Oktay Ekşi: Talkın ile salkım...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

TÜSİAD'ın önceki gün Ankara'da yapılan Yüksek İstişare Konseyi toplantısında yaşananlar, yıllardır yadırgadığımız ama kelimelere dökmeyi düşünmediğimiz bir hususu su yüzüne çıkardı:

TÜSİAD bir dernek...

Üyelerinin zengin işadamlarından oluşması nedeniyle kendini özel sektörün temsilcisi ve sesi sayıyor. Kimse de bu varsayımı sorgulamıyor.

İşin o kısmı çok önemli, ama bizi ilgilendimez.

Bizi bu derneğin neresinin imtiyazlı olduğu sorusu ilgilendiriyor.

Aksi söz konusu olsa, yıllardan beri Ankara'da yapılan ve aslında hükümet üyelerini karşılarına oturtup bir güzel azarlamak için yapıldığı anlaşılan Yüksek İstişare Konseyi toplantılarına sayın bakanlar koşa koşa gitmezlerdi. Anlaşılan mazoşist bir yanları var ki, cümle álem içinde sıvanmaktan haz duyuyorlar.

Önceki gün yaşanan da öyle:

Hükümet sanki TBMM'deki bütçe görüşmelerinde sorgulanıyormuş gibi... Kimi Kıbrıs politikanız yanlış diyor, kimi işadamlığıyla hiç ilgisi olmayan anadilde yayın yapma hakkına (bu görüşün yanlış olduğunu söylemiyoruz) değiniyor. Kimi ‘‘Bu hükümet istifa etsin gitsin’’ diyor.

Nedeni belli... Anlaşılan prenslerimizin işlerinde bozulma var. Öyle ya... Ülkede işlerin iyi gidiyor sayılması için, onların işlerinin iyi gitmesi temel şarttır. Gerisi, ipe sapa gelmez ayrıntılardan ibarettir.

Bir noktayı belirtelim:

Kimsenin eleştiri yapma hakkına karşı değiliz. Hatta TÜSİAD üyelerinin Anayasa-babayasa her ne konuda düşündükleri varsa hepsini en açık bir biçimde söylemelerinden yanayız. Ama bunun uygun bir yolu olmalı. Örneğin demeç verirler, açıklama yayınlarlar. Kimse bir şey demez.

Ama hükümet üyelerini bir tartışma ortamına -yani onlara kendi hazırlıklarını yapıp yanıt verme olanağı veren bir toplantıya- değil, törensel bir toplantıya üstelik ‘‘onur vermelerini’’ rica ederek çağırıp meydan dayağı atmaya kalkmak ne kadar şık, hatta ne ölçüde terbiyeli bir harekettir, onu anlayamıyoruz.

Dikkat edin, dedikleri doğru veya yanlış demiyoruz. Üstelik bu yanlış sadece bu toplantıya mahsus da değil... Bakıyorsunuz yeni adli yıl töreninde de konuşmacılar karşılarına Cumhurbaşkanı'nı, Başbakan'ı oturtmuşlar, vur Allah vur, ağızlarına geleni söylüyorlar.

Anayasa Mahkemesi yıldönümü de öyle... Büyük sendikaların toplantıları öyle... Önemli meslek kurumlarının toplantıları öyle...

Üstelik bu -bize kalırsa- terbiye ve nezaketten mahrum davranışlar sanki bir marifetmiş gibi sergileniyor. Üstelik bu ‘‘demokrasi’’ sanılıyor.

İşin tuhafı kimse bunlara ‘‘siz kendi işinizi nasıl yapıyorsunuz?’’ diye sormuyor. Örneğin, TÜSİAD yıllardır Türkiye'yi soyanları bilmiyor mu? Bunlar arasında TÜSİAD üyesi olan hiç yoktur diyebilir mi? Varsa hangisi hakkında herkesten önce hareket geçip de bir yaptırım uyguladı, açıklayabilir mi?

Yazarın Tüm Yazıları