Öğrenci milleti ne yer ne içer

Güncelleme Tarihi:

Öğrenci milleti ne yer ne içer
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 14, 2010 00:00

Ankara Hürriyet’in Eğitim Özel Gazetesi nedeniyle, bu hafta kantinlere, talebe milletine dadanınca kolestrol de tavan yaptı. Olsun, “kantinde hayat var” hocam.

Haberin Devamı

MADEM bugün Ankara Hürriyet’in Eğitim Özel Gazetesi var, “kantin edebiyatı”na ilişmek farz oldu.
Efendim kantin, kaşarlı-sucuklu tost/ayran-kola ve büyüdükçe çay/kahve ticareti yapılan mekanlara verilen genel addır.
Kantin kuşları kantinden beslenirken, kantin de varlığını kantin kuşlarına borçludur.
Kantinlerin mönüsü, sağ kolonunun (fiyatların yazdığı yerin) daha çok aşınmasıyla diğer mönülerden ayırt edilir.
Mönüdeki çeşitler ise hemen her koşulda patateslidir. Mesela ODTÜ fizik kantininin gözdesi ekmek arası patates kızartmasıdır ki, öğrenci mekanlarına dair ikinci büyük icattır.
İlk icat ise, “çift kaşarlı tost”tur.
Aslında bu icadın temelinde “tek kaşarlı tost”daki kaşar dilimini saydam olması yatar. “Kaşar aromalı tost” ancak iki kaşar diliminin biraraya gelmesiyle, makul bir “kaşarlı tost” hüviyeti kazanır.
Bir çok yerde bu hüviyet, çay ve kahve bardaklarının köpük ya da plastiğiyle kaplanır.
Talebenin talebine göre, hamburger süsü verilen bayat ekmek içli, irmikli, emsal kıymalı köfteler de kantinlerde sık boy gösterir. Bazen de emsal malzemeli, hazır pizzalar.
Kantin okul kadar önemlidir elbette. Netekim facebook’a şöyle bir baktım, “DTCF kantin tayfası”ndan, Ankara Üniversitesi Lisesi’nin kantin grubuna (ANKÜ Kantin), Ankara Tıp öğrencilerinin MORFO Kantin’ine kadar bir çok grup da var.
TBMM lokantası okula kantin açsın hareketi
Ama birisi, özellikle ilgimi çekti, bastım imzamı altına:
Facebook’da “Meclis Lokantası üniversitelere şube açsın aç öğrenci kalmasın!” grubu da var.
Sloganları da, “Hep beraber Meclis Lokantası’na!”. Tamam ama demedi demeyin; en son TBMM’ye gidip de pankart açanlar gözönüne alınırsa, orada “aç”a, “aç aç”a pek yer yok gibi.
Madem mönü siyasete yanaştı, “anlı-şanlı kantin direnişleri”nden söz etmemek olmaz.
Kantinlerdeki porsiyonların küçülmesi, fiyatlara “ufaktan” görünümlü sık zam yapılması ve/veya kalite, hijyen sorunları bazen öğrencilerinin iştahını kaçırır, sabrını taşırır.
Bir çok ülkeyi saran/sarsan slow food hareketi de, kantinlerde cheap food hareketine dönüşüverir.
Mesela iki yıl önce baharda ODTÜ’de bir kantin boykotu olmuştu da, namı tüm yurdu, yavru vatanı ve dış temsilcilikleri olmasa da, en azından İstanbul’u filan tutmuştu.
Boykot artan kantin fiyatları, yemeklerin kalitesizliği, sağlıksız, hijyenik olmayan bir ortamda hazırlanması, kantindeki havalandırma sorunları gibi şikayetlerle başlamıştı.
Kantinlerdeki sağ-sol hareketliliğe ise, bir buçuk ay kadar önce SBF kantinine asılan Voltaire’in o muhteşem sözüyle (tek cümleyle) değinmek istiyorum:
“Düşüncelerinize katılmıyorum; fakat onları söyleme hakkınızı sonuna kadar savunacağım...”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!