Nükleer sizin olsun, Sinop bizim

NÜKLEER enerji karşıtı e-postalar Enerji Bakanı Hilmi Güler’in santrallarla ilgili açıklamasından önce başlamıştı.

Bakan’ın açıklamasından sonra anti nükleer kampanyalar arttı.

Nükleer santral kurulması planlanan şehirler arasında yer alan Sinop ‘www.sinopbizim’ diye bir site kurmuş.

Slogan şöyle: ‘Nükleer sizin olsun, Sinop bizim’.

Bir diğer slogan da ‘Nükleer santral değil, rüzgar çiftlikleri istiyoruz’.

Gönderilen e-postalarda ‘hükümet kimlerle görüşerek yaşadığımız topraklarda nükleer santral yapımı kararı alıyor’ diye Ankara’ya eleştiriler yöneltiliyor.

Son günlerde giderek daha fazla gündeme oturan nükleer enerji konusunda tepkiler artacaktır mutlaka.

İnsanlar nükleer gibi bir konuda kendilerine danışılmasını istiyorlar.

Bilgilenmek istiyorlar.

Karşı seslere kulak verilmesini istiyorlar.

Mesela Greenpeace, Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarının yeterli olduğunu, nükleer santrallere ihtiyaç olmadığı görüşünde.

Nükleer meselesi kamuoyunda tartışılmalı.

Bundan doğal ne olabilir?

Bu yıl Davos’ta görüştüğüm OECD Uluslararası Enerji Ajansı’nın baş ekonomisti Fatih Birol’a dün telefonla ulaştım.

Son gelişmelerle ilgili kısa bir sohbet yaptım.

Birol, elbette ki Türkiye’deki nükleer tartışmalarını yakından takip ediyor.

‘Türkiye enerji kaynaklarını çeşitlendirmeli’ görüşünü yineliyor.

Dolayısıyla farklı bir enerji kaynağı olarak hükümetin nükleer santral kararına ‘olumlu bir adım’ gözüyle bakıyor.

DÖRT ÖNEMLİ NOKTA

Ancak dört noktaya dikkat çekiyor Birol.

Birinci nokta: Nükleer santral yerinin seçiminde kamuoyuna mutlaka başvurulması. Halkın bilgilendirilmesi, kaygılarının eğitim programlarıyla giderilmesi.

Birol bu konuda kendisinden örnek veriyor: ‘Paris’te benim oturduğum yerden 20 km uzaklıkta bir santral var. Ben kendimi emniyette hissediyorum. Sinop’a karar verilirse örneğin Sinopluların da kendilerine güvenli hissetmeleri gerek.’

İkinci nokta:
Halkın mutabakatının sağlanmasından sonra mühendislik ve teknolojik çalışmaların saydam bir şekilde yürütülmesi. Hangi teknolojinin neden tercih edildiğinin halka anlatılması.

Üçüncü nokta: Nükleer santral yapımını üstlenecek yabancı şirketlerin yine saydam bir ortamda seçilmesi.

Dördüncü nokta: Nükleer yatırımın son derece masraflı olması nedeniyle özel sektörü dahil etmek.

Ancak özel sektörle yapılacak anlaşmalarda serbest piyasanın rekabet koşullarına uymak. Açıkçası diğer enerji sektöründe yatırım yapanları küstürmemek.

Avrupa’daki Japon yatırımcılara davet var

DEİK bünyesindeki Türk-Japon İş Konseyi 20. yılını kutluyor.

Hem 20. yılı daha anlamlı kılmak, hem Japonya’nın son dönemlerde ekonomisini düzeltmiş olması nedeniyle Japon yatırımcıları Türkiye’ye çekmeyi misyon edinmiş.

Türk-Japon İş Konseyi Başkan Yardımcısı, Ata Yatırım Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Sami, Japonların Türkiye’ye ilgisinin arttığını söylüyor.

Konsey, geçtiğimiz kasım ayında Londra’da Japon finans kuruluşlarına seminer vermiş.

Bugün de Düsseldorf’ta bir seminer veriyor.

Neden Düsseldorf?

Çünkü Avrupa’daki Japon sanayiinin merkezi Almanya ve özellikle Düsseldorf imiş.

Seminere aralarında Toshiba, Mitsui, Sony, Mitsubichi gibi şirketlerin de olduğu 150’ye yakın şirket katılıyor.

Japonya Dış Ticaret Dairesi Almanya temsilcili Jetro ile ortak düzenlenecek seminerde Mehmet Sami, Toyota’nın başarı öyküsünü anlatmak niyetinde.

Uluslararası Atom Enerji Ajansı ne diyor

PARİS’teki ofisinden konuştuğum Fatih Birol bir gün önce Viyana’ daymış.

Uluslararası Atom Enerji Ajansı’nda bir konferans vermiş tam da nükleer enerjiyle ilgili.

Ajansın eğiliminin, enerjinin çeşitlendirilmesi yönünde olduğunu ve sera etkisine yolaçan ‘karbondioksit’ gazının azaltılması için nükleere önemli bir opsiyon gözüyle baktığını söyledi.

Ajans, her ülkenin nükleer konusunda kendisinin karar vermesi gerektiği inancındaymış.

Fatih Birol, son bir ay içersinde nükleerle ilgili açıklamalara ise şöyle değiniyor.

İngiltere Başbakanı Blair, önümüzdeki 30 yıl içersinde nükleer enerjinin elektrik üretiminin önemli bir kaynağı olacağını söylemiş.

Hollandalılar 2. nükleer santrala yeşil ışık yakmış.

Enerji Planı hazırlamakta olan Bush Yönetimi nükleeri opsiyon olarak düşünüyormuş.

Bu arada Avrupa Komisyonu’nun önümüzdeki mart ayında açıklayacağı yeni enerji strateji belgesinde nükleere vurgu yapması da olası.

Sonuçta çıkarttığım şu:

Beğenseniz de beğenmesiniz de (açıkcası ben karşıyım) dünyada nükleere gidiş var.

Türkiyede öyle görülüyor ki bu trende uyacak.

Hükümet kamuoyunu ne kadar erken ciddiye alırsa o kadar iyi.
Yazarın Tüm Yazıları