O şişe ne zaman açılmalıydı

1991 yılının sonbaharında, Fransa’nın en ünlü kitap yorumcusu Bernard Pivot’nun televizyon programında bir şişe "Romanee Conti" şarap açıldı.

Şarap, 1982 yılı ürünüydü ve o yıl tarihe "Millesime" olarak geçmişti.

Bernard Pivot, İngiliz yazar Richard Olney’in "Romanee Conti" şarapları üzerine yazdığı yeni kitabı tanıtacaktı.

Ancak ne yazar, ne de şarabın üreticisi programa bir şişe Romanee Conti getirmeyi kabul etmişti.

Romanee Conti çok, ama çok pahalı bir şaraptı ve gidip piyasadan bir şişe almak mümkün değildi.

Programın yapımcısı, kendi evindeki tek şişeyi televizyon platosuna getirip açmıştı.

Pivot, "Dictionnaire Amoureux du Vin" adlı kitabında "Kavımdaki tek şişeyi, o geceye kurban etmiştim" diyor.

Ünlü eleştirmen "Karalama Defteri" adlı programını, 29 Haziran 2001 günü bitirdi.

Son programa katılan davetlilerden biri, ona şunu sordu:

"Bir gün başka bir canlının bedeninde yeniden dünyaya gelseydiniz neyi isterdiniz: Bir bitki, bir ağaç veya hayvan?"

Pivot
şu cevabı verdi:

"Bir şişe Romanee Conti..."

Romanee Conti
işte böyle efsane bir şaraptır.

Pivot hayatı boyunca bu şaraptan sadece 5 şişe içmiş.

Şarapseverlerin çok büyük, hatta yüzde 98’inin hayatı boyunca bu şaraptan içme şansına sahip olmadığını düşünürseniz, 5 şişe Romanee Conti, büyük bir şanstır.

* * *

İnsan en kıymetli şarabını ne zaman içmeli?

En güzel gününde mi?

Yoksa en kötü gününde mi?

Ben hayatımda bir şişe Romanee Conti içtim.

O şarabı çok özel bir günüme saklıyordum.

Oysa bu yılın ilk yarısında çok kötü bir günümde açtım.

Ruhen dibe vurduğum, hayata küstüğüm, her şey bitti dediğim bir gün...

Üzerinde "Monopole" yani Tekel yazan kötü, sıradan etiketli şişeyi bir süre seyrettim.

Aklıma "Sideways" filmi geldi.

Filmin kahramanının çok özel bir gün için sakladığı "Cheval Blanc" şişesini, dibe vurduğu bir gün açtığını hatırladım.

Sıradan bir halk lokantasında, karton bardak içinde o harikulade Cheval Blanc’ı nasıl içtiğini gözümün önüne getirdim.

Bernard Pivot’nun, programı için kurban ettiği şişeyi düşündüm.

Sonra kalkıp, "Arta Kalan Zamanda" CD’sini koydum.

Hüzünlü bir ayin başladı.

En sevdiğim aryalar çalarken, 1981 tarihli şişeyi açtım.

Karafa bile koymadan, bir süre havalanmasını bekledim.

Yavaş yavaş içtim.

Hayatımın ilk, belki de son Romanee Conti’si işte böyle bir günde hayatımdan geçti.

Canım, bir şişe şarabın bu kadar davası olur mu diye sorabilirsiniz.

Olur...

Romanee Conti, efsane bir şaraptır.

İçildiği gün mutlaka hatırlanır.

O günün mutlaka bir anlamının olması gerekir.

* * *

O günden beri düşünüyorum.

Acaba en iyi şaraplar, ne zaman içilmelidir?

Ben o efsane şarabı dibe vurduğum bir gün içtiğime hiç pişman değilim.

Tam aksine, şarabın kara gün dostu olduğuna inanmaya başladım.

Hatta şöyle bir inancım var:

İnsan, en iyi şarabını, en sevdiği insanların en kötü günü için saklamalıdır.

Oysa şarap hep çok iyi bir günde açılmak için saklanır.

Doğum, mezuniyet veya evlilik.

Veya önemli bir yaş günü.

Kırk, elli veya atmış...

Terfi veya başka bir şey.

Ben hayatımın tek Romanee Conti’sini, kötü bir günümde içtim.

Hiç pişman değilim.

Ve o günü hep hatırlıyorum...
Yazarın Tüm Yazıları