Niyazov: Biz de rahatladık

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Dün sabah Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in İstanbul'daki evindeyiz. Daha doğrusu, dubleks dairenin.

Cumhurbaşkanı, dairenin üst katında, Boğaz Köprüsü'ne bakan mütevazı bir odasında çalışıyor.

Oda bana Güniz Sokak'taki salonu hatırlattı.

Cumhurbaşkanı'nın önünde çok ilginç bir mektup duruyor.

Mektup Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov'dan geliyor.

Türk cumhuriyetlerinin, Türkiye'deki gelişmeleri hangi gözlükle gördüğünü anlatan bu çok ilginç mektubun ilk paragrafını aynen aktarıyor.

DEMİREL'E MEKTUP

‘‘Ekselansları

Aziz Süleyman Demirel,

Kardeşim diye hitap etmekten onur duyduğum, Türkiye'nin Büyük Evladı ve Lideri, Zat-ı Alinize ne zaman yazsam kendimi samimi duygular içinde hissediyorum. Türkmenistan'a olan sürekli ilginizden ve bağımsızlığımızın zor dönemlerinde verdiğiniz destekten dolayı içten teşekkürlerimi sunuyorum. Yaptığımız görüşmeleri hatırladıkça, siyasi dehanızdan ve zor meseleleri değerlendirme ve çözümlemedeki kararlılığınızdan etkilenmememin mümkün olmadığını düşünüyorum.''

Mektubun bu giriş bölümü, Niyazov'un Demirel'le olan dostluğunun teyidine ayrılmış.

Bunun hemen ardından gelen cümleler ise, Türkmenistan Cumhurbaşkanı'nın Refahyol Hükümeti'nin düşürülmesi ve ardından gelişen sürece nasıl baktığını gösteriyor:

‘‘Aziz kardeşim, Türkiye'deki demokratik sürecin istikrarlı biçimde gelişmesinden mutluluk duyuyorum, bu gelişmenin güvencesi sizsiniz. Bizler, Türkmenistan'da, özellikle bugün, Türk halkının menfaatlerini teminat altına alan ve kararlılığını ispat eden, Mustafa Kemal Atatürk'ün siyasi felsefesinin ve devlet programının uygulanması konusunda kardeş Türkiye'nin gösterdiği başarıları izlemekten mutluluk duymaktayız.''

TÜRKİYE'YE MORAL

Evet, Türkmenistan Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'deki yeni hükümete ve Refahyol'un düşüşünden sonraki sürece bakışı aynen böyle.

O yüzden, siz bazı çevrelerin bu hükümete, ‘‘dayatma hükümeti'', ‘‘ara rejim'' modeli gibi sıfatlar yapıştırmaya çalışmasına bakmayın.

55'inci Hükümet'in dış dünya tarafından algılanışı budur.

Ve bu algılanış biçimi, Libya, İran vs. gibi ülkeleri bir yana bırakırsanız, dünyanın bütün ciddi ülkeleri tarafından da paylaşılmaktadır.

Dahası Türk halkı da olaya bu mercekten bakmaktadır.

Alın ayrı iki şirket tarafından yapılan kamuoyu anketlerini.

ANAP ve Lideri Mesut Yılmaz hızla yukarı tırmanırken, Refah Partisi'nin uydusu olmaktan kurtulamayan Çiller, beraberinde DYP gibi koskoca bir partiyi de tarihin derinliklerine doğru sürüklüyor.

Alın Çiller'in İzmir gibi, bir zamanlar DYP'nin kalesi olarak bilinen bir şehirde ve ilçelerinde yaşadığı durumları.

Cumhurbaşkanı Demirel, konuyu ‘‘Türkiye'nin imajına'' getiriyor.

Türkiye'nin hangi badireden döndüğünü anlatıyor.

Konuşmadan çıkardığım kadarı ile, Cumhurbaşkanı bu hükümete tam desteğini veriyor.

‘‘Türkiye'nin morale ihtiyacı olduğunu'' söylüyor.

ALTERNATİF YOK

Söylediği bir başka şey daha var:

‘‘Bu hükümetin alternatifi yok.''

Yani bu Meclis, bundan başka bir hükümet çıkaramaz.

Öyleyse bu hükümetin sağlıklı bir şekilde devam etmesinden başka alternatifimiz yok.

Sekiz yıllık kesintisiz eğitim kanununun Meclis'ten çıkmasını çok önemli bir olay olarak görüyor.

‘‘Ama kanunun kendisinden daha önemli olan, bu kanunun Meclis'ten çıkış biçimidir'' diyor.

Hürriyet Gazetesi'nin ‘‘Meclis'e Alkışlar'' manşetini göstererek, ‘‘İşte olay budur'' diyor.

Ama bu hükümet nereye kadar gider?

Demirel, bu konuda pek bir şey söylemiyor. Ama yakın bazı kişilere, ‘‘İlkbaharda seçime gidilse iyi olur'' dediği fısıltıları geliyor.

ANADOLU'YA ANLATACAĞIM

Önünde sekiz yıllık eğitimle ilgili rakamlar duruyor. ‘‘Eylül ayından itibaren Anadolu'ya çıkıp bu gerçekleri anlatacağım'' diyor.

Çünkü kendisine şu düşünce hâkim:

‘‘Türkiye bugün rahatlamıştır, ama yarın Refah Partisi yine iktidara gelirse, artık bu işi kontrol etmenin imkânı kalmaz.''

O yüzden Yılmaz'a destek vermeyi, rejime destek vermek olarak görüyor.

Bu arada Demirel'in yakın çevresine söylediği bir cümle var ki, çok dikkatimi çekiyor.

Cumhurbaşkanı, ‘‘Bu ülkeyi bir politikacının yönetmesi giderek zorlaşıyor'' diyor.

Acaba bu, başkanlık sistemi arayışının da ilk nabız yoklamaları mı?

Yazarın Tüm Yazıları