durunca ABD askerleri tarafından o anda vurularak öldürülmüştü. Onu Veysi Tekin isimli bir Türk şoförün, Şeker Bayramı’nın birinci günü Musul yakınlarındaki Beyji mevkiinde yine ABD askerleri tarafından öldürülmesi izlemişti.

Bunlarda bir kasıt arıyor değiliz. Daha da açık konuşalım... Böyle ortamlarda sizi düşman zannederek ateş açan dost birliğe fazla da bir şey diyemezsiniz. Yeter ki öyle bir bahaneye fırsat vermeyesiniz.

Gerçi Irak’taki Amerikalıların seyyiatı (suçu, günahı) arş-ı áláyı (en üst noktayı) buldu. Ama menfur Süleymaniye olayı gibi, özel bir kasıtla yapılanlar dışındakiler nedeniyle ABD’yi suçlamak hakseverlik değildir.

Burada Amerikalıları değil Türk hükümetini eleştirmek doğru olur. Çünkü alınan önlemlerin yeterli olmadığı, ya iletişim kopukluğu veya başka bir eksik yüzünden insanlarımızın boşu boşuna telef olup gittiği ortada...

Biliyorsunuz, Fransızlar da İtalyanlar da bizim hükümet gibi davranmadı. Fransa hükümeti, kaçırılan vatandaşlarını kurtarmak için (söylentiye göre rüşvet vermek dahil) her yolu denedi. İki ay kadar direnişçilerin elinde rehin kalan İtalyan Gazeteci Giuliana Sgrena’nın serbest bırakılması ise ülkesine bayram yaşattı. Gizli Servis ajanı Nicola Calipari’nin onu korurken Amerikalı askerler tarafından vurularak öldürülmesi üzerine Başbakan Berlusconi kıyameti kopardı. ‘Ya olayın suçlusunu bulur cezalandırırsınız yahut Irak’taki askerlerimizi çekeriz’e kadar geldi.

Peki bizim böyle onurlu bir talebimiz hiç oldu mu?
Yazarın Tüm Yazıları