Nefret mafyası

İNSAN vatanına ihanet edebilir. Kabul edebilirim bunu. Aşk yüzünden ihanet eder, ideoloji yüzünden ihanet eder, türlü çeşitli çıkarlar yüzünden ihanet eder, kimlik ve kişilik parçalanmasının sürüklemesiyle ihanet eder...Bunlar arasında, bence en kabul edilebilir, en içten ve insani olanı aşk zoruyla vatana ihanettir.Vatana ihanetin ödenecek bedelleri vardır, yürek ister!* * *Bir de Fransızların ‘La fraternisation’ dedikleri ‘Kardeşleşme’ işbirliği var. Tahsin Saraç’ın Fransızca-Türkçe sözlüğünde ‘Alman işçisi ile Fransız işçisinin kardeşleşmesinin önündeki bütün engelleri kaldıralım’ örnek cümlesi veriliyor. Toplumsal sınıfların evrensel dayanışmasını bir başka düzlemde değerlendirmek gerek. Karl Marx da Manifesto’nun sonunda, bu anlamda, ‘Bütün ülkelerin proleterleri, birleşiniz!’ der. Kardeşleşme’nin bir başka anlamı daha var: Devletin, kamuoyunun düşman kabul ettiği taraf ile etik ve ahlaki nedenlerle işbirliği yapmak. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri Cezayir Kurtuluş Savaşı sırasında yayınladıkları bildiriyle Fransa’yı kınayan ve Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni destekleyen Jean-Paul Sartre ve 121 arkadaşının eylemidir. Türkiye, FLN’yi (Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni) Birleşmiş Milletler’de isyancı olarak tanımlarken, Sartre bu sırada FLN’yi destekleyen yazılar yazıyor ve Fransız sömürgeciliğini mahkûm ediyordu.İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların hepsi Nazi değildi, Yahudilere ve Nazilerin düşman saydığı insanlara yardım eden, çok azınlıkta da olsa Nazi ordularına karşı savaşan Almanlar da vardı. 1915 Ermeni olayları sırasında, Yunan işgalinde vicdani ve ahlaki nedenlerle kardeşleşme eylemine başvuran insanlar az değildir.* * * Kıbrıs sorununda Yunan ve Rum tarafını, Ermeni sorununda resmi Ermeni tezlerini, Kürt sorununda PKK’nın eylem ve tasarılarını destekleyen Türklerin bir bölümünün eylemlerini vatana ihanet ya da kardeşleşme ile tanımlayamayız.İnsan hakları adına mı, gerçekleri ve doğruları savunmak adına mı, düşünceyi açıklama özgürlüğü onuruna mı göze alıyorlar bunca zihinsel ve ruhsal travmayı? Yoksa bir travmanın bir başka travmayı sökeceğini mi düşünüyorlar?Gördüğüm ve anladığım kadarıyla gönüllü hakem olmak istiyorlar! Hakem olmak isterken savcı, yargıç ve cellata dönüşüyorlar. Nefretle adalet dağıtmak mümkün değildir ama nefret terazisinden başka bir şey kullanmıyorlar.* * *İddiaları hiçbir bilimsel bilgiye, nesnel tarih yorumuna ve tarafsız belgelere dayanmıyor. Düşünceyi açıklama özgürlüğünden yararlanarak sabukluyorlar. Sabuklamaları da bir başkalarının sabuklamasına yol açıyor. Bu arada olan nesnel eleştirilere oluyor. Ve sabuklamaya cesaret edemeyen goygoycular, nesnel eleştirmenlere ‘Hayır, sizin bu sabuklamaları eleştirmeye hakkınız yoktur!’ diye dövünüp duruyorlar.‘Türkiye ve Türkler tarihleriyle yüzleşmelidir!’ Bunun anlamı şu: Türkiye ve Türkler, aleyhlerine üretilen suçlamaları, karaları ve utançları kabul etsinler.Bireysel ve ailesel travmalarını nefrete dönüştürmüş olