Ölmek kaderde var

Hızlı tren kazası olur, “Kaza yolcunun kaderinde var” derler.

Tersanede işçiler ölür, “Düşmek tersane işçisinin kaderinde var” derler.
Koskoca binalar durup dururken çöker, “Çökmek binaların kaderinde var” derler.
Terör asker canı alır, “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” derler.
Dereler taşar, “Taşmak derelerin kaderinde var” derler.
Zonguldak’ta grizu patlar, “Ölmek maden işçisinin kaderinde var” derler.

Ne demiş Yahya Kemal?
“Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor / Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor.”
Hafiften değiştirirsek şöyle olur: “Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor / Lakin bu tür sözler işitmenin ıstırabı zor.”

Gandi’ye ‘sünnetsiz’ demiş adamın teki

KEMAL Kılıçdaroğlu için adamın biri “Sünnetsiz” demiş. Pornografik neşriyat yapan “Habervaktim” denilen “iğrençlikte sınır tanımayan” site de bunu haber yapmış.

“Sünnetsiz” suçlamasını duyunca...
Siyasi anı kitaplarında yer alan çok matrak bir öyküyü anımsadım.
Olay şu:
50’li yıllarda CHP Genel Sekreterliği görevini yürüten Kasım Gülek için, muhalifleri “sünnetsiz” iddiasını ortaya atmışlar.
Kasım Gülek bu iddiaya öyle bir yanıt vermiş ki, iddiayı ortaya atanlar kaçacak delik aramış. Ne mi demiş Kasım Gülek?
Şunu: “Bunu söyleyenlerin karıları ne kadar da dedikoducuymuş böyle.”

Muktedir değişir üslup değişmez

TAYYİP Erdoğan kafayı çıkardığında dönemin muktediri şöyle derdi:
Ondan muhtar bile olamaz.
Devlet yönetmek belediye yönetmeye benzemez.
Türkiye’yi geriye götürecek.
Türkiye Tayyip’e bırakılamaz.
Deneyimi yok... Bilgisiz...
Şeriatçı...

Kemal Kılıçdaroğlu kafayı çıkardı ve zamanımızın muktediri şöyle diyor:
Bunun neresi Gandi?
Bundan lider olmaz.
Devlet yönetmek SSK yönetmeye benzemez.
Başa geçerse Türkiye perişan olur.
Liderlik vasfı yok.
Ergenekoncu...

Ankara’ya giderken bavula koyduklarım

“Taocu düşünme ve seks” adlı kitap.
İsmet Paşa’yı devirip yerine Ecevit’i getiren merhum Kamil Kırıkoğlu’nun anıları.
Çıkarılıp hızla yere atıldığında buruşmayacak bir pantolon.
Otel odaları için özel olarak üretilen ve sadece Sirkeci’de satılan gizli kamera kontrol cihazı.
Ankara yağmuruna karşı buruşuk bir pardösü ve tutukluk yapmayan bir şemsiye...
“Böyle aşka şantaj denir / Yaptığına montaj denir” şeklindeki Küçük Ceylan şarkısının yer aldığı CD...
Ankara’ya bir daha gidersem kaygısıyla satın aldığım iki gıcır kravat...

Baykal nasıl kurtulur

KENDİLERİNE, “Ulusal Kriminal Büro” gibi alengirli bir isim seçmiş olan birkaç kişi, Baykal’ı istifaya sürükleyen görüntüleri incelemişler.
Dün Baykal adına açıklama yaptılar.
“Montaj yapılmış” diyorlar.
“Pantolon çıkarma tekniğine bakılırsa görüntü uydurma” diyorlar.
“Baldırlardaki kıl oranı”ndan falan söz ediyorlar.
“Görüntüdeki adam Baykal değil, görüntüdeki kadın Nesrin Baytok değil” diyorlar.
Diyorlar da diyorlar.
Bense şunu bilir, şunu söylerim:
Deniz Baykal ile Nesrin Baytok arasında bir ilişki söz konusu değil de, o görüntüleri yayınlayan alçaklar iftira atıyor idiyse...
Bizim bildiğimiz Baykal, ne istifa ederdi, ne de susardı.
Yeri göğü inletirdi, gök kubbeyi indirirdi, meydan okurdu ve küllerinden yeniden doğardı.
Bunu yapmadığına, daha doğrusu yapamadığına göre...
Ne dense nafiledir.
Bence Deniz Bey, olayı zorlamak yerine bir kıyı kasabasına yerleşmelidir.
Yazarın Tüm Yazıları