Oktay Ekşi: Babalar ve oğulları...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

İngiltere Başbakanı Tony Blair'in 16 yaşındaki oğlu Euan'ın Londra'nın bir meydanında sızarak karakola düşmesi ve burada gerçek kimliğini saklaması, İngiliz basını kadar Türk basınında da ilgi uyandırdı.

Tabii Euan'a haksızlık yapıldığı yahut bu çocuk Türk kamuoyunda tanındığı için değil.

Herkesin aklına ‘‘Aynı şey ya bizde olsaydı?’’ sorusu geldiği için.

Bildiğiniz gibi Euan'ı sızmış halde bulan polis onu karakola götürür. Euan söylemese de polis, bu çocuğun Başbakan Tony Blair'in oğlu olmasından kuşkulanır. Başbakanlık resmi konutundan bir görevli karakola gelince gerçek anlaşılır. Ertesi gün Başbakan Blair yasaya karşı gelenin kendi oğlu olmasının hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini söyler. ‘‘Herkes gibi o da cezasını çekmelidir’’ der. Ardından da eşiyle birlikte polis karakoluna giderek her anne-babanın muhatap olduğu muameleyle karşılaşır. Yetkili polis Euan'ı uyardıktan sonra anne-babasına teslim eder ve olay kapanır.

Bunlar bize rüya gibi gelen bilgiler. Çünkü bu bilgiler polisin herkese eşit muamele yapmaktan çekinmediğini ortaya koyuyor. Oysa biz ne başbakan oğulları gördük... Her biri sanki birer şehzade idi. Çalımlarından yanlarına yanaşılmaz, burunlarından kıl aldırmazlardı. Herhalde böyle davranmalarının doğru olduğunu onlara aileleri gösterirdi.

Başbakan oğlu olmaya ne hacet? Şöyle birkaç yıldızlı komutan oğlu olmak bile astığı astık, kestiği kestik sayılmaya yeter Türkiye'de... Nitekim eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in oğlu Serdar Güreş'in marifetleri hálá ağızdan ağıza dolaşmaktadır.

Turgut Özal'ın, Tansu Çiller'in, Necmettin Erbakan'ın prens (!) ve prenseslerinin (!) yedikleri naneler henüz tazedir. Bunlara yasaların uygulanmadığı, hatta uygulamaya kalkanların başının belaya girdiği de...

Hafızamızı biraz da eski yıllara götürelim mi?

Örneğin 12 Mart sürecinde aşırı solcu takımlardan biri olan Şafak grubuna mensup diye yakalanan Enis Batur'un, Hava Kuvvetleri Komutanı olan babası -merhum- Muhsin Batur tarafından karakoldan alınıp götürüldüğü, unutulmayan eski örneklerden biridir.

Daha eskilerde de ‘‘büyük adam’’ (!) oğluyum diye hava atan, olay çıkaranlar vardı. Merhum Başbakan Recep Peker'in oğlu Can ile Fazıl böyle bilinirlerdi. Hatta bunlardan biri Ankara'nın meşhur oteli Ankara Palas'ta bir Amerikalı'yı dövdü diye başkent uzun süre çalkalanmıştı.

Ama İsmet İnönü, çocuklarını herkesin çocuğu gibi yetiştirdi. Onları yerli veya yabancı özel okullara değil devletin herkese açık okullarına gönderdi. Nitekim (Ömer'in bir iftira sonucu DP döneminde yargılanıp beraat ettiği bir olay hariç) İnönü'nün çocuklarının adı hiçbir olaya karışmadı.

Doğrusu Celal Bayar ile Adnan Menderes de bu konuda titizdi. Keza Cemal Gürsel, Fahri Korutürk ve Kenan Evren'in, çocuklarının şımarmasına katiyen izin vermedikleri bilinen bir gerçektir.

Bu örneklere bakınca çocukları değil de babaları ayıplamak gerektiği ortaya çıkmıyor mu?

Yazarın Tüm Yazıları