Olimpiyatta neden başaramadık

Güncelleme Tarihi:

Olimpiyatta neden başaramadık
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 24, 2008 00:00

Pekin olimpiyatları bugün sona eriyor. Nihai madalya sıralaması bugün belli olacak ama Türkiye’nin Pekin 2008’i, biri altın toplam 8 madalyayla bitirmesi cuma günü kesinleşti. Bu rakam az mı? Geçen olimpiyata göre az. Türkiye’nin spor yöneticilerinin tahminlerine göre çok az. Neden mi?

Haberin Devamı

Çünkü Gençlik Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay’a olimpiyat öncesi "15 madalya alırız" tahmini yapmıştı. Halbuki Türkiye bunun yarısını ancak geçebildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bile hafta başında madalya sayısının azlığından yakındı. Peki bunun sebebi ne? Geçmişte başarısızlığa uğrayan ülkeler tekrar atağa kalkıp madalya kazanmak için neler yapıyor? Hem Türkiye’nin başarısızlığının sebeplerini hem de bazı ülkelerin başarı modellerini inceledik.

Pekin Olimpiyatları’nın ilk gününde 48 kilo kadın halterci Sibel Özkan sürpriz bir şekilde gümüş madalya kazandığında tüm Türkiye sevinmişti. Öyle ya olimpiyatlara ilk günden bir madalyayla başlamak, devamının da geleceğini gösteriyordu. Ama hiç de öyle olmadı. İkinci madalya için altı gün bekledi Türkiye. Umut bağlanan tüm sporcular birer birer elendi. Tek altın madalya ise ancak geçen perşembe günü serbest güreşte Ramazan Şahin’den geldi. Cuma günü atletizm kadınlar 5 bin metrede Elvan Abeylegesse ikinci olarak Türkiye’ye sekizinci ve son madalyayı kazandırdı. Halbuki, Pekin 2008 öncesi özellikle Türkiye’nin spor yöneticileri bol keseden atıp tutuyor, kapıyı 15 madalyadan açıyordu.

HALTER VE GÜREŞ GERİLEDİ

Öncelikle Türkiye’nin umut bağladığı en önemli iki spor dalı halter ve güreşte ciddi bir seviye kaybı yaşandığını söylemek lazım. Türkiye’nin bugün kadar olimpiyatta kazandığı madalyaların büyük bölümü, biri hariç altın madalyaların hepsi, bu iki dalda kazanılmıştı. Ama 2004’ten sonra ikisinde de büyük bir düşüş yaşandı. Güreşte 2005, 2006 ve 2007’deki dünya şampiyonalarında Türk güreşçiler her iki stilde üç altın kazanabildi. Bunlardan Hamza Yerlikaya 2005’teki son şampiyonluktan sonra sakatlanıp sporu bıraktı. Aydın Polatçı Pekin’e gitti ama madalya alamadan elendi. Ancak, geçen yıl Bakü’de 66 kiloda altın kazanan Ramazan Şahin bu başarısını olimpiyatta teyid edebildi.

Geçen olimpiyatta üç altın madalya getiren halterde daha büyük bir başarısızlık söz konusuydu. 2005’te Türkiye Halter Federasyonu, doping kontrollerinde yetersiz kaldığı gerekçesiyle 7 ay yarışmalardan men edildi, 100 bin dolar para cezasına çarptırıldı. Ayrıca 2005’in nisan ayında Halil Mutlu ve eylül ayında Sedat Artuç dopingli çıktıkları için iki yıl cezaya çarptırıldı. Bunların da etkisiyle Türk halterciler Pekin’de son derece kötü bir sonuçla sadece bir gümüş madalya alabildi.

KÖTÜ YARIŞTILAR

Pekin’de Türk sporunun kronik sorunu bir kez daha ortaya çıktı: Kötü yarışmak. Olimpiyata katılan 10 binden fazla sporcunun büyük bölümünün hiç madalya umudu yok. Buna karşılık her sporcu olimpiyatta kendi en iyisini yapmak, hiç olmazsa ülke rekorunu kırmak için yarışıyor. Ama Türk sporcuların önemli bir kısmı doğru dürüst yarışamadı bile. Örneğin üç halterci Nurcan Taylan, Taner Sağır ve Sedat Artuç hiçbir ağırlığı kaldıramadan, sıfır çekerek elendiler. Atletizmde 3000 metre engellide Halil Akkaş, 400 metre engellide Özge Gürler eleme serilerinde çok kötü derecelerle son sıralarda kalınca gerekçe olarak sakatlıklarını öne sürdü. Yüzmede yarışan 10 yüzücüden sadece 200 metre kelebek kadınlarda Gülşah Günenç, Türkiye rekoru kırabildi. Birçok güreşçi ilk turlarda az farklı yenilgi alarak elendi. Kısacası pek az sporcu kendi en iyisini yapabildi Pekin’de.

