O kahramanlar için...

MERHUM Ankara Belediye Başkanı Vedat Dalokay alışılmışın dışında üslup sahibi biriydi. Kendisini eleştirenlere bir gün, ‘‘Yiğit biraz da delişmen olur’’ demişti.

Bu sözü bize Erkan Mumcu anımsattı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Biz, gazeteci biraz da çılgın olur diye düşündüğümüz için anımsadık Dalokay'ın o unutulmaz cümlesini.

Çılgın olmasa bir insan, bir anda vücuduna kurşun doldurulabileceğini bile bile, Afganistan'ın Taliban cehennemi içine girip de oradan dünyaya iki paragraflık bir haber, yahut yürek dayanmaz gerçekleri yansıtan bir görüntü iletebilmek uğruna öldürülmeyi göze alır mı?

Son olarak 19 Kasım günü Afganistan savaşını izlemek için oraya giden Reuters muhabiri Harry Burton, Afganistanlı foto muhabiri Azizullah Haydari, İspanya'da yayınlanan El Mundo Gazetesi'nin muhabiri Julio Fuentes ve İtalyan gazetesi Corriere della Sera muhabiri Maria Grazia Cutuli, vahşi ve ilkel Taliban askerlerinin pususuna düştüler ve arabalarından indirilip kurşuna dizildiler.

Onlar kimsenin düşmanı değildi. Tek suçları ‘‘gerçeğin dostu’’ olmalarıydı. Ve tek amaçları ‘‘gerçeği başkalarından önce ve en iyi şekilde dünya kamuoyuna iletmeye çalışmak’’tı.

Böyle bir tutkuyu anlayabilmek için bir haberi okuyucuya (izleyiciye) başkalarından önce iletmenin müthiş heyecanını yaşamış olmak gerekir.

Bu tutku uğruna 90'lı yıllarda sayısız Ceyazirli gazeteci can verdi. Pek çoğunu İslamiyet adına kan döken FIS isimli hunhar örgüt öldürdü. Bir kısmını da faturayı FIS'e kesmelerine rağmen aslında devletin gizli ve kanlı elinin katlettiği iddiaları pek çok kişiye inandırıcı geldi. Ama failler hiçbir zaman bulunamadı.

Tıpkı 1992 yılında Güneydoğu illerimizde öldürülen 9 gazeteci gibi.

Gazeteci katliamının en büyük boyutlusu ve en uzun sürelisi hep Colombia'da yaşandı. Nitekim 1998'de öldürülen 50 gazeteciden 7'si, 99'da öldürülen 86 gazeteciden 6'sı, geçen yıl öldürülen 56 gazeteciden 11'i ve 2001 yılı başlayalı, sırf ‘‘gazetecilik yaptığı’’ için düne kadar hayatını kaybeden 51 gazeteciden 9'u Colombia'lıydı. Çünkü kendileriyle ilgili gerçeklerin öğrenmesini istemeyen uyuşturucu kaçakçıları en çok doğruyu yazan gazetecilerden zarar görüyorlardı.

Afganistan'da 3 gazeteci de 11 Kasım günü, bindikleri zırhlı araca atılan bombayla öldürüldüler.

Bilemiyoruz evimizdeki rahat koşullarda oturup televizyon seyrederken, içinde bulundukları koşulları aklımızdan geçirmediğimizi bile bile canı pahasına görev yapan gazetecilerden daha kaçını kaybedeceğiz?

Ve isimlerini bir daha anımsamayacağımız bu silahsız gerçek kahramanlara minnet borcumuzu nasıl ödeyebileceğiz?

O gazetecileri hiçbirimiz tanımıyoruz. Ama yüreğimizdeki saygı bayrağını yarıya indirten bu insanları saygı ile selamlıyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları