Numan Kurtulmuş ve Milli Görüş

28 Şubat sonrası Milli Görüş bir yol ayrımına geldi ve ikiye bölündü. Bir bölüm Anadolu’da yükselen yeni yıldız muhafazakár burjuvazinin ihtiyaçlarına cevap veremediği için gözden düştü.

Necmettin Erbakan’ın sultası altında girerek dinozorlaştı ve yok olma noktasına geldi. Nitekim, son seçimlerde Saadet Partisi oylarını kabaca % 2.5 civarına düşürdü. Erbakan ve politbüronun parti içi iktidarı terk edememe zaafları, koskoca bir partiyi yok olma noktasına getirdi.

Öte yanda, hem Anadolu’da yeşeren muhafazakár burjuvazinin zamana uyum çabalarını doğru teşhis eden, hem de 11 Eylül sonrası Batı’da yeşeren ılımlı İslam sentezine ayak uydurma konusunda uyanık davranan Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’si, Milli Görüş’ün pragmatik unsurlarını yanına alarak iktidarı başarıyla 2002’de kucakladı. Halen de siyasi platformda alternatifi yoktur!

Bugün itibarıyla 2 değişik Milli Görüş’ten söz edilebilir.

Birincisi, Erbakan’ı terk etmemiş ve halihazırda Saadet’te siyaset yapan Öz Milli Görüş!

Diğeri ise pragmatizmin doruğunda artık yerel yönetim ihalelerini yöneten, Avrupa’daki insanlarımızı dolandıran Modern Milli Görüş: Deniz Feneri!

* * *

Numan Kurtulmuş
’u 28 Şubat döneminden beri takip ediyorum. Milli Görüş’te yollar ayrılırken o yapısal olarak AKP’ye daha yakın düştüğü halde gemiyi terk etmedi. Sabırla dergáhı bekledi. Bugün artık Saadet Partisi Genel Başkanı olarak geminin kaptanı o!

Ben Kurtulmuş’un Öz Milli Görüş’e yeni bir heyecan getireceğini, AKP’nin pragmatizmi ile Milli Görüş’ün ideolojik tutumunu hal-i hamur etmeye çalışacağını düşünüyorum.

AKP’ye alternatif olabilmesi bana çok zor görünüyor ama Numan Kurtulmuş bir ilki başlatabilir:

AKP’ye hayatiyet veren dini hassasiyeti yüksek kitlelerin gözüyle muhalefet yapabilir!

Bu kesim içinde AKP’den rahatsızlık duyan önemli bir kesim var ama onlar CHP’ye çok uzaklar, ayrıca dinozorlaşan Saadet’i ve merkez sağda siyaset yapan partileri fazla ciddiye almıyorlar(dı).

Numan Kurtulmuş’un liderliğinde Saadet Partisi, muhafazakár bir gözlükle, AKP’yi şu noktalarda ağır yaralayabilir:

1) 2002 yılından beri 6 yıl geçtiği halde AKP, türbanı üniversiteye sokamamıştır. Hatta Başbakan’ın şahsi kaprisleri sonucunda Anayasa Mahkemesi, türbana üniversiteyi tamamen kapatmıştır.

2) Aynı şekilde 6 yıldır imam hatipliler lehine tek bir adım dahi atılmamıştır. Hatta imam hatipliler gündemden tamamen silinmişlerdir.

3) Gelir dağılımında dini hassasiyeti yüksek kesimin ana gövdesini oluşturan dar gelirliler lehine 6 yıldır herhangi bir gelişme yoktur. Kriz, durumu daha da kötü hale getirecektir.

4) Tam tersine, AKP kendi zenginini yaratmış, onun döneminde değişen tek durum, lüks ciplere daha fazla türbanlının binmesi olmuştur.

5) En beteri AKP dönemi de Deniz Fenerleri, Dişli’leri, Fırat’ları vb. ile başka bir yolsuzluklar dönemi olarak tezahür etmektedir. Yerel yönetimler etrafına çöreklenen Modern Milli Görüşçüler, arazi ihalelerinde deveyi havudu ile götürmektedirler.

6) AKP tam bir ABD uydusu olarak hareket etmekte, Ortadoğu’da ABD’nin dümen suyundan zerre kadar ayrılmamaktadır. AKP, Milli Devlet’i değil kurmak, Milli Devlet’in en büyük kösteği haline gelmiştir.

7) AKP’lilerin dini inançlarındaki samimiyetleri artık sorgulanmaya başlanmalıdır.

* * *

Ben önümüzdeki dönemde Saadet Partisi ve DTP’nin, AKP’yi beter bir statükocu parti haline getireceğini düşünüyorum. Bu konuyu da yarın irdeleyeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları