Next time inşallah

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Elysee Sarayı'nda verilen yemekten sonra Cumhurbaşkanı Demirel ile Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, arka taraftaki salonların birinde uzunca bir süre sohbet etmişlerdi.

Bu salonda ben de Cumhurbaşkanı'nın tam arkasında duruyordum.

Orada konuşulanları geçen hafta yazmıştım.

Önceki gün Cumhurbaşkanı ile sohbet ederken bana, ‘‘Senin duyamadığın bir şey daha konuştuk’’ dedi ve anlattı.

Cumhurbaşkanı'na ayrılan misafirhaneye, Elysee'nin arka bahçeye açılan kapılarından çıkılarak geçiliyordu.

Demirel tam kapıdan çıkarken, Chirac, ‘‘Sizi mutlaka Londra'daki toplantıya bekliyoruz’’ demiş.

KAPIDAKİ SÖZLER

Demirel ise şu cevabı vermiş:

‘‘Next time inşallah.’’

Yani, inşallah bir sonraki toplantıya katılırız anlamına gelen bir şey söylemiş.

Demirel'in sözleri, Türkiye'nin Londra Konferansı'na katılmama kararının kesin olduğu anlamına geliyor.

Oysa hem Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, hem de İngiltere Başbakanı Blair, Türkiye'nin bu toplantıya katılması için büyük çaba harcıyor.

Chirac, Aralık ayında alınan kararın, kesinlikle Türkiye'yi dışarda bırakan bir anlayışa dayanmadığını söylüyor.

Her iki lider de Başbakan Mesut Yılmaz'ın bunu gereksiz bir alınganlıkla karşıladığı görüşünde.

Ama Demirel'in bu sözleri, Londra Konferansı'na katılmama tutumunun bir devlet politikası olduğunu ortaya koyuyor.

Zaten Demirel'in Elysee Sarayı'nda yaptığı konuşma da aynı çizgideydi.

Cumhurbaşkanı şimdi bu tutumunu yarın başlayacak olan İspanya gezisinde de sürdürecek.

FAZİLET'E DESTEK

Demirel'le yaptığım sohbetin ikinci bölümü, Fazilet Partisi ile ilgiliydi.

Cumhurbaşkanı, 32'nci Gün programında yaptığı konuşmanın ‘‘Fazilet Partisi'nin desteklediği’’ anlamında yorumlanmasının yanlış olduğunu söylüyor.

Demirel, söze şöyle başlıyor:

‘‘Benim savunduğum, Fazilet değil. Ben hukuku savunuyorum.’’

REFAH'IN BAKIŞI

Arkasından devam ediyor:

‘‘İşlenmemiş suçtan dolayı kimseye ceza verilemez. Cezayı kim verecek? Hakim verecek. Hakimin verdiği cezadan fazlası infaz edilemez. Hakim 6 milletvekilinin vekilliğini düşürmüş. Geriye kalan insanlar politika yapmayacak mı? Hakim bunlara ceza vermediğine göre hepsi normal Türk vatandaşıdır. Normal Türk vatandaşlarını böyle cezalandırsanız, Türkiye'yi bölersiniz.’’

Cumhurbaşkanı hukukun prensiplerini savunduğunu söylese de, bunun Fazilet Partisi'nin işine yaradığı kesin.

Erbakan ve çevresinin, Cumhurbaşkanı'nın bu açıklamasına karşı tavrı ise ilginç bir ikilemi yantıyordu.

Refah Partisi'nin resmi yayın organı gibi çalışan Milli Gazete'nin birinci sayfasında yayınlanan imzasız yazıda, Demirel ağır sayılabilecek bir dille eleştiriliyordu.

Cumhurbaşkanı, her dönemde ‘‘İkili oynamakla’’ suçlanıyordu.

Buna karşılık Fazilet Partisi yönetimi, onun sözlerini memnuniyetle karşılıyor, hatta kendisine teşekkür ediyordu.

Bu, eski Refah Partisi yönetiminin klasik politikasına uygun.

Yani, hem öyle, hem böyle anlamına gelecek bir politika.

Cumhurbaşkanı'nın sözleri, Erbakan ve çevresinin kriz politikasının ilk adımının başarılı olmasını sağladı.

FAZİLET'İN GELECEĞİ

Erbakan, partide bir bölünme olmadan bütün milletvekillerini bir çatı altında toplayıp, otoritesini sürdürmeyi başardı.

Ama asıl önemli olan, bu başarının süreci nasıl etkileyeceğidir. Erbakan ve çevresi, eski tas eski hamam kafasıyla mı gidecek, yoksa geçtiğmiz dönemden dersler çıkarıp yeni bir zihniyeti mi benimseyecek?

Fazilet'in geleceğini işte bu sorunun cevabı belirleyecek.













Yazarın Tüm Yazıları