O mahrem hanelerin dış yüzü

Güncelleme Tarihi:

O mahrem hanelerin dış yüzü
Oluşturulma Tarihi: Aralık 28, 2003 00:00

CADDELERDEN değil, dar sokaklardan geçerken, evlerin önünde dururum. Bulamayacağımı bildiğim bir adresi arar gibi.Caddelerdeki görkemli evler, apartmanlar, gökdelenler, eski binalar öylesine böbürlenirler ki, kendi öykülerini anlatırken, sizin onlar hakkında ne düşündüğünüzü, ne çağrıştırdığınızı, ne hayal ettiğinizi umursamazlar.Oysa sokaklardaki evlerin öyküsü pek yoktur. Onlara siz birer öykü yakıştırabilirsiniz, kapalı panjurlar, bir fesleğenin hayat belirtisi sayılabileceği pencereler, güneşte gerinen bir kediyi sevecenlikle okşayan evin ninesi...O evlerin duvarları; mahremiyet bölgesinin kale burçlarıdır, sadece aile fertlerinin girebileceği, sevinebileceği, dertleneceği, acıları sindirebileceği, sevinçleri sessizce yaşayacağı...İyi fotoğrafçı Şakir Eczacıbaşı'nın yayın yönetmenliğini, Bülent Erkmen'in kurgu ve tasarımını yaptığı, Evler fotoğraf albümünü seyrettim.Bütün Türkiye coğrafyasının, var olma birimi evin bütün hallerini düşünürken, nice yazarın, şairin yazdıklarını hatırlamaya çalıştım.Kapı önündeki duruşların en güzel dörtlüğünü bence Názım Hikmet yazdı:‘‘Ben ordan geçerken biri:'Amca, dese, gir içeri.'Girip yerden selamlasamHane içindekileri.’’* * *GÜROL SÖZEN, Evlerin Sureti'nde onların insanla değil, yalnız başlarına da var olabildiklerini anlatıyor:‘‘Dört duvar deyip geçmeyin; dört duvar ve bir kapıyı insanoğlu kondurur kondurmaz, evlerin gizemi başlar. Hani, çatısı olmasa da gökyüzü yeter onlara. İlle de içinin, odalarının dolu olması da gerekmez. Boş bir ev bile kendini anlatır; yalnızlığını, korkularını...’’Fotoğrafçının gözü, göremediğimizi yansıtır.İstanbul'da gezdiğim, önünden geçtiğim alçakgönüllü evlerden yalılara kadar, nice evi burada yeniden tanıdım. Serüvenini yeniden yaşadım, yazdım.Ara Güler'in Anadoluhisarı fotoğrafı, Boğaziçi'nin inişli çıkışlı bütün tarihini anlatıyor. Çöken bir imparatorluğun yalılardaki hüznünü veriyor.Işık ve mevsimler...Her bir fotoğraf, evlere yeniden bakış kazandırıyor bana. Güneşin vurduğu, karın örttüğü evler.Şakir Eczacıbaşı'nın Bursa'sında; Müezzin Feyzi Sokağı levhası bile, insanların sadece toplumsal değil, ruhsal durumlarını da simgeliyor.İzzet Keribar'ın Bursa'sında güneşin aydınlattığı çocuk, yarının ışıltısı olarak bana yaşama sevinci veriyor.Birçok kez ziyaret ettiğim Ürgüp'ü Nusret Nurdan Eren'in fotoğraflarından gördüğümde, gezdiğim burası mıydı, diye kendime soruyorum.Evleri, evinizi usta fotoğrafçıların objektifinden görünce, sanatın olağanüstülüğünü anlıyorsunuz.* * *BU etkileyici albümü elinizden bıraktığınızda, iyi şair Behçet Necatigil'in bir dizesini mırıldanacaksınız:İnsanların kaderi besbelli evlere bağlı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!