O bir rüya ‘‘decoder’’i: Doç. Dr. Nusret Kaya

Bir arkadaşım var.

Kız Dame de Sion mezunu, kafası çalışan biri. Boş değil yani. Prizma, Rainbow, Labirent, psikiyatri seminerleri, psikanaliz deneyimleri, terapiler, Hindistan, Uzakdoğu, Tao...

Kişisel gelişime kafayı fena takmışlardan biri.

‘‘İyileşme Kitabı’’nı uzattı ve dedi ki:

‘‘Al bu kitabı mutlaka oku.’’

Doç. Dr. Nusret Kaya'yla böyle tanıştım.

Türkiye'de rüya analizi yapan ender psikiyatristlardan biriyle tanışmak için, o tuğla kalınlığındaki kitabı hatmettikten sonra Fenerbahçe'deki evine gittim.

Genel akıma aykırı tezlerinin olması bence inatçılığının da bir göstergesi.

Dakika bir, gol bir fotoğraf konusunda ters düştük.

Şahane bir ışık var sokakta, o ise gelmek istemiyor parka!

Kendisine danışanları evinde kabul ediyormuş, o yüzden parka çıkamazmış. İmaj-mimaj adamın umrumda değil. Varsa yoksa ‘‘içindeki ben’’. Dışındaki ilgisini çekmiyor. Aynen üst beyinle ilgilenmediği gibi. O, bir alt beyinci. Durumu hemen izah edeyim: Nusret Kaya, bilim adamlarının çoğu gibi beyni sağ ve sol lop diye ayıranlardan değil.

Konuşurken, düşünürken, iş yaparken, üst beynimiz devrede.

Anne karnında, 0-2 yaş arasında, sarhoşken, rüya görürken, narkozdayken, alt beyin çalışıyor.

Takıntılarımızın çoğunu da, bu alt beyinle üst beyin arasındaki kopukluk oluşturuyor.

İkisi arasında tekrar bir bağ kurmak gerekiyor.

Ne yapıyorsunuz?

Alt beyninizle gördüğünüz o absürd ‘‘Ne ulan bu!’’ dediğiniz rüyayı olduğu gibi muhafaza edip, (uyanır uyanmaz yazacaksınız, yoksa unutursunuz) Nusret Kaya'ya anlatıyorsunuz, o da size çözümleme yapıyor.

O bir tür ‘‘decoder.’’

Ama bir rüya tabircisi, tefsircisi değil.

Yani kabak, onun çözümlemelerinde zengin erkek filan değil.

Haşa!

Sakın ha, karıştırmayın.

O rüyalar yoluyla psikanaliz yapan bir akademisyen.

Ve tabii bu analizlerinin çoğu, doğru tahmin ettiniz, seks noktasında odaklanıyor. Kitaplarında ve seminerlerinde kadınlara, aynen Tao gibi, klitoristen uzak durmalarını salık veriyor.

Bütün amacı kadınların sağlıkları için enerjilerini doğru kullanmalarını sağlayacak yöntemler önermek. İnsanların daha mutlu olmasını sağlamak.

O da mutlu görünüyor, üçüncü evliliğini sürdürüyor, 62 yaşında ve bir yaşında şahane bir kızı var. Evi ve ofisi aynı apartman katında, karşılıklı dairelerde. Ve tahmin edemeyeceğiniz kadar danışanı var. Daha fazlasını da istemiyor zaten, günde ancak üç kişiye hizmet verebiliyor.

Son olarak, ne zaman arasanız telefona çıkan kişi şöyle diyor:

‘‘Nusret Bey meşgul şimdi. Görüşemezsiniz. Bir danışanıyla alt beyin çalışması yapıyor...’’

HAMİŞ: Çok takdir edersiniz ki, ben ne psikoloğum ne psikaytr ne de psikanalist. Bir gazeteci olarak farklı bir psikiyatrla sizi karşı karşıya getiriyorum. O anlatıyor, siz dinliyorsunuz. Doğru yanlış kararını siz veriyorsunz. İtirazınız varsa, siz ediyoruz. Ben vazifesini yapmış insanların mutluluğu içinde evime gidiyorum. Ve siz iyi günler diliyorum.

