Obama'yla buluşan başarılı Türk girişimcilerden iş hayatı tavsiyeleri

Güncelleme Tarihi:

Obamayla buluşan başarılı Türk girişimcilerden iş hayatı tavsiyeleri
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 23, 2010 00:00

Amerikan Başkanı Obama, geçtiğimiz ay sadece müslüman ülkelerden seçilen 250 girişimciyi Amerika’ya “Girişimcilik Zirvesi”ne davet etti. Aralarında Türkiye’den davet edilen beş girişimci de vardı; Bülent Çelebi (Airties telekomünikasyon firması) Nevzat Aydın (yemeksepeti.com), Fatih İşbecer (Pozitron yazılım şirketi), Şirin Elçi (Technopolis danışmanlık firması), Baybars Altuntaş (Deulcom International iş eğitimi firması).

Hepsi Türkiye’de hangi iş alanında boşluk olduğununun kokusunu çok iyi aldılar, kolları sıvayıp işe koyuldular ve kendi başarı hikayelerinin kahramanları oldular. İstanbul’da yaşayan üçünü, başlarını hiç kaldırmadıkları bilgisayarlarından koparıp bir bara gitmeye ikna ettim. Eski tip Hulusi Kentmen patronluğuyla, yeni dünya düzeni patronluğu arasındaki farkları konuştum.

Takım elbise giyeni işe almam
NEVZAT AYDIN (34)


Düşündüklerimi saklayan bir tarzım olmadığı için, çalışanların da öyle olmasına özen gösteririm. Şoföründen, operasyon elemanına kadar herkes, açık duran kapımdan girip aklında ne varsa söyleme özgürlüğüne sahiptir. Çok çabuk kararlar alır ve çabuk uygularız. O ona söylesin, diğerinden onay beklesin gibi bizi yavaşlatan şeyler söz konusu olmaz.
Takım elbiseyle işe gelen insan istemem. İsteyen şortla, mini etek gelir. Yeter ki temiz ve tarzı olsun. Ben de Obama’yla görüşmeye giderken takım elbise aldım zaten. Takım elbisem yokmuş meğerse.
Şu an Etiler’de çalıştığımız villanın beşte biri fiyatına Seyrantepe’de bir yer kiralamayı da bilirdim. Ama ben çalışanların daha mutlu işe gelmesini ve çalıştığı ortamdan gurur duymasını istiyorum. Ama bu mutluluğu da, onlar mutlu olsun, daha çok çalışsın, daha çok para kazandırsın diye düşünmüyorum. Etrafımda sadece mutlu ve mutlu olduğu için işini iyi yapan insanlar görmek istiyorum.
Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra, Silikon Vadisi’ne gitti. San Francisco Üniversitesi’nde master yaptı. İnterneti kullandığı ilk 15 dakikada, hayatının geri kalanında internetle ilgili bir şeyler yapmak istediğinden emindi. İnternet üzerinden yemek siparişleri verilen yemeksepeti.com’u kurduğunda 25 restoranla çalışıyordu, şimdi portföyünde 24 bin restoran var. Fanatik Trabzonsporlu.

Odam renklidir. Duvarda Zagor posterinden, Messi’nin fotosuna, Rezervuar Köpekleri afişinden, U2 albümüne kadar her şey bulursunuz. Kişiliğim her neyse onu yansıtmayı seviyorum. Kendimle barışığım ve kendiyle barışık olmayan insanı kapıdan sokmam. Ona uygun işe alımlar yaparım. Şahane bir cv kesinlikle yetmez. Ama illa bir seçim yapacaksam Boğaziçilileri tercih ederim. İşe başvuranın tecrübesine bakmam. Zeki, iyi niyetli ve bizim yoğurt yiyişimizi öğrenebilir olması yeterlidir.
Yaş ortalamamız 25. Şirketin en yaşlısı benim, 34 yaşındayım. Şirket her ne kadar genç olsa da iki tane 15 yaşında stajyerimiz mutlaka oluyor. Çünkü onlar yenilikleri hepimizden daha iyi yakalıyor.
Amerika’da diğer müslüman ülkelerle bizi karşılaştırdığımızda, bir kez daha “Atatürk’ün bu memlekete yaptığını ödememiz mümkün değil” diye düşündüm. Endonezyalı bir kadın, barajlar kurmuş inanılmaz işler yapmış ama konuşmasının başında, “kocam izin verdiği için burdayım” diyor. Türkiye’nin vizyonuyla alakaları yok.
Obama’yla yaptığımız görüşme, çok da taktığım, önemsediğim bir şey değil. Birçok ödül kazanıyor, birçok yerde örnek gösteriliyoruz. İşimizi doğru yaparsak, zaten gerisi geliyor. O yüzden gözümde çok büyütmüyorum. Ama kurumsal olarak başkaları bunu önemsiyordur. Yemeksepeti isminin Obama’yla yanyana gelmesi onlar için güven artırıcı bir şey.

Ofiste isteyen maç isteyen film seyreder
FATİH İŞBECER (34)


Yeni dünyada başarılı olmak için, eski tip patronluğu bırakmak gerekiyor. Bizde parmak arası terlik, şort, tişört isteyen istediğini giyinir. Geç gelir, geç çıkar. 9-6 çalışmak isteyeni de zaten ben işe almam. Her ay milyarlarca liralık abur cubur hakları vardır. Her biri ayrı tür kahve içer, hepsinin istediği temin edilir. Oturacağı koltuğu, çalışacağı masayı gider kendisi seçer. Şirkette bana ait bir kredi kartı durur, sipariş ettiği pizzayı da koltuğu da oradan öderler.
Sınırsız döküman satın alma hakları vardır. Bir cümle öğrenecekseniz, gidin o kitabı alın diye teşvik ederim. Ofiste her türlü televizyon paketi var. İster maç seyreder, ister film izler.
İTÜ Fizik Mühendisliği’nden mezun. Üniversitenin kantininde otururken arkadaşlarıyla “Hadi yazılım ve tasarım yapalım” fikri çıkınca, yola koyuldular. İlk üç yıl eşe dosta web sitesi yaptıktan sonra tek başına Pozitron firmasını kurdu. Cepten mobil uygulamalar yaptı. İddia’nın yeni çıktığı dönem, cepten iddia yazılımı yaptılar ve bu projeyle büyük başarı yakaladılar. İş Bankası’na yaptıkları mobil bankacılık yazılımıyla ise teknoloji dünyasında yine kendilerinden söz ettirdiler.

Şirket Taksim’in göbeğinde. İşten çıkınca hayatın tam ortasında olmalarını istiyorum. Hiçbir gizlilik yoktur. Çalışan projenin bütçesini, işin kaç para edeceğini, ne sıkıntılar yaşayacağını bilir.
Bütün bunların karşılığında ise beklediğim tek şey, istediğim işi istediğim zamanda teslim etmeleri ve işlerini yapmamak için bahanelerinin kalmamasıdır. Sorumluluk duygularına güvenir ve istismar etmeyeceklerine inanırım. Makul sınırlarda çalışanlara özgürlüklerini verirseniz kesinlikle verimliliği artar. Bir de çalışacağım elemanım, akşam yemeğe çıkıp sohbet edebileceğim ve mutlaka yenilikçi biri olmalıdır.
En iyi üniversitelerden en iyi mezunları seçerim. Genellikle stajyerken işe alırım. İkinci ve üçüncü sınıfta stajyer olarak gelir. İyiyse, dördüncü sınıfta orta ayar part-time proje veririm. Okul bitince de gel başla derim.

Türkiye’de yaratıcı insanlar birbirleriyle geçinemiyor
BÜLENT ÇELEBİ (54)

Amerika’da yaşadığımda Türkiye’nin diğer müslüman ülkelerle farkını biliyor ama çok net göremiyordum. Toplantıda 60 müslüman ülkeyi birarada görünce Türkiye’nin apaçık farkını hepimiz gördük. Türkiye, diğer müslüman ülkelere göre en az 10 adım ileride. Tüm müslüman ülkeler Türkiye’ye özeniyor. Ben
30 yıl Amerika’da yaşadı. UC Berkeley’de Elektrik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimleri okudu. 250 milyon dolarlık Analog Devices, UBICOM gibi şirketlerde genel müdürlük ve CEO’luk yaptı. Türkiye’deki iş pazarındaki boşluğu araştırmaya başlayınca, 2003 yılı Ağustos ayında evinin bahçesinde kahvaltı yaparken bir iş planı hazırladı. Altı ay sonra da Türkiye’de telekomünikasyon şirketi AirTies’ı kurdu. Türkiye’deki pazar payı yüzde 60. Şimdi de ev içinde tüm resim, müzik ve filmlerin paylaşılabildiği bir medya networku kurdular. Ayrıca internet üzerinden tv alıcı kutuları geliştirdiler. İsteyen istediği filmi ya da diziyi satın alıp izleyebilecek.
“Osmanlı geldi, yaktı yıktı” gibi klişe muhabbetlerle karşılacağımı sanırken, hemen hepsinden “Keşke bizim ülkemiz de sizin gibi olsa” cümlesini duymak sürpriz oldu. İnanılmaz bir hayranlık duyuyorlar Türkiye’ye.
Türkiye’de çok yaratıcı insanlar var ama birbirleriyle geçinmiyorlar. Mühendislikte yaratıcılık çok önemli olduğu için yaratıcılığı yüksek, takım çalışması yapabilen, yenilikçi insanlarla çalışıyorum.
Tüm dünyada iş kurmak için yapılan üç strateji var. Farklılık yaratacaksınız, maliyeti düşürerek fiyat üzerinden rekabet yapacaksınız ya da o kadar küçük bir pazar bulacaksınız ki, kimse sizinle uğraşmayacak. Siz de o alanda istediğiniz teknolojiyi geliştireceksiniz.
O kadar çok çalışıyorum ki, yapmaktan keyif aldığım tek şey ailemle dünyanın her yerine seyahat etmek ve kayak yapmak.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!