Olimpiyattan olimpiyata hatırlanan beş spor dalı

Güncelleme Tarihi:

Olimpiyattan olimpiyata hatırlanan beş spor dalı
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 04, 2012 00:00

Her dört yılda bir olimpiyatlarda koca koca adamlar ne idüğü belirsiz sporları yapıp dururlar. Biz de ekrar önünde “Tüh, olmadı!” diye heyecanla onları izleriz. Tabii sonraki dört yıl hatırlamamak üzere...

Haberin Devamı

Kulplu beygir: İsmi duyulduğunda, “Ne yapıyor olabilir bu adamlar beygire? Nasıl bir beygirdir bu, neresi kulplu, yemin ederim çıldırıcam?” hissi veren kulplu beygir, jimnastiğin en zorlu dallarından biridir. “Arkadaş adam ne kol kası yapmış bee, aslında en güzeli kulplu beygir galiba” düşüncesinin beyinde oluşmasına müteakip heves edilen bu güzide spor dalı, hem ülkemizde kulplu beygir kurslarının yeterli sayıda olmaması hem de jimnastiğe has formaların halk tabiriyle ‘araya kaçması’ nedeniyle yalnızca bir heves olarak kalır. Yurdumuzun çeşitli yerlerinde kulplu beygir üzerinden altılı ganyan oynama çabaları da, beygirin yapısı itibariyle hareket etmemesi nedeniyle bir sonuca varamamıştır.

Halter: Olimpiyatlarda ülkemizin en çok umut bağladığı sporlardan biri olsa da, en fazla münasebetimiz, “69 kiloda İlkay Özen halterin başına geliyor... Hadi İlkay, hadi İlkay, havada tut onu... Yap bunu, yapabilirsin... Evet, oldu bu iş.. Oldu bu iş...” mertebesindedir halterle. Podyuma çıkan haltercilerin, ne garip bir meslek seçtiğini düşünürken, “Güzel spor aslında, hem aldığımız tek tük altını da buradan çıkartıyoruz. İyidir iyi...” şeklindeki iç sesimize, “Ya aslında bu halter antrenörlüğü de zor iş değil. Tek yapman gereken ‘Hadi oğlum.. Hadi..’ diye bağırmak” şeklinde bir düşünce eşlik eder. Ondan sonrasıysa aynı, dört sene boyunca ne halterde kim napmış diye bakarız, ne de Halil Mutlu ve Naim Süleymanoğlu dışında bir haltercinin ismi aklımızda kalır...
Disk atma: Bu sporda alınabilecek başarı, küçüklüğünde çok fazla Zeyna izleyerek büyüyen çocuklar için, bir hayalin gerçekleşmesi niteliğindedir. Zeyna öncesi dönemlerde, dayısının Almanya’dan getirdiği frizbiyi, yazlık sitede kızların üzerine üzerine fıtıhh diye atan çocuklar ilerleyen yaşlarda bunu bir spor haline getirmenin gururunu yaşadılar.

Haberin Devamı

Badminton: Olimpiyatların bir diğer güzel yanı da, bazı sporcuların eş,dost,akrabasına, “Bakmayın aslında, biz de öyle boş insanlar değiliz. Bakın, olimpiyatlarda bile yarışıyoruz” şeklinde çıkışmasını sağlamasıdır. Tıpkı, eşli badminton oynayan o sporcular gibi... Yoksa kim inandırdı, koca koca adamların garip ne idüğü belirsiz bir topa, “Fiyuvv.. fiyuvv” diye vurmaya çalışıp, bir de bunu profesyonel olarak yaptıklarını iddia etmesine. Her neyse; badminton da sadece can sıkıntısından gece yarısı olimpiyat izlerken karşılaşılan veya dört senede bir akıllara gelen nadide sporlardan birisidir. Allah bu spora gönül veren yakını olanlara sabır versin...

Haberin Devamı

Atlamalı zıplamalı sporlar

Sırıkla atlamasından tutun, 3 adımına dek her olimpiyat döneminde ilgiyle takip edilen ve sonra bir dört yıl daha yüzüne bakılmayan bu dallar, ufakken yandaki inşaatın kum havuzunda tecrübe ettiğimiz deneyimleri gün yüzüne çıkartır. 3 adım atlama, olimpiyat yıllarında, sahillerimizin deve güreşinden sonra en popüler sporu haline gelirken; sırıkla atlama evde denenmez,  “Ayyy sırtı değdi, sırtı değdi son anda, tüh” yorumuyla takip edilir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!