HAMİŞ 2: Yine takdir edersiniz ki, bu röportaj burada bitmiyor. Nusret Bey çok konuşuyor, yer kalmıyor, devamı yarına oluyor...

n Siz Türkiye'nin Freud'u musunuz?

- Hayır.

n Jung'u musunuz?

- Hayır.

n Sizin dışınızda insanların sizi böyle değerlendirmesinden utanıyor musunuz, gurur mu duyuyorsunuz?

- Valla, ben kendimi başkalarının gözünde aramaktan vazgeçeli epey zaman oldu.

n Diğer hekimler gibi ‘‘normal’’ bir böbrekle uğraşmak yerine neden ‘‘normal olmayan’’ bir kafanın sorunlarına gömülmeyi tercih ettiniz?

- Siz de ‘‘İçimdeki ben kim?’’ diyorsunuz. Ben de. 62 yaşındayım ama henüz bilmiyorum. Megalomanlık edip ‘‘Ben her şeyi biliyorum’’ da demiyorum. Ama ‘‘içimdeki ben’’ merak uyandırıyor bende, keşfetmeye öğrenmeye ve keşfetmek isteyenlere yardımcı olmaya çalışıyorum.

n Piskiyatride neden psikanalizi tercih ettiniz?

- Çünkü ancak psikanaliz ‘‘içinizdeki ben’’e ulaşmanın yollarını gösterir size. ‘‘Üstteki ben’’le uğraşmak, sportif psikoterapidir. Akıllı olan her insan bir arkadaşına destekleyici psikoterapiyi yapabilir: ‘‘Takma kafaya, geçer bunlar, üzülme.’’ Ama derdiniz ‘‘içinizdeki ben’’se başlangıç psikanalizdir.

n Neden rüya analizlerine yöneldiniz? Özel bir sebebi var mıydı? Sonucu daha mı sağlam, daha mı garantili?

- Elbette. Anne rahmindeki o kurbağa lavrası halimizi gözümüzün önüne getirelim. Üst beyin, yani korteks oluşmamış o zaman. 0-2 yaş bebeklik döneminde de yok. Zaten temel öğreti şudur: Üst beynin oluşmadığı, yani anne rahmindeki 9 ay 10 gün; çalışmadığı, yani 0-2 yaşa bebeklik dönemi; silindiği, yani sarhoşluk ve duygusal şok dönemleri; devre dışı kaldığı, yani uyku ve narkoz dönemlerinde, bu kurbağa lavrası korunmasız kalır. Ve çevredeki bütün negatif davranış ve enerjileri bir bilgisayar gibi kaydetmeye başlar. Dolayısıyla: ‘‘Anlat bana hayat hikayeni, seni düzelteyim’’ acemi bir metottur. Bana niye anlatıyorsun ki? Git bir arkadaşına anlat sabaha kadar. Ancak rüyalarla o takıntılara ait mesajlar yakalanır. O alt beyin denilen sistemdeki negatif ve sağlıksız kayıtlar masanın üstüne çıkabilir. Tabii rüyalarınızı anlattığınız gerçekten bir ‘‘anlayan’’sa bu gerçekleşebilir...

YILAN DEYİP GEÇMEYİN!

Rüya, beynin üç ayrı katmanından gelebilir. Yılanı ele alalım mesela. Bahçede yılan gördünüz, korktunuz, rüyanızda yılan görürsünüz. Bu bir üst beyin rüyasıdır, analiz değeri yoktur. Şuuraltı rüyalarında yılan penistir. Alt beynin derinliklerinden gelen rüyalarda ise yılan iyileştirici güçtür. Yani rüyalarınızı ayrıntılı olarak yazmazsanız, beynin hangi katmanından geldiğini anlayabilmemiz mümkün değildir...
Yazarın Tüm Yazıları