“Okuyucu Mektupları”ndan...

Haberin Devamı

“... 10 Şubat Cuma günkü Hürriyet Ege’deki makalenizde, İzmir’in kan bağışlama işlevinde bekleneni vermediği, oysa kan vermenin bir insanlık görevi olduğunu belirten yazınızı, her pazartesi ve cuma günlerindeki yazılarınız gibi okuduk.
Biz, Alsancak’ta yaşayanların 15 yıl önce kurduğu Alsancak Koruma ve Güzelleştirme Derneği olarak, kan bağışına katılmak, semtimizin insanlarını bu erdemli göreve iştirak ettirmek ve ihtiyacı olanlara yardımcı olmak için Kızılay’ın kan merkezi ile temas kurduk.
Şimdi, bir yandan Türkiye Kızılay Derneği İzmir Kan Bağış Merkezi, bir yandan derneğimiz üyeleri ve yönetimi bu çalışmayı 15 Şubat Cumartesi günü 11.00–18.00 saatleri arasında Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde belirlenecek yerlerde Kızılay’ın seyyar vasıtası ile gerçekleştirmeyi planlıyoruz.
Herhalde bu insani göreve dönük çalışmamızın, Alsancak’lıların, Alsancak’a gezmeye, alışverişe, yeme-içmeye-eğlenmeye gelenlerin ve esnafımızın katkısı ile gerçekleşeceğine inanıyoruz. Bu konuda afiş ve broşürlerin dağıtımının yanı sıra basın toplantısı gibi ön çalışmalarımız da olacaktır.”
Saygılarımızla,
Alsancak Koruma ve Güzelleştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dilek Olcay

Haberin Devamı

(*) Alsancak’ın bu kıdemli derneğine, duyarlılıkları için teşekkür ediyorum. Günü geldiğinde Hürriyet okurlarına hatırlatır, elbirliği ile niyetin hakkını vermeye çalışırız...

***

“... 6 Ocak 2014 Pazartesi günkü ‘zor okunan zor yazı’nızın ilk paragrafında ‘... hayret ve çaresizlik, mütebessimdir’ diyorsunuz. Meramınızın ‘tebessüm ettirir’ olduğunu tahmin ediyorum. Benim bildiğim mütebessim, tebessüm eden demektir. Modern (!) kültür ortamımızda bu tür kelimeler bize artık unutturulduğu için ne olur ne olmaz diye lûgatı açtım baktım, ‘tebessüm eden’ tanımından emin oldum. Hattâ sağlam olsun diye bir de TDK’ya sordum...
Eğer ‘mütebessim’in ‘tebessüm ettiren’ diye bir anlamı da varsa bir eksiğimizi kapatmış oluruz. Yoksa da helâli hoş olsun. Zaten eriştiğimiz şu zaman ve mekânda bu teferruatı sizinle benden başka hiç kimsenin umursayacağını sanmıyorum.
Mahut yazınızla aynı gün, gazetedeki genç bir köşe refikanız birkaç gün önce yaptığı bir çağrıya sadece iki okurdan cevap alabildiğinden yakınmaktaydı. Etkilendim ve üzüldüm. Biraz da o etkiyle bu yazıyı başka bir köşeye hitaben de olsa yazmayı bir nevi vazife telakki ettim. Okurun da sorumluluğu olmalı. Hep al hep al, nereye kadar!”
Saygılarımla,
Metin Susan

Haberin Devamı

(*) Okucuyu bir dost, yazdıklarımı ciddiye alacak, tek bir sıfatın kullanım biçimi üstünde üşenmeyip fikredecek, araştıracak, benim bazen saatler süren bir mesai ile çiziktirdiğim yazıları tetkike değer bulacak, onların hakkını verecek, kılı kırk yaracak; benim okuyucuma duyduğum sevgi, saygı ve sorumluluğu bana iade edecek... Bütün yorgunluğumu aldınız... Eksik olmayın; şükranlarımı kabul buyurunuz... Zarif eleştiri ve katkınıza gelince; Anadolu ağzının tarif ettiği hayret ve çaresizlik, “mütebessimdir” derken, meramım “tebessüm ettirir” değildi efendim. Gülümseyenin ya da güleç olanın, “hayret ve çaresizlik kavramı”nın kendisi olduğu anlatılmak istenmişti. Niyet edilen anlatım oyununun, ilk bakışta çok da başarılı olamadığı anlaşılıyor. Okuyucum olmanızdan onur duyuyorum. Değerli geri-bildirimlerinizi, bundan böyle de esirgemeyeceğinizi umarak...

Yazarın Tüm Yazıları