Önce kendi onurlarının hesabını versinler

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Önce, onurdan söz edenlerin kendi onur sicillerine bir bakalım. İçişleri Bakanı olduğunu unutup, cenaze törenlerinde sakil el öpme gösterileri yapanlar mı onurdan söz ediyor?

PKK Lideri Abdullah Öcalan için ‘‘Ermeni dölü'' deyip, Türkiye'de yaşayan 60 bin Ermeni vatandaşımıza açıkça hakaret eden kişi mi onurdan dem vuruyor?

Deniz Kuvvetleri karargâhından onbaşılar aracılığıyla gizli evrakı çalıp, Necmettin Erbakan'a yetiştirenler mi onurlu davranıyor?

Başka örnekler de verelim:

Almanya'da Krefeld'de çıkan ve üç Türk'ün öldüğü yangından sonra ‘‘Almanlar sorumlu'' deyip, sonradan yangını Türk babanın çıkardığı anlaşılınca, Türkiye'yi Almanya'dan özür dilemek zorunda bırakan kişi mi ‘‘Onur'' diyor?

Onurdan söz edenler, İçişleri Bakanı olduklarını unutup gece yarısı baskınlarıyla Emniyet Genel Müdürlüğü'ne girerek fiili kuvvete başvurmazlar.

Onurdan söz edenler, önce hukuka saygıyı öğrenirler. Onurlarına saygılı kişiler, bile bile hukuk dışı atamalar yapıp yargıdan tokat yemezler.

İkide bir onur diyenler, sakın bir türlü hesaplarını açıklayamadıkları bazı vakıfların yöneticileri olmasınlar...

AÇIKLANAMAYAN HESAPLAR

Yurtdışındaki mal varlıklarını satarak Şehit Anaları Vakfı'na bağışlayacağını açıklayıp, sonra bu taahhüdünü unutarak Türk halkı karşısında yalancı durumuna düşenler mi onur kavramının arkasına saklanıyorlar?

Hesabı verilemeyen mal varlıkları ile şehit analarını ilişkilendirmek mi onurlu davranış?

Şaibeli dosyaları aklayan Mülkiye müfettişlerini vali yapanlar mı onur timsali oluyorlar?

‘‘Tavırlarını değiştirmezlerse, Çiller fanatiği gençleri tutmakta zorlanırız'' diyerek, basın kuruluşlarına açık tehditte bulunanlar mı onurlu şahsiyetler?

Yoksa, artık hesabı verilemeyen mal varlıkları mı onur simgesi oluyor?

Yoksa, halkın gözünün içine baka baka söyledikleri büyük yalanlar mı?

Türk halkı, kimin onurlu kimin onursuz olduğunu artık çok iyi biliyor.

Ülkede gerilimin düştüğü, toplumun derin bir nefes aldığı sırada eski bir İçişleri Bakanı'nın Türkiye'yi yeniden çatışma ortamının içine sürüklemeye çalışması, ibret verici bir olaydır.

Buradaki tahrikin boyutları, yakın zamana kadar ülke yönetiminin kimlerin eline düşmüş olduğunu gösteren korkutucu bir tabloyu karşımıza çıkartıyor.

İHTİRAS ŞİZOFRENİSİ

Şimdi iş artık, kendisi kadar sıradan ve vasat, ama en az kendisi kadar tehlikeli bir siyasetçiye yalakalıkla bu noktalara gelen bir biçare olayı olmaktan çıktı.

Türk siyasetine onursuzluğun bütün renklerini getiren bu insanlar şimdi ülkenin iki temel kurumu olan ordu ile emniyet kuvvetlerini karşı karşıya getirip, bir iç savaş tohumu atacak kadar kendilerinden geçmişlerdir, çıldırmışlardır.

Hanelerindeki onursuzluğun sayfalar tutan listesinden bir maddeyi dahi eksiltemeyen, sildiremeyen bu tehlikeli şahıslar, artık ülkenin en hassas dengelerini altüst edecek kadar ihtiras şizofrenisine tutulmuşlardır.

Türkiye, artık bu tehlikeli şahısları yakasından düşürmek zorundadır.

Çünkü şuursuzca ihtirasları artık bu ülkeyi tehlikeli bir uçurumun kenarına getirmek üzeredir.

Dışarıda Türkiye'nin itibarını yerin dibine sokan, içeride halkı birbirine düşürecek, devletin temel kurumlarını birbiriyle kavga edecek hale getiren bu siyasetçilerin sadece siyasetten silinmeleri de yeterli olmayacaktır.

Bunların Türkiye'ye olan borçlarının yekûnu sadece siyasetten silinmekle ödenemeyecek bir boyuta gelmiştir.

Bunlar borçlarını kendiliklerinden ödeyecek kadar onurlu olmadıkları için haciz memurları artık bunların kapılarına dayanmalıdır.

Onların muhatabı artık siyasetçiler değil, adalettir.

Yazarın Tüm Yazıları