Olaylardan dersler

GEZİ Parkı’nda başlayıp ülke genelinde birçok şehre yayılan protestoları herkesten çok iktidarın ve bilhassa Sayın Başbakan’ın doğru okuması gerekiyor.

Haberin Devamı

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Protesto haktır... Takdirle karşılıyorum... AVM istemiyoruz diyenlere biber gazı sıkmak yerine ikna yolu seçilmeliydi” diye konuştu.
Kadir Topbaş, “Hatalarımızdan öğreniyoruz, projeleri daha iyi anlatmamız, karşı çıkanlarla oturup konuşmamız gerekiyordu” dedi.
Bunlar doğru sözlerdir, doğru yaklaşımlardır. Fakat sadece bu olayla ilgilidir, halbuki protestoların böylesine yaygınlaşmasının sebebi “Gezi Parkı’nda ağaç kesilmesi” değil, iktidara duyulan tepkidir. Asıl görülmesi gereken budur. İktidarın“Nerede hata yaptık?” diyerek dersler çıkarması gereken asıl konu budur.

İKİ YIL ÖNCE

İzninizle iki yıl önceki bir yazımdan alıntı yapacağım. Amacım siyaset sosyolojisinin bir yasasına dikkat çekmektir; bastırılma duygusu bir süre sonra tepkiler halinde ortaya çıkar!
İki yıl once şöyle yazmışım:
“AK Parti lideri Erdoğan hiç şüphesiz Türkiye’yi dünyanın 16. büyük ekonomisi seviyesine yükseltti. Resmi ideolojik tabuları aşma konusunda demokrasiyi geliştirdi. Biraz da bunun verdiği yüksek özgüvenle ve takdir edilme beklentisiyle, gittikçe eleştirilere karşı otoriterleşiyor!
Martin Lipset ve Giovanni Sartori gibi siyaset bilimciler, iktidar süresi uzadıkça iktidar sahiplerinin ellerindeki kamu gücünü otoriter şekilde kullanma eğiliminin arttığını yazarlar, işte ‘otoriterleşme’ budur.
Ve bir şey daha yazarlar; toplumun çeşitli kesimlerinde iktidara karşı tepkiler de artar!... Toplumun yönetilmesi zorlaşır, ‘yönetilebilirlik’ sorunu ortaya çıkar! Onun için iktidarların ikinci, hele de üçüncü dönemleri daha da zor geçer.”
(Milliyet, 8 Haziran 2011)
Aynı yazımda “Otoriterleşmenin tetikleyebileceği tepkileri de kaygıyla tahmin ediyorum” diye de yazmışım.
Mesela anayasa yapılamayacağı, toplumsal gerilimin artacağı gibi endişelerimi belirtmişim.

Haberin Devamı

İKTİDAR TARAFINDAN BAKINCA

İktidar tarafından bakıldığında geçen on yılda yapılan hizmetleri, sağlanan başarıları öne çıkarmak ve muhalifleri anlayışsız olmakla suçlamak tabii mümkündür.
Protesto gösterileri yapılırken, bir takım grupların tahripkâr saldırganlıkları da elbette yüksek sesle kınanmalıdır.
Fakat, Arınç ve Topbaş’ın ortaya koyduğu doğru mantıkla düşünelim: Gezi Parkı olayları nasıl “ikna yerine biber gazı” kullanıldığı için büyümüşse, protestoların böylesine yaygınlaşmasının sebebi de iktidarın genel otoriter davranışları olmalıdır: Basına baskı, muhalefete sürekli pres, sürekli sert üslup, azarlama, otoriter yetkilerle başkanlık önerisi gibi girişimler...
Ama karşılığında, tepki olarak, ölçüsüz, militan üsluplu yeni yayın organları ortaya çıktı, iktidar-muhalefet gerginliği daha da arttı, toplumsal gerilim çeşitli olaylarla patlak vermeye başladı.

Haberin Devamı

NE YAPMALI?

Başbakan ve arkadaşları kendilerine sormalı: Tansiyon böyle devam ederse, daha nerelere tırmanır?!
Bir de şunu düşünmeliler: Ölçüsüz biber gazı kullanımıyla protestocular dağıtılmak istenirken, bazı gruplar çevreye saldırdılar, tahribat yaptılar değil mi? Sonra, Başbakan “Taksim’i açın” dedi, polis çekildi, aynı kalabalıklar, üstelik daha da büyüyerek Taksim’e doldu ve önemli bir tahribat olmadı!
Bastırılma duygusu reaksiyon yaratırken, hoşgörü ve özgürlüğün yatıştırıcı ve düzen sağlayıcı işlevini görüyor musunuz?
İki yıl önceki yazımın da son satırları şöyleydi: “Başbakan’ın dostları ona toplumda oluşan otoriterlik kaygılarını gidermeyi, ortamı yumuşatmayı tavsiye etmelidir.”

Yazarın Tüm Yazıları