Nur, Ercan Arıklı, uzaylılar değişen kocalar, Nevşehir Dubai ve In Style Home

Yaş ilerleyince, eski arkadaşlarına daha bir düşkün oluyorsun.

Bir araya gelme fırsatlarını kaçırmıyorsun.

Onlarda sadece bugünü değil, eski günleri ve eski seni görüyorsun.

Belki de anahtar bu: Eski sen. Ve tuhaf!

Eski arkadaşlarınla kaldığın yerden devam edebiliyorsun.

Karşındaki senin ne mal olduğunu çok iyi bildiği için, kendini parlatmana gerek olmuyor.

Parlatsan kaç yazar zaten?

Nur (Toprakoğlu) ile ben mesela.

Böyleyiz. Taaa Ercan Arıklı’lı eski Nokta günlerinden beri.

* * *

90’ların başı.

Biz o zamanlar gazeteci miydik, macera peşinde miydik? Bence her ikisi de.

O yıllarda haber, günlerce gidilerek ulaşılan bir şey.

Wrangler bir cip kiralayıp -camları naylon, asker cipleri vardır ya, onlardan- bir kış günü Nevşehir’e gidiyoruz.

Sevgililerimiz de yanımızda.

Ercan Bey, haberi getirmemizi isterdi, nasıl getirdiğimizin hiçbir önemi yoktu.

Nur’un sevgilisi Batuhan Kıran, zaten Nokta’da fotoğrafçı olarak çalışıyor, Ergün Gündüz de benim sevgilim, eski Gırgır tayfasından, o yıllarda Hıbır’ı yapıyorlar, dünyanın en eğlenceli seyahat arkadaşıdır, bazıları seyahatte ağırdır, öldürür seni, onu beğenmez bunu beğenmez, Ergün ise acayip komiktir, zekidir, hafiftir, bir de paraları öder!

Yoksa nereden 20 yaşında cip-mip kiralayacağız...

* * *

Yolda, tipiye yakalandık, silecekler koptu, uçlarına ip bağladık, onları içeriden manuel idare ediyoruz.

Delilik. Göz gözü görmüyor. Üşüyoruz.

Ve nasıl gülüyoruz.

Bütün bu kadar tantana, Nevşehirli bir çoban için.

Koyun otlarken uzaylıların geldiğini ve kendisiyle iletişime geçtiğini iddia eden bir çoban. Elinde de çizimler var, uzay gemisinin de uzaylıların da.

Biz de onun hikayesini Nokta’ya kapak yapacağız.

Ama Ercan Bey’in istediği dille yazacağız, "Uzaylılar Kapadokya’ya indi. Az sonra!" tonunda değil, o GQ ’da filan okuduğu "feature" yazılarına bayılırdı, "Böyle yazsanıza!" derdi, "İyi yazı, içinde gereksiz kelime olmayan yazıdır. İçinden tek bir kelimeyi bile çekip alsan, tıpkı bir bina gibi yıkılan yazıdır!" Şimdi düşünüyorum de Ercan Arıklı inanılmaz ilerideydi, onun o yıllarda talep ettiği şeyler hálá yapılmıyor, muhabirlerle onun gibi birebir uğraşan yöneticilere de artık rastlanmıyor.

Neyse çobana geri dönelim, karşımızdaki ruhsal bozukluğu olan birine benzemiyordu, her halinden yalancı olduğu anlaşılan tipler vardır ya, onlardan da değildi.

İyi yalan söyleyebilmek de zeka işidir.

Bu, saf, temiz, kendi halinde bir çoban.

Ben valla hiçbir zaman çözemedim bu işi.

Röportaj talebi de ondan gelmemiş, biz dayanmışız kapısına.

Yanında da en az kendisi kadar saf ve temiz tülbentli karısı.

Karısı bıkmış uzaylılardan ama yapabileceği bir şey yok, beyi bir şekilde bulaşmış bu işe, geceleri gelip ona "Sen uyumaya devam et!" diyorlarmış, sonra da zavallı adamı uyandırıp bir sürü şey çizdiriyorlarmış.

Böyle absürd bir hikaye.

Ayrıntılarıyla anlatırsam yandınız, 40 saat susmam, Nur işte, o günlerden beri hayatımda. Ben de onun. Tabii bu söylediğim olay üzerine Nur 4 kere evlendi, ben 2.

O evlenmeyi hiç istemez.

Ama bütün adamlar onun boynuna çöker, "Evleeen, evleeen!" diye.

O da mecbur evlenir, Alaz diye de çok şeker bir kızı vardır.

Eğlenceli kadındır. Ve sağlamdır.

Zaten önemli olan bu, gerisi hikaye.

Diyeceğim Nur, geçenlerde telefon açtı "Dubai’ye geliyoruz haberin olsun, In Style Home’a sizin evi çekiyoruz!" dedi, "Evi hayalimizde canlandırmaktan bıktık, gerçeğini görmek istiyoruz, 8.5 kulaçlık havuzu, sevgilinle sarmaş dolaş yattığın beyaz kanepeyi, Alya’nın odasını filan..."

"Gel eski arkadaşım, başımın üzerinde yerin var!" dedim.

Geldi.

Dergi, 1 Kasım’da piyasada.

Nur’a güvenim sonsuz.

Ama... İçim yine de pır pır.

Ben de merak ediyorum yazıyı ve fotoğrafları.

Size de haber vereyim dedim.
Yazarın Tüm Yazıları