Onlar da güneşi keşfetti

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Dustin Hoffman'ı beyazperdede ilk gördüğümde kafamda beliren ‘‘Kim bu yamuk yumuk adam, nasıl jön olmuş?'' sorularına uzun süre yanıt bulamamıştım.

Çünkü o, alıştığımız Hollywood jönlerine hiç benzemiyordu.

Hele bizim çocukluğumuzdaki ‘‘esas oğlan''larla uzaktan yakından ilgisi yoktu.

Kısacık boyu, cılız vücudu, karga gibi uzun burnu, küçücük gözleri ile genç kızların dikkatini bile çekmeyecek bir tipti.

Doğrusu, başlarda onun usta oyunculuk yeteneklerini de keşfedememiştim.

Bütün bu yargılardan sonra Hoffman'ın gelip geçici Hollywood aktörlerinden biri olacağını ve kısa zamanda kaybolup gideceğini sandım.

Daha sonraki yıllarda çevirdiği ‘‘Köpekler, Küçük Dev Adam, Gece Yarısı Kovboyu, Yağmur Adam, Tootsie, Kramer Kramer'e Karşı, Maratoncu'' gibi nefis filmlerde sergilediği olağanüstü oyunculuğunu görünce fena halde yanıldığımı anladım.

Ve bir kez daha Hollywood'un sihirbaz sinemacılarına şapka çıkartmak zorunda kaldım.

Çünkü, o küçücük, eciş bücüş adam, yıllarla birlikte büyüdü, dev oldu.

* * *

Bu ünlü aktör, arkadaşı İngiliz şarkıcı Sting'le birlikte Türkiye'de uzun bir tatil yaptılar.

Hoffman'ın gazetelerde her gün nereye gittiğini, ne yaptığını, ne yiyip içtiğini izledim.

O sanki dünyanın en büyük aktörlerinden biri değil de sıradan bir Amerikalı turistti...

Sevecen, sıcak kanlı, gelip tanımak istediği ülkenin insanlarına her fırsatta sokulan, onlarla dostluklar kuran güzel bir adamdı.

Yeni keşfettiği Türkiye'de duyduğu mutluluk nedeniyle tatilini uzattıkça uzattı.

Bu da filmlerini seyrederken keyiflendiğimden daha fazla sevindirdi beni.

İnsanlarımızın gösterdiği konukseverlik belli ki Hoffman'ı önce biraz şaşırttı, sonra içine alıp sarıp sarmaladı ve sarhoş etti.

O, güneşin yeryüzüne indiğine, caddelerde, sokaklarda dolaştığına, Türk insanının yüzünde ve yüreğinde doğduğuna belki de ilk kez tanık oldu.

Bu inanılmaz olayın büyüsüne kapıldı.

Örneğin, gittiği bir lokantada evlilik yıldönümü olduğunu öğrenen işleticilerin yaptığı ikramdan şaşkına döndü.

Masasına getirilen kat kat meyve tabağı belli ki ünlü aktörü, karısını ve çocuklarını çok duygulandırdı.

Hoffman dayanamayıp ayağa fırladı ve lokanta sahibini sarılıp öptü.

Sokaklarda dolaşırken Türk insanının gösterdiği ilgiden, alışveriş için girdiği dükkânlardaki ikramdan başı döndü.

İnsanlarla gülerek anlaşmanın doyumsuz zevkini tattı.

* * *

Hoffman olayı, insanımızın bütün olumsuz koşullara rağmen yüreğindeki insan sevgisinde bir erimenin olmadığını bir kez daha gösterdi.

Anlaşılan son yıllardaki ekonomik zorlukların yarattığı ahlak bunalımı, insanlarımızın konukseverliğini, sevgisini hiç etkilememiş.

Bunun değerini bilelim.

Dünyanın hiçbir ülkesinde insanların yapmadığını bu ülke insanları hâlâ yapabiliyor.

Ekmeğini bile konuğuyla paylaşma özverisini seve seve gösteriyor.

Ne geçim sıkıntısı, ne köşeyi dönme koşullandırmaları bu insanların yüzyılların imbiğinden süzülüp gelen yürek sevgisini körletebiliyor.

Türk insanını tanımadığı için sevmeyen, barbar ve ilkel olarak bilen yabancılar ülkemize geldiklerinde yanıldıklarını anlıyorlar.

Türkiye'yi gören, Türk insanıyla birlikte olan yabancıların bu ülkeye sevdalanmaması zaten olanaksız.

Hiç kuşkunuz olmasın, Hoffman ile İngiliz şarkıcı Sting'i bundan sonra sık sık aramızda göreceğiz.

Çünkü onlar da Türkiye'de güneşin sadece gökyüzünde olmadığını keşfettiler.

Yazarın Tüm Yazıları