New York ‘zenci köle şehri’ idi

CAMEKAN içinde rengi kaçmış bir kağıt parçası. Üstünde el dizisi harflerle bir gazete ilanı: ‘Satılık - Van Zandt İskelesi’nde Afrika’dan gelen Elliot gemisi, bir parsel genç, sağlıklı yeni zenci getirdi. Erkek, kadın, oğlan ve kızlar. 10-22 yaş arasında. Çok ucuz fiyatla. 16 Ağustos 1770.’

Kartvizit boyu duyurunun sol köşesinde bir ev kesiti, önünde yarı çıplak dört zencinin resmi, satılık malın görünümünü vurguluyor.

*

NEW York Tarih Cemiyeti’nin düzenlediği ‘New York’ta Esaret’ sergisini geziyorum. Salonlar gece kulübü karanlığında, sergi konumuyla uyuntulu. Duvarlar karton üzerine suluboya zenci esirlerin resimleri, mektuplar, adli tıp raporlarıyla kaplı. 1600’lü yıllardan başlayıp 1800’lerin ortasına uzanıyor. Genç hizmetçi, aşçı, bahçıvanlar, yaşça büyüklerine dadılık yapan çocuklar, tüccar sahiplerinin ürünlerini pazarda satanlar, inşaat işçileri, sokak çöpçüleri, yeni doğmuş bebekleri emziren kadınlar, gemilerden yük boşaltanların tasvirleri, camlı dolaplarda sıra sıra. Hepsi de kara derili.

Sergiye zenci ana-babalar çocuklarıyla gelmiş. Zenci esaretini yansıtan yazılı-resimli tarih örneklerini birlikte izlerken rahatsızlık duyuyorum. Yandaki salona geçtiğimde sergi kataloğunun kapağındaki tabloyla karşılaşıyorum. ‘Caeser’ isimli zencinin ‘daguerrotype’ (metal üzerine işlenmiş) stilinde çekilen portresi.

1737 doğumlu Caeser, ceket altında yelekli, gömlek boyunda fularıyla görüntülenmiş. Saçları karbeyaz, kömür karası gözlerine umutsuzluk çökmüş. Kendisini satın alan Rensselaer Nicoll Ailesi’ne yıllarca hizmet verdikten sonra 80 yaşında emekli olmasına izin verilmiş. Yine de ailenin yanında kalmaya devam etmiş. 1852 yılında 115 yaşında ölen Ceaser’a ’efendi’leri zenci esaretinin 1827’de kaldırıldığını söylememişler.

*

AMERİKA bu ilginç sergiyle kendi tarihiyle hesaplaşıyor. Vatanları Afrika’dan silah zoruyla koparılıp esir pazarlarına düşen, açık artırmalarda en yüksek parayı ödeyene satılan, beyaz efendilerinin ev ve çiftliklerinde boğaz tokluğuna çalıştırılan zencilerin hikayeleri içler acısı.

Sergi, ilk kez zenci esaretinin bilinmeyen New York bağlantısını ortaya koyuyor. 1991’de Manhattan’ın güney ucundaki bir devlet binasının inşaat kazılarında 419 cesedin tamamının zencilere ait olduğunun anlaşılması Amerika’nın merkezi sayılan New York’u esaret tarihinde ön plana çıkardı. Manhattan’ın bankacılık kesiminin simgesi Wall Street’e (Duvar Sokağı) adını veren duvarı da zenci kölelerin inşa ettikleri belirlendi.

*

SERGİLENEN belgeleri ibretle inceliyorum:

n 1675’te New York’lu esir tacirlerinin Batı Afrika’da zenci başına ödedikleri meblağ bugünkü parayla 354 dolar.

n Gemilerde zincir altında tuttukları zencilerin New York pazarlarında satış fiyatı, ortalama 3 bin 792 dolar. On yıl içinde alış-satış fiyatları ikiye katlanmış.

n 1703’te New York’ta beyaz halkın evlerindeki zenci sayısı yüzde 42. Zenci esirler ev işleri yanısıra çiftliklerde tarım ürünleri geliştirmekte, yol-köprü inşaatlarında kullanılmış.

n Zenci esareti 1600’lü yıllarda Hollandalılarla başlamış, İspanyol, Portekiz denizcileriyle geliştirilmiş.

n İngiliz gemileri, 17’nci yüzyılda Afrika’da Yeni Gine, Sierra Leone, Fildişi Sahili, Benin ve Jamaika rotasında silah karşılığı aldığı zenci köleleri, pirinç, tütün, un ve balık ürünleriyle Amerika ve Avrupa’ya taşımış.

n 400 yıla yakın sürede Atlantik köle ticaretinde 12 milyon Afrikalı zenci, Amerika’ya getirilmiş.

n New York, 1775’te 3 bin 100 zenci esirle Yeni Dünya’nın önde gelen esaret merkezine dönüşmüş.

*

NEW York’ta uygulanan esir yasaları çok ağır, cezalar oldukça sert, özgürlüğe kavuşmaları imkansız idi. Ölülerini gömmeleri engelleniyordu. Birkaç ayaklanma girişiminde elebaşları meydanlarda asıldı. Ağır suç işleyenler çarmıhta yakıldı.

New York’u kar kümeleri altında bırakan 1741 kışında Diana adlı bir esir, çocuğunu emzirdikten sonra donarak ölmesi için sokağa bıraktı. ‘Köle olarak yaşayacağına ölmen daha iyi’ dedi. Diana’nın genç komşusu Sandy, ertesi gün efendisine çay demlemek için Hudson Nehri’nden taze su çekerken öfkesini kustu: ‘Lanet olsun beyazlara. Gücüm yetse hepsini yakarım.’

Harvardlı tarihçi Prof. Jill Lepore, esaretin dayanılmazlığını ‘New York Yanıyor’ başlıklı bir kitabında dile getirdi. Boğaz tokluğuna çalıştırılan zenci köleler New York’ta milyoner sınıfının doğuşunda, ticaretin gelişmesinde büyük rol oynadı.

Sergiden buruk duygularla ayrılırken Amerika’nın en önemli siyasi belgesi ‘Bağımsızlık Bildirgesi’nin ilk satırını anımsıyorum. ’Tüm insanlar eşittir.’ Belgenin yazarı Thomas Jefferson düzinelerle zenci kölenin sahibi idi.
Yazarın Tüm Yazıları