Önce dezenfekte sonra giriş

PRETORYA

ÖMRÜMDE
ilk kez, uçaktan inerken dezenfekte oluyorum. Uzun bir bekleyişten sonra, uçaktan inebiliyoruz.

Gece saat 00.30. Addis Ababa’dan Güney Afrika Cumhuriyeti’ne uçuyoruz. Johannesburg’a indiğimizde, uçakta bir süre bekliyoruz. Uçağa iki tarafı kapalı bir merdiven dayanıyor. Merdiven boşluğu dezenfekte ediliyor. Hepimiz, bütün heyet oradan geçiyoruz.

Havaalanına ancak böyle geçebiliyoruz. Neden?.. Çünkü, Etiyopya’dan geliyoruz!.. Onlara göre, mikrop yuvasından!..

İLAÇLAMA BİR SİMGE

Aslında, ülkeye girerken hepimizin ilaçlanması, Türkiye ile Güney Afrika Cumhuriyeti (GAC) ilişkilerinin simgesi. İki ülke ilişkilerinin de ilaçlanması gerek!..

Yıllar yılı gerginlik egemen. Hele de, Mandela döneminde. Oysa, Türkiye Mandela’yı beyazların ırkçı politikasına karşı verdiği mücadele ile saygıyla tanıyor.

Ne var ki, 30 yıllık hapis sonrasında Cumhurbaşkanı seçildiğinde, Mandela bize karşı iki ciddi hata yapıyor.

Bir, Atatürk Ödülü’nü geri çeviriyor. İki, PKK terörüne sempatiyle yaklaşıyor.

Yetmiyor, GAC, Türkiye’yi zaman zaman anti-damping gerekçesiyle, uluslararası kurumlara şikayet ediyor.

Yetmiyor, aradaki anlaşmaya rağmen, Türkiye’ye mermi satmıyor.

Yetmiyor, AB ile serbest ticaret anlaşması imzalıyor. Hukuken bizimle de yapması gerekirken, bize gelince geri çeviriyor.

Kısaca, vaziyet tatsız!..

İLK BAŞBAKAN

Bu koşullarda Erdoğan GAC’ı ziyaret eden ilk Türk Başbakanı.

Arada onların Başbakanı Ankara’ya geliyor. ‘Türkiye’ye artık emperyalist blokun üyesidir, diye bakmıyoruz’ sözleriyle yumuşatmaya çabalıyor.

Şimdi, bir zamanlar geri çevirdikleri silah satışlarını masaya getiriyor. Bize savaş helikopteri satmaya çalışıyor.

Türkiye, bu ülkeyi kırmızı listeye alıyor. Yani, buradan silah almak yok!.. Ancak, Erdoğan gelmeden birkaç gün önce, Ankara GAC’ı kırmızı listeden çıkartıyor, sarı listeye geçiriyor. Yani, ihale tümden kapalıyken, şimdi Dışişleri’nin iznine bağlanıyor.

Bir de, nükleer santral satışı!.. Türkiye nükleer santral yapmak istiyor. GAC buna talip. Ne var ki, sahip olduğu nükleer teknoloji bugüne kadar dünyadaki hiçbir yerde denenmiş değil!..

GAC yıllar yılı kendi içinde ırkçı mücadelelere sahne olurken, dış politikasında da en uzak ülkelerden biri, uğraştığı ülkelerden biri Türkiye.

Hava yine de 32 derece!..

Terörün dini olmaz

HEM
Etiyopya’da, hem Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, resmi görüşmelerde Başbakan Erdoğan bir konunun altını özellikle çiziyor:

‘Terörün İslam’ı, Hıristiyan’ı olmaz!.. Terör, terördür!..’

Karşı taraf hiç girmese bile, konuyu açan Başbakan Erdoğan. Etiyopya terörle pek ilgisi olan bir ülke değil. Buna karşılık, GAC terörün farklı biçimini, en ırkçı niteliğini yıllar yılı yaşıyor.

Buna rağmen Addis Ababa’da Erdoğan’ın Etiyopyalılara terörü anlatması çok daha kolay. GAC’da biraz daha zorlanıyor. Çünkü GAC, PKK’yı bir terör örgütü olarak görmüyor!.. Erdoğan dünkü resmi görüşmelerde uzun uzun ‘KONGRA-GEL örgütünün gerçek bir siyasal örgüt olmadığını, ama PKK’nın devamı olduğunu’ ısrarla vurguluyor.

Irkçı terörle yıllarca perişan olan bir ülke, etnik teröre sempatiyle bakıyor!.. Belki, buranın Dışişleri Bakanı bize karşı biraz daha anlayışlı. Buranın Dışişleri Bakanı, Başbakan’ın eski eşi!.. Kadın olduğu için, biraz daha anlayışlı.

Sınırı aslanlar bekliyor

BU
başlığı görünce, sakın bir simgeden söz ediyorum sanmayın!.. Sınırı gerçekten aslanlar bekliyor.

Mozambik ile Güney Afrika Cumhuriyeti arasında 250 kilometre uzanan dağlık bir sınır var. Doğal olarak, burada ne sınırı çizmek mümkün, ne de beklemek. İki ülke, çareyi yine doğada buluyor.

Sınırın geçtiği bu dağlık bölgede Afrika’nın vahşi aslanları yaşıyor. Bu kadar dağlık olduğu için Mozambik’ten Güney Afrika’ya kaçak işçiler her gün buradan geçmeye çalışıyor.

Ne yazık ki, sınır bekçileri, yani aslanlar kaçak işçilere pek kolay geçit vermiyor. Hemen her gün bu sınırda birkaç kaçak işçi aslanlar tarafından parçalanıyor.

Komisyoncular 1 milyar dolar kazanıyor

GÜNEY
Afrika denince akla gelen ilk konulardan biri, hiç tartışmasız altın. Güney Afrika, dünyanın en çok altın üreten ülkesi. Bilinen altın rezervlerinin yüzde 39’una sahip. Yılda yaklaşık 500 ton altın üretiyor.

Heyette İstanbul Altın Borsası’nda da yetkililer var. Resmi görüşmelerde dile getirmek üzere, Erdoğan’a bir not iletiliyor.

Türkiye de altını Güney Afrika’dan alıyor. Son 10 yılda Türkiye’ye 4 milyar dolarlık altın giriyor.

Ancak, altını Türkiye doğrudan Güney Afrika’dan almıyor. Arada uluslararası aracılar var. Türkiye’nin 10 yılda satın aldığı altın 371 ton.

Aracıların bir bölümü uluslararası bankalar. O bankalar IMF ile bağlantılı. Türkiye IMF ile anlaşma yapıyor. O anlaşmaya bu bankalar mali destek veriyor.

Şimdi aralarında bu bankaların da bulunduğu altın aracılarının devreden çıkarılması isteniyor. Biraz zor!..

Ne var ki, aradaki komisyon da az buz değil. Komisyonun tam miktarı bir sır. Yine de, aldığımız altın için ödenen komisyon 1 milyar doları buluyor.

Erdoğan’ın resmi gündeminde bir de bu sorun var. Ancak, bazı komisyoncuların bazı uluslararası bankalar olması ve bunların IMF ile bağlantıları ve IMF’nin Türkiye programı, çözümü görüldüğü gibi hayli güçleştiriyor.
Yazarın Tüm Yazıları