SON ÇARE DEVŞİRMELER

2004’teki 10 madalyadan sonra Türkiye’nin belli dallarda aşama yapabileceği düşünülüyordu. Ama daha geçen yıl Türkiye’nin madalya kazanabilecek yeni sporcularını yetiştiremediği görüldu. Bu yılın şubat ayında Gençlik Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, bu durumu gördü ve paniğe kapılarak teşkilatına bir duyuru yaptı. "Size bir milyon dolarlık çek. Bana başka ülkelerden, olimpiyatta madalya kazanabilecek sporcu bulun."

Zaten son dört yılda birçok federasyon ve kulüp bu politikayı benimsemişti. Atletizmdan masa tenisine, güreşten yüzmeye birçok dalda son üç yılda Türk vatandaşlığına geçen 11 sporcu katıldı olimpiyata. Ama bu kadar kısa sürede Türkiye’ye madalya kazandıracak isimler bulunamadı. Dağıstan asıllı güreşçi Ramazan Şahin dışında hiçbiri madalyanın yakınından bile geçemedi.

Haberin Devamı

BAŞKALARI ÇUKURDAN NASIL ÇIKTI

Haberin Devamı

RUSYA

Spor sistemi çökünce oligarklar sponsor oldu

Sovyetler Birliği döneminde sporcular, madalya sıralamasında ilk kez 1956’da ABD’yi geçti ve sonraki dönemlerde de hep başarılıydı. SSCB’nin dağılmasından sonra Rus sporcular belli dallarda madalyaları toplamaya devam ettiler. Ama 1990’ların siyasi istikrarsızlık ve ekonomik darboğaz ortamında Rus spor sistemi büyük tahribata uğradı: Tesisler eskidi, jimnastik, eskrim, yüzme gibi spor dalları ihmal edildi. Belki de bunun sonucu olarak Pekin 2008’de Rusya beklenenin altında madalya kazandı. Eski devlet başkanı Vladimir Putin bu çöküşü önceden görüp 2002’de bir önlem paketini devreye soktu. Ülkenin en zengin işadamlarından, meşhur oligarklardan olimpiyat bütçesini desteklemelerini istedi. Antrenman tesisleri yenilendi ve yeni bir sporcu kuşağı yetiştirilmeye başlandı. 2008 hazırlığı için bütçe 12 milyar rubleydi (550 milyon YTL). Bu sayede 467 sporculuk bir orduyla Pekin’e geldiler. Rusya Olimpiyat Komitesi’nin sözcüsü Gennadi Şvets’e göre gelecek parlak: "Hálá 1990’ların kötü etkilerini hissediyoruz. Son yıllardaki çalışmaların asıl meyvelerini ancak 2012 ve sonrasında alabileceğiz."

KANADA

En başarısız ev sahibi iki program başlattı


Kanada, 1976’da yaz olimpiyatlarına, 1988’de kış olimpiyatlarına ev sahipliği yaptı ama ikisinde de hiç altın madalya kazanamayarak en başarısız ev sahibi oldu. 2010’da kendi ülkelerinde, Vancouver’daki Kış Olimpiyatları’nda madalya sıralamasında üstlere çıkmak için 2005’te "Own The Podium" (Kürsüye sahip ol) ismini verdikleri, 110 milyon dolarlık bir program başlattılar. Yaz olimpiyatları için de "Road to Excellence" (Mükemmelik Yolu) isimli bir başka program 2012’ye kadar olimpik sporculara federal bütçeden 90 milyon dolar aktarılmasını öngörüyor.

BÜYÜK BRİTANYA

Tek altın şokundan sonra dev bütçe ayırdılar


Büyük Britanya, birçok modern spor dalının kurallarını yazmış, başarılı sporcular yetiştirmişti. Ama 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda tek altın madalya aldılar. Madalya sıralamasında 36’ncı sıraya düştüler. Bunun üzerine önce İngiltere sporunu yönetecek kurum Sports UK kuruldu sonra da Milli Piyango’dan (National Lottery) spora ciddi kaynak aktaracak bir fon oluşturuldu. Bu sayede, Sydney Olimpiyatları için 63 milyon, Atina Olimpiyatları için 84 milyon sterlinlik bütçe ayrıldı. Pekin 2008 bütçesi ise 265 milyon Sterlin (500 milyon YTL) ile rekor kırdı. Bunun yüzde 40’i Milli Piyango’dan kalanı hükümetin sağladığı diğer kaynaklardan geliyor. Pekin 2008 öncesi UK Sport’un beklentisi 10-12’si altın olmak üzere toplam 35 madalyaydı. Ama oyunların bitimine iki gün kala Britanyalı atletler 18’i altın, 40 madalya kazandı.

AVUSTRALYA

1976’da sıfır çekince Spor Enstitüsü kurdular

Avustralya, yüzme ve atletizm gibi dallarda şampiyonlar, rekortmenler yetiştirmiş bir ülkeydi. 1976’da Montreal Olimpiyatları’na tam 184 sporcu gönderdi. Ama orada hiç altın kazanamadıkları gibi, biri gümüş beş madalya alabildiler. Bu 40 yıldır olimpiyatlardaki en başarısız sonuçtu. Bunun üzerine zamanın Başbakanı Malcolm Fraser kolları sıvadı. 1981’de Avustralya Spor Enstitüsü (AIS) kuruldu. Merkezi bütçeden önemli pay ayrıldı, 8 spor dalında tam zamanlı antrenörlerle anlaşıldı. Enstitünün ilk ürünleri 1984’te alındı: 32 sporcu ve 7 madalya. Yıllar içinde Olimpiyatlara katılan AIS mezunu sporcu sayısı arttı. Avustralya’nın ev sahipliği yaptığı 2000 Sydney Olimpiyatları’na AIS bünyesinde çalışmış veya çalışmakta olan tam 321 sporcu katıldı. Bu sporcular 7’si altın, toplam 31 madalya kazandı. Atina 2004’te madalya sayısı 32’ye yükseldi. Enstitüde halen tam zamanlı 75 antrenör çalışıyor, 700’e yakın sporcu çalışıyor.

HİNDİSTAN

Adı duyulmuyordu Mittal kesenin ağzını açtı


Hindistan, 1 milyar 100 milyon nüfuslu dev bir ülke. 20 yıl sonra komşusu Çin’i de geçerek dünyanın en kalabalık ülkesine dönüşecek. Ekonomisi 10 yıldır hızla büyüyor. Ama, sportif açıdan komşusunun çok gerisinde. Bu yıla kadar çim hokeyi dışında Hindistan’ın olimpiyatlarda pek varlığı görülmemişti. Hindistan’ın önde gelen birkaç ismi, duruma el koydu. Bunlardan biri 45 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin dördüncü kişisi, Mittal Çelik’in sahibi işadami Laksmi Mittal’dı. Mittal, 2005’te kurduğu Mittal Champions Trust bünyesinde 10 milyon dolarlık bir fon oluşturdu. Onun desteklediği 32 sporcudan 10’unun Pekin 2008’e katılmasını bekliyordu. Sayı 13’e ulaştı. Ülkenin iki önemli sporcusu, badminton şampiyonu Prakaş Padukone ve bilardo şampiyonu Get Seti de el ele vererek Olympic Gold Quest Foundation isimli bir vakıf kurdular ve birkaç sporcuyu desteklediler. Pekin’de iki madalya geldi ama asıl hedef Londra 2012.

YUNANİSTAN

Madalyası çok azdı 1992’de çıkışa geçti


Yunanistan, 1992 öncesi olimpiyatlarda zorlukla madalya kazanabilen bir ülkeydi. Ev sahipliği yaptığı 1896’daki ilk Olimpiyatlar’dan sonra 1992’ye kadar ancak 12’si altın toplam 55 madalya alabilmişti. 1980’lerin sonunda ciddi bir reform hareketine girişti. Olimpiyatta yarışmaya aday sporculara aylık 5 bin dolara çıkan maaşlar bağladılar, dünyanın önemli antrenörlerini getirdiler ve halter gibi belli dalları hedef seçtiler. Bu sayede Yunanistan yükselişe geçti. 1992’de biri atletizmde iki altın aldılar. Dört yıl sonra büyük bir patlamayla 4’ü altın toplam sekiz madalya. Devamı daha da iyiydi. 11 milyon nüfuslu Yunanistan, 2000 Sydney’de 4’ü altın 13 madalya, 2004 Atina’da ise 6’si altın 16 madalya topladı. Üstelik sadece halterde değil, atletizm, jimnastik ve yelken gibi dallarda da. Yunanistan, 2000 Pekin Olimpiyatları’na 156 sporcuyla katıldı. Pekin’de henüz altın alamadılar ama 20 yılda yaptıkları aşamayı görmezden gelemeyiz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!