Çünkü gazeteler tarafından
‘‘kár’’ gibi gösterilen kısmın tamamı kár değil.
İstanbul Belediyesi yüzde 39 kár ediyormuş.
Ankara yüzde 45, İzmit yüzde 33.
Peki belediyelerin doğalgaz dağıtırken hiç mi masrafı yok?
O boruları kim döşüyor, faturayı kim kesiyor, tahsilatı kim yapıyor?
BOTAŞ gazı kentin girişinde belediyeye veriyor, geri kalan hizmet belediye tarafından veriliyor.
Bu hizmetin de mutlaka bir bedeli var. Eğer şimdi belediyeler bu bedeli de almaktan vazgeçerlerse, bilin ki asıl sorun o zaman başlayacak.
Çünkü o parayı belediye, bir yerden çıkarmak zorunda kalacak.
Ve o zaman doğalgaz abonesi olmayanlar da, doğalgaz abonelerini sübvanse etmek durumunda kalacaklar.
Devlet eğer doğalgazda KDV'yi indirecekse, o zaman insanların ısınma için kullandıkları odun, kömür, fuel oil, LPG gibi ürünlerde de KDV düşmeli. Ve eğer belediyeler doğalgazı, BOTAŞ'tan aldıkları fiyata bir kuruş eklemeden satacaklarsa, odunumuzun, kömürümüzün ve fuel oilin de nakliye bedellerini belediyeler ödemeli.
Hakem eskilerine tokat
YILLARDIR televizyonlarda
‘‘Al geri, git ileri, dön bir daha bakalım’’ diyerek pozisyon yorumculuğu yapıp
‘‘deveyi havuduyla götüren’’ ‘‘Hoca’’ lakaplı hakem eskilerine hak ettikleri yanıt
Metin Tokat'tan geldi.
Soydan hakem
Metin Bey, soyadına layık bir yanıtla
Erman Toroğlu ve
Ahmet Çakar'a derslerini verdi.
Şimdi onlar ne kadar bağırsalar da, hakemliğin ağır çekim makinesi başında VTR operatörü destekli bir iş olmadığını, bu ikiliye meslekten birinin hatırlatması iyi oldu.
Hakemliği döneminde kırılan ayağa
‘‘Ben yemem’’ el hareketiyle faul çalmayan
Toroğlu'nun, o günleri kimse hatırlamıyormuşçasına kestiği televizyon ahkámları Türkiye'de hakemlik mesleğine büyük darbe vuruyordu.Yaptıkları işin doğru tarafı olmadığını
Toroğlu ve
Çakar, hakemlikten gelme olmdukları için bizden daha iyi biliyorlardı, ama o kanaldan bu kanala dolar bazlı transferler için, doğruyu değil, tartışılanı yapmak gerekiyordu.
Bu nedenle
Tokat'ın tokat gibi yanıtı son derece yerindedir. Gerekirse diğer hakemler de, gerekli hallerde yanıtlarını sakınmamak durumundadır.
Ama aslolan federasyonun bu işe el atıp, televizyon görüntü haklarının satılmasıyla ilgili anlaşmada, bu tip programlara izin vermemesi gerekir.
Aksi takdirde, liglerimiz, ister istemez hakemlerin gölgesinde kalacaktır.
Çoğunlukla iyi niyetli olasalar da!
Sevinmeyin bir şey çıkmaz
BANKALARLA ilgili bir mesele oldu mu,
Hüsamettin Özkan'ın adı bir yerinden işe bulaşıyor.
Egebank rezaletinde
Özkan'ın kayınvalidesinin, bu bankayla yüz binlerce dolarlık
‘‘nedensiz’’ alışverişi gündemdeydi.
Daha sonra bu konu hızla gündemden
‘‘uzaklaştırıldı’’.
Şimdi de Devlet Denetleme Kurulu'nun zorlaması ve Şişli Savcılığı'nın el koymasıyla başlayan Emlakbank Operasyonu'nda bu kez de
Hüsamettin Özkan'ın dünürü
‘‘gözaltına’’ alınıverdi.
Ama ben size söyleyeyim; bu Emlakbank işinden hiçbir şey çıkmaz.
Çünkü eğer bu işe bulaşan herkesi içeri tıkmaya kalkarlarsa, pek çok siyasi parti
‘‘ağır toplarını’’ kaybeder.
Trafikte hoşgörü olmaz
KAR süresince yollardaki en büyük sorun, TIR'lar ve diğer ağır vasıtalardı. Koskoca otobanlar, karayolları ekiplerinin canhıraş mücadelesine rağmen, kayan ağır vasıtalar yüzünden kapandı. Binlerce kişi mahsur kaldı.
Ve Türkiye'de her sorunda olduğu gibi burada da kaynağın denetimsizlik olduğu ortaya çıktı.
Cam gibi yolda zincirsiz TIR'ları ve diğer ağır vasıtaları
‘‘seyretmekle’’ yetinen
‘‘otoyol polisi’’, daha sonra bunların neden oldukları kazalarla uğraşmak zorunda kaldı. Trafik polislerimiz bütün iyi niyetlerine ve gayretlerine rağmen, mesleki eğitim eksikliği ve
‘‘iyi niyetlerinin’’ kurbanı oldular. Onlar yüzünden de, yollarda binlerce kişi.
Sizi gidi yalancılar sizi
UZUN süre bazı meslektaşlarımdan bir açıklama bekledim.
Öyle ya, Genelkurmay Başkanı
Kıvrıkoğlu adına beni arayan Albay
Halil Kalkanlı, Genelkurmay Başkanı'nın 29 Ekim'deki sözlerinin yanlış aksettirildiğini belirterek sözlerin
‘‘doğrusunu’’ yolladı.
Ben de yayınladım.
Bu durum
‘‘bazı’’ meslektaşlarımın
‘‘yalancı’’ sınıfına girmelerine neden oluyordu.
Çünkü çok önemli bir açıklamayı çarpıtıp yayınlamış ve okuru kandırmışlar, Genelkurmay Başkanı'nı da zor durumda bırakmışlardı.
Ortada çok ciddi bir mesleki hata vardı. Onlardan bir açıklama,
‘‘Hayır biz yanlış anlamadık’’ telefonu bekledim.
Gelmedi.
Demek ki, alayı palavracıymış.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, Suud'lara anladıkları dilden yanıt verebildiği zaman.