Oktay Ekşi: Kayıkçı kavgası

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

CHP'de kılıçlar çekildi. 30 Eylül'de yapılacak Kurultay'da Altan Öymen'in karşısına ‘‘sol kanat’’ (!?) adayı olarak Hasan Fehmi Güneş'in görevlendirildiği, partinin hangi kanadında oldukları bugüne kadar pek anlaşılamayan bir kadro tarafından açıklandı.

CHP'de kılıçlar çekildi. 30 Eylül'de yapılacak Kurultay'da Altan Öymen'in karşısına ‘‘sol kanat’’ (!?) adayı olarak Hasan Fehmi Güneş'in görevlendirildiği, partinin hangi kanadında oldukları bugüne kadar pek anlaşılamayan bir kadro tarafından açıklandı.

Bu adaylık konusuna tekrar dönmek üzere bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyoruz:

Yukarıda (!?) işaretini koyduğumuz için şaşırmış olabilirsiniz. Hemen belirtelim ki söz konusu işaretleri onların ‘‘solda’’ olduklarını yadırgadığımız için değil, asıl sahte üye yazımı meselesinde bu olayın failleri ile aynı safı tuttuklarına göre gerçek yerlerini de ona göre tanımlamak gerekmez mi?

Adaylık konusuna gelince:

Tanrı tarafından Parti Genel Başkanı olmak için yaratıldığından emin olan Deniz Baykal'ın tutumu bu satırların yazıldığı dakikaya kadar belli değildi.

Bunda sürpriz yok. Çünkü daha önceki kurultaylarda da Sayın Baykal adaylığını açıklamayı son dakikaya kadar ertelemeyi ádet edinmişti.

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Sefa Sirmen ile Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Celal Doğan'ın isimleri dolaşıyor.

Ertuğrul Günay'ın henüz kararını vermediği biliniyor.

Görüldüğü gibi CHP Genel Başkanlığı yine de cazip bir pozisyon. Oysa Altan Öymen partiyi yoğun bakımdan hatta teneşir tahtasından (ölülerin yıkandığı kerevetten) normal hasta yatağına getirebilmek için 16 ay uğraşmak zorunda kalmıştı.

İşin ilginç yanı, şimdi ‘‘parti iyi idare edilmiyor, partinin sesi duyulmuyor’’ diyenler ile CHP oylarını yüzde 29'dan yüzde 10'un altına düşürenler -genelde- aynı kişiler.

O zaman aklınıza ister istemez şu basit soru geliyor:

Bu zevat bir partinin nasıl iyi yönetildiğini bilselerdi, bu sonucu alırlar mıydı?

Görüldüğü gibi ortada bir partinin politikaları üzerinde yapılan bir tartışma yok. Onun yerine tam anlamıyla ‘‘kayıkçı kavgası’’ diye tanımlanabilecek bir çekişme var.

Oysa CHP'nin geleneğinde asıl hangi yaklaşım daha doğrudur tartışmasına göre yapılan tercihler söz konusudur. Örneğin, Kasım Gülek merhum, aşırı derecede halkçı biri olduğu için uzun yıllar Genel Sekreterlik yaptı. Bülent Ecevit'in 1968 yılında Genel Sekreterliğe getirilmesi de onun ‘‘ortanın solu’’ diye tanımlanan politikayı benimsemesinin sonucuydu.

CHP'nin içindeki bu kavgaya -daha doğrusu aşırı hizipçiliğe- bakınca insan Bülent ve Rahşan Ecevit'in, DSP-SHP/CHP birleşmesine neden karşı çıktıklarını daha iyi anlıyor. Gerçi DSP'nin içinde demokrasi memokrasi yok. Onu tasvip etmek mümkün değil. Ama itiraf etmek gerekirse anarşi de yok.

Yazarın Tüm Yazıları