Onlar dışarıdan, biz içeriden

TÜRKİYE, yıllar önce çevrilen Geceyarısı Ekspresi adlı filmden çok çekmişti. Bir sahtekár tarafından düzmece senaryo ile çekilen filmde Türk cezaevlerinde yapılan inanılmaz işkenceler gündeme getiriliyor, Türklerin tamamı vahşi, gaddar, ahlaksız insanlar olarak gösteriliyordu.

Sıradan bir filmdi ama başımıza çok işler açtı. Bütün dünyada lekelendik, öyle tanındık.

Aleyhimize milyonlarca dolarlık propagandalar düzenlenseydi, bu etkiyi yapması mümkün olmazdı.

Çağımızda propaganda, özellikle aleyhte propaganda, böyle filmlerle, belgesellerle yapılıyor.

Türkiye bu açıdan en başta gelen hedeflerden biri.

Örneğin şimdi Kanada'da Ararat isimli bir film çekiliyor. Yönetmeni, Egoyan isimli bir Ermeni. Filmde Ağrı ve Van yöresinden Türk Ermenistanı olarak söz ediliyor. Soykırım iddiaları yine gündeme getiriliyor.

Filmin arkasında Türkiye'ye karşı güçler olduğu kesin. Ararat önümüzdeki mayıs ayında Cannes Film Festivali'nde gösterilecek ve izleyenler bize lanet okuyacak! Aynen Geceyarısı Ekspresi'nde olduğu gibi.

***

Onlar dışarıdan çalışıp görevlerini yerine getiriyor. Bu konuda yapacak fazla bir şeyimiz yok.

Peki ya içimizde neler oluyor?

Önemli olan dışarıdan çalışanlar değil, bizim içimizde olanlar.

Türkiye'de bu açıdan gösterilen çabalar.

Ülkemizde bir entel-liboş korosu var ki, vallahi billahi Türkiye dışındaki amansız düşmanlarımızı gölgede bırakırlar. Bunlar cingözdür, hinoğlu hindir, ya da cahildir.

Bu ülkenin ekmeğini yerler ama düşmanlıklarını sinsice sergilerler.

Toplumun bütün kesimlerinin bu konuda duyarlı olması gerekir.

***

Önceki günkü yazımda Ankara Film Festivali için hazırlanmış bir broşürden söz etmiştim. Bazı bakanlıkların ve kamu kuruluşlarının katkısıyla hazırlanan festival broşüründe Güneydoğu Anadolu'dan ‘‘Kürdistan’’ diye söz ediliyordu.

Festival komitesi bu konuda duyarlı davrandı, bu hatanın gözden kaçtığını belirtip özür diledi ve broşürleri toplattı.

Ancak bu filmle ilgili olarak, okuyucularımdan yoğun mesajlar geliyor. ‘‘Büyük Adam Küçük Aşk’’, Antalya'da Altın Portakal Film Festivali'nde ödül almış.

Filmi izlemedim, o nedenle sadece okuyuculardan gelen tepkileri özetliyorum:

‘‘Filmde PKK var. Bir eve baskın düzenleniyor, masum birileri öldürülüyor. Güvenlik güçleri adına vahşet sahneleri. PKK'lılardan ‘‘gerilla’’ diye söz ediliyor. Asker ve polise karşı kin ve nefret duyguları işleniyor. Sürekli olarak Kürt kimliği işleniyor.’’

Bir iddiaya göre de, bu filme Tanıtma Fonu destek veriyormuş. Bu doğru mudur? Dün bu konuyu soracak bir tek yetkili bile bulamadım.

Eğer doğruysa, ortada ciddi bir durum var demektir. Bu film bir süre sonra devlet desteği ile yurtdışında gösterime girer ve gişe rekorları kırar.

Bu Tanıtma Fonu paralarında, PKK mücadelesinde şehit düşen, sakat kalan binlerce insanımızın da maddi ve manevi payı var.

Bu iddianın doğru olmamasını diliyorum.

Konuyu dün bu filmle ilgili birine sordum ve şaşırtıcı bir yanıt aldım: ‘‘Ankara festivalinde büyük olasılıkla ödül alacak. Ancak filmde barış mesajı işleniyor. Bu açıdan PKK ile ters düşüyor.’’

Tam tersine, PKK şimdi bu ‘‘sahte barış’’ mesajlarını veriyor. Bu söylem aslında onların ekmeğine yağ sürüyor. Türkiye'de Türklerle Kürtler arasında bir sürtüşme mi var ki, biz böyle mesajlar verelim.

***

Şimdi bu çerçevede, yine gelelim Salkım Hanım'ın dökülen tanelerine! Etyen Mahçupyan isimli Türk vatandaşı işgüzarlık etmiş, romandaki Yahudi işadamı Leon'u, filmde bir çırpıda Ermeni Levon yapmış!

Herhalde ‘‘Ben yaparsam olur’’ demiş!

Hiç kuşkum yok, çok yakın bir gelecekte Ermeni lobisi bu filmi de Türkiye aleyhine koz olarak kullanacak.

Yapılan bu sorumsuz tahrifatı biz bileceğiz ama yurtdışında kim bilecek?

***

Osmanlı'nın çöküş döneminde bir yabancı ülkenin kralı, Sadrazam'a diyor ki: ‘‘Sizin imparatorluk gidici...’’ Sadrazam yanıt veriyor:

‘‘Yüzyıllar boyunca siz dışarıdan uğraştınız, biz içeriden uğraştık ama şu devleti yıkamadık. Kolay yıkılmayız.’’

Doğru söylemiş. Aynı doğrular şimdi Türkiye için geçerli.

Onlar dışarıdan uğraşıyor, içimizden bazıları içeriden uğraşıyor ama bir türlü yıkamıyorlar.

Dışarıdakiler değil de, bana en çok koyan, içimizdekiler.
Yazarın Tüm Yazıları