Nereden nerelere

Maliye Bakanlığı’nın teftiş teşkilatı çok değerli insanlar yetiştirmiştir. Bu teşkilattan çıkıp bürokraside yükselip de başarılı olmuş birçok kişi vardır.

Uzun dönem, Maliye’nin teftiş teşkilatı Türkiye bürokrasisi için bir okul gibi çalışmıştır.

1980’lerin başında Türkiye ekonomisindeki liberalleşme çabalarının arkasında maliye müfettişliğinden yetişme insanların katkıları küçümsenemez. Belki, ekonomik liberalleşme çabalarının siyasi düzeydeki lideri Turgut Özal idi, ama liberalleşmenin teknik düzeyde ameleliğini yapanların önemli bir bölümü basında tanıtıldığı gibi ‘prensler’ değil, iyi eğitim almış ve Türkiye bürokrasisi içinden yetişmiş vizyonu olan insanlardı.

Bu insanlardan biri de, önce Merkez Bankası Başkanlığı yapmış, daha sonra da Hazine Müsteşarı olmuş Yavuz Canevi’dir.

OTUZ YIL ÖNCE

1980’li yılların ortalarında Merkez Bankası arşivinde bir rapor bulmuştum. Rapor üç Maliye Müfettişi tarafından 1970’li yılların ortalarında yazılmıştı. Merkez Bankası Kanunu’nun verdiği izinle Maliye Bakanlığı Merkez Bankası’na üç müfettiş gönderip Banka’yı denetletmişti.

Son dönemlerde olduğu gibi, teftiş, bir takım insanlara suç çıkarmak için değil, Merkez Bankası politikalarının teftişi amacıyla yapılmıştı. Yavuz Canevi başkanlığındaki teftiş heyeti raporlarında Banka’nın işlevlerini ve politikalarını incelemişler ve bir takım öneriler getirmişlerdi. Yazıldığı döneme göre, rapor anlaşılması da, anlatılması da güç öneriler içeriyordu. O raporu okuduktan sonra o dönemde Merkez Bankası Başkanı konumundaki Yavuz Canevi’ne karşı saygım daha da arttı.

1970’li yılların ortasında Canevi kambiyo rejiminin serbestleşmesini, kurların uzun dönem sabit değil, iktisadi şartlara göre zaman içinde döviz kurlarının sık aralıklarla değişmesi gerektiğini vurguluyordu. Döviz dar boğazının yaşanmasının sorumlusu olarak uygulamadaki kur rejimini eleştiriyordu.

Merkez Bankası’nın özerk bir kuruluş olmasının önemini anlatıp Banka’nın Hazine’nin arka cebi gibi çalışmasının enflasyon yarattığını iddia ediyordu. Bir Maliye uzmanının o dönemde Maliye Bakanlığı’nın bir yan kuruluşu gibi görülen Merkez Bankası hakkındaki görüşleri çarpıcıydı. Çarpıcı olduğu kadar, devrimciydi de.

OTUZ YIL SONRA

Geçenlerde gazetelerde Maliye Bakanlığı’nın teftiş teşkilatının bir raporu haber oldu. Rapor uygulanmakta olan bazı ekonomi politikalarını eleştiriyor. Kambiyo rejiminin kısıtlanmasını öneriyor. En azından yasal olarak özerk duruma gelmiş Merkez Bankası Kanunu’nun değiştirilerek Banka’nın yeniden Hazine’ye kredi açabilmesini savunuyor. Avrupa Birliği ile olan gümrük birliğinin gözden geçirilmesini istiyor.

Haberi okuyunca Yavuz Canevi’nin otuz yıl önce yazdığı raporu hatırladım. Aradan otuz yıl geçmiş, nereden nerelere gelmişiz. Bir imkansız gerçekleşmiş! Koskoca Maliye Bakanlığı teftiş teşkilatı otuz yıl bir arpa boyu kadar yol alamamış.

Önce güldüm. Sonra düşündüm. Sonra da korktum. Bu teşkilatta hala kıymetli insanlar var. Ama, teşkilat artık misyonunu bitirmiş. Bürokrasinin en eski okulu artık yeni Yavuz Canevi’ler yetiştiremeyecek mi diye kaygılandım. Ardından da, böyle bir teşkilatın lav edilmesinin Türkiye’ye çok fazla bir şey kaybettirmeyeceğini düşünerek rahatladım.
Yazarın Tüm Yazıları