Oktay Ekşi: Yılın son gününde uçmak...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

BİR ‘‘son gün’’ daha... Herkesin yaşadığı yıl sayısınca böyle bir son günü oldu. Geriye bir kere daha bakıp, ‘‘Nasıl geçti?’’ dediğimiz bir son gün!

Kuşkusuz bu soruya hepimiz başka yanıtlar veririz. Ama hepimizin ortak bir gerçeği var:

Geride kalan yılı hepimiz alıştığımız kalıplar içinde geçirdik.

Bugün o kalıpları kırma yönünde bir deneyim yapmak, bir bakıma ‘‘uçmak’’ istiyoruz.

‘‘Uçmak’’ burada biraz delice laflar etmek gibi algılanabilir. Hani, kendini bağlamadan, sırf aklına geleni söyler gibi olmak...

Yıllar önce -galiba 1991'de- buna benzer bir ruh hali içinde ‘‘Kürt kökenli insanlarımızı oy vermeye çağıralım. Sonuç eğer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşamak isteyenlerin çoğunlukta olduğunu gösterirse, mesele bitsin. Ama ‘ayrılalım' diyenler çoğunlukta olursa, artık o oylamaya katılanlara Türkiye'de yaşayan yabancı muamelesi yapalım. Türkiye'de polis izniyle otursunlar, çalışma izni alabilirlerse iş yapsınlar’’ anlamında bir düşünceden söz ettik. Hani sırf ‘‘Böyle de düşünülebilir’’ demiş olmak için. Üstelik maksadımızı da açıkça yazmıştık.

Geçenlerde bir yerde gördük. Akıllının biri, bizi ‘‘o tezin sahibi’’ diye aktarmış. Neredeyse ‘‘Oktay Ekşi, ayrılık isteyen Kürtleri destekledi’’ demeye getirerek.

Böyle bir -lütfen hoş görün- dangalalık daha olmasın diye şimdi birkaç kere vurgulamak gereğini duyuyoruz.

Uçuk düşünce şu:

Yıllardır biz Avrupa Birliği’ne girmek için uğraşıyoruz. Onlar da bize, Kopenhag Kriterleri başta olmak üzere ‘‘Önce şunu şunu yapın, sonra gelin’’ diyorlar. Örneğin, ‘‘Kıbrıs sorununu çözün, Ege konusunu La Haye Adalet Divanı'na götürün... Kopenhag Kriterleri'ne göre demokrasinizi geliştirin... İnsan hakları sorunlarınızı çözün... Azınlık haklarına saygı gösterin... İşleyen bir pazar ekonomisi düzenine geçin... Avrupa Birliği mevzuatını yaşama geçirin’’ diye bastırıyorlar.

Burada en önemli pürüz Kıbrıs değil mi?

Biz Kuzey Kıbrıs'ı bir devlet olarak tanıyın diye ısrar ettikçe onlar Nuh diyorlar Peygamber demiyorlar.

Madem öyle... Biz de onlara;

‘‘Kıbrıs Türkleri ile Rumların mevcut sınırları korumak şartıyla ayrı birer ‘bütün' ve ‘her anlamda eşit' olduğunu kabul ederseniz ve bunun garantisi olarak Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs'ta -oradaki Türk yönetiminin talep ettiği yerde müdahale yetkisine sahip- örneğin 10 bin kişilik bir askeri güç bulundurmasına evet derseniz, bu askeri kuvvetin yerleşmesi için adadaki İngiliz üslerinden Dikelia'yı Türkiye'ye verirseniz anlaşırız’’ desek, acaba bir çıkış yolu bulmuş olmaz mıyız?

Bu bir beyin fırtınası lafı. Beğenirseniz daha çook var...

Yazarın Tüm Yazıları