Niyet Mektubu gecikmelerle dolu

KÜRESEL ekonomik dalgalanmada, Türkiye’nin nasıl olup da diğer gelişmekte olan ülkelerden çok daha fazla, olumsuz etkilendiğini düşünüp duruyoruz ya, işte size bir neden daha:

Geçen hafta sonunda yayımlanan Niyet Mektubu’nda, IMF’ye söz verilip de zamanında yapılmamış birçok düzenlemenin varlığı açıkça ortaya çıktı. Yani, verilen sözler yerine getirilmediği için, gözden geçirmeler bu nedenle zamanında tamamlanamayıp, aksadığı için Türkiye’ye karşı artı bir güvensizlik söz konusu oldu.

Yani Türkiye’den kısa vadeli fon çıkışının diğer ülkelere kıyasla daha fazla olmasının bir nedeni de ekonomi yönetiminin, hükümetin sözlerini zamanında yerine getirememesi.

Söz verilen birçok düzenleme, gecikmeyle yerine getirilirken, daha önceki niyet mektuplarında yazılı olup da yapılamayan, bir çok unsur için yine ek süreler istendi.

Daha önceki niyet mektuplarında hiç bu kadar tutturulamayan performans kriteri bir arada bulunmamıştı. Bizce, bu durum IMF’nin toleransının hálá devam ettiğini de gösteriyor.

Son niyet mektubunda, söz verilen ve yerine getirilmeyen performans kriterleri arasında konsolide kamu sektörü faiz dışı fazlası, KİT’ler hariç konsolide kamu sektörü faiz dışı fazlası, sosyal güvenlik kuruluşları dengesi gibi kamu dengesini etkileyen kriterler var. Yanısıra, Haziran sonunda dış bandın üzerine çıkan enflasyon, 2006 Ocak sonu veya Şubat ayı ortasında onaylanması gereken Sosyal Güvenlik İdari Reform Kanunu ve Sosyal Güvenlik Reform Kanunu da "Tutturamadık, özür dileriz" denen, düzenlemeler arasında.

Yine, SSK ve Bağ-Kur prim affı nedeniyle, yerine getirilmeyen performans kriterleri arasında, sürekli olan "aflara ilişkin" kriter de bulunuyor.

Vergide ise durum daha da karışık. Bir çok vergi düzenlemesi konusunda "kusurumuza bakmayın bunları zamanında yerine getiremedik" deniyor ve yeni yeni tarihler veriliyor.

Örneğin geçtiğimiz mayıs ayı sonunda Meclise’e sunacağız diye söz verilen gelir vergisi reformunun ikinci aşaması, henüz hazırlanabilmiş bile değil.

Temmuz ayında tamamlanması gereken kriterlerden biri olan kamu bankalarının özelleştirilmesine ilişkin ayrıntılı takvim ve yöntemin de henüz açıklanmadığını biliyoruz ve bu durum niyet mektubunda özel bir yer tutuyor.

GÜVENSİZLİK EK ÖNLEM GETİRİYOR

Niyet mektubunda bu kadar çok özür maddesi olunca, bunun sonucunda, ek sıkılaştırmalar da doğal olarak aynı mektupta sıkça yeralıyor.

Bu ek önlemler bizce güvensizlik göstergesi. Ek önlemlerin en büyüğü ise, faiz dışı harcamalara sınır konması. Bu nedenle gelirde artış oysa dahi harcanmayacağı için, faiz dışı fazlanın da programlanan rakamın üzerine çıkması doğal sayılacak.

Niyet mektubunda enflasyonun orta vadeli hedefle uyumlu patikasına geri dönmesini sağlamak üzere gerektiğinde para politikasının daha da sıkılaştırılacağı belirtiliyor.

Ek olarak bütçe ödeneklerinden TMO’ya gidecek 1.3 milyar YTL’nin bloke edildiği, sağlık harcamalarında 2.1 milyar YTL tasarrufa gidileceği de, daha önceden ortaya çıkmıştı. Niyet mektubunda yine bu amaca dönük olarak merkezi yönetim harcamalarına (sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan transferler hariç ancak sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan harcamalar dahil) bir üst sınır getirilmesiyle birlikte güçlendirilirken, kurumlar vergisi tahsilatının beklenen düzeyin altında gerçekleşmesi durumunda Ağustos sonuna kadar uygulamaya konmak üzere telafi edici tedbirler belirlendi.

Yine güvensizliğin bir sonucu olarak niyet mektubuna , bir defaya mahsus teşvikler ve sektörel bazda vergi indirimi uygulamalarından kaçınılacağı, KDV iadesi alan firmalara yönelik vergi denetimlerinin artırılacağı ve mevcut KDV iadesi sisteminin uygunluğunun gözden geçirileceği maddeleri de eklenmiş durumda.

Görüldüğü gibi, zamanında yerine getirmediğiniz, söz verip de tutmadığınız tedbirleri daha sonra fazlasıyla almak zorundasınız. Yani ek sıkılaştırma faturası yönetime ait...
Yazarın Tüm Yazıları