Okul seçimi

ÇOCUKLARIN eğitim sürecinde ailelerin karar vermek zorunda oldukları en önemli parametrelerden biri okul seçimidir.

Bu parametreye yeterli önem verilmediğinde, eğitimin talep tarafı sakatlanmış demektir. Türkiye’de işin bu yanı sakattır.

Okul seçimi küçümsenmemelidir. Her sosyo-ekonomik katmanda bu seçim zorunludur. Çocuklarını özel okullara gönderebilecek aileler için özel-kamu okulları ayrımı geçerli olduğu gibi, özel okullar arasındaki ayırım da önemlidir. Kırsal bölgelerde oturanlar içinde kırsal bölge ya da bir yakının yanında kentlerdeki okullar çocukların eğitimi için bir seçim olabilmektedir.

Okul seçerken amaçlanan nedir? Çocukların iyi bir eğitim alması mı önemlidir yoksa sonunda iyi bir üniversiteye girebilmesi mi? Doğal olarak, yanıt, elbette "ikisi birden" olacaktır. Ama, Türkiye’de gerçek hayat ikisini birden sağlamaktan uzaktır. İkisinin birden sağlanabildiği alan çok kısıtlıdır. Böyle olunca, eğitimin kalitesi ister istemez ikinci plana atılıp çocukların eğitim sürecinde "dershaneler destekli üniversite sınavlarına hazırlanma" ön plana çıkmaktadır.

AMAÇ

Eğitimde okul seçimi sorunu daha çocuk 4-5 yaşındayken başlamaktadır
. Türkiye’de anaokulunun önemi henüz kavranamamıştır. Annenin çalışmadığı ailelerde çocuğunu anaokuluna göndermek gereksiz bir masraf olarak görülmektedir. Annenin çalıştığı ailelerde ise, anaokulu çocuğun annenin çalıştığı süre içinde gündüz bakımevi olarak algılanmaktadır.

Kısacası, çocuklar ya anaokuluna gönderilmemektedir ya da kreşe gönderilmektedir. Halbuki, anaokulu çocuğun gelişim sürecindeki en önemli aşamalardan biridir. Türkiye’de büyük bir çoğunlukla bu aşama atlanmaktadır. Kaynak sıkıntısı bahanesiyle devlet anaokulu eğitimini "zorunlu eğitim" kapsamına almaktan çekinmektedir.

Çocuklar ilkokul düzeyine geldiğinde okul seçimi "okumayı öğrenme" düzeyinde değerlendirilmektedir. Zorunlu eğitim sekiz yıla çıktığından, bazı aileler için ilk sekiz yıllık okul seçimi "okulu bitirsin, zaten çocuğu bir işe vereceğiz" yaklaşımıyla yapılmaktadır. Bazı aileler için ise çocuğun iyi zaman geçirmesi öne çıkmaktadır. Yedinci sınıfa gelindiğinde "üniversiteye giriş" sancısı başlamaktadır. Çocuğu iyi bir üniversiteye sokacak lise aranmaktadır. Bu amaca yönelik olarak, çocuklar dershanelere teslim edilmektedir.

Lise düzeyinde "üniversiteye giriş" sancısı artık son aşamaya gelmiştir. Kişiliğin olgunluğa erişmekte olduğu çok önemli olan bu çağda sorgulama, girişimcilik, katılımcılık, öz güven, toplumsal duyarlılık, araştırmacılık ve sorumluluk bilinci gibi kavramlar bir tarafa bırakılıp çocuklar sınava hazırlanmaktadır. Okul değil, dershane çocukların birinci önceliği olmaktadır. Okullar da rekabet içinde dershaneye dönüşmektedir.

ÇARPIKLIK

Okul seçimi süreci böyle olunca, ortaya çıkan tablodan da fazla şikayet edecek hakkımız olmamaktadır. Eğitimi ücretsiz yapmaya çalışan devlet ailelerin dershanelere para kaptırmalarına ses çıkarmamaktadır. Aileler de, okula verdikleri paralardan şikayet edip dershanelere verdikleri paralardan memnun olmaktadırlar. Eğitim bu anlamda Türkiye’de pahalılaştırılmaktadır. Galiba, Dünya Bankası da son hazırladığı bir raporda aynı konuyu bir başka biçimde dile getirmektedir.

Okul seçimi Türkiye’de çarpıktır. Eğitim ikinci plandadır. Üniversite sınavlarında başarılı olmaya yönelik ezbercilik birinci plandadır. Çocukların bir insan olarak yetiştirilmesi planın içinde yoktur. Daha doğrusu, düşüncede vardır, uygulamada yoktur. Böyle olunca, sonuç da içler acısı olmaktadır.

Gelecek hafta devam edeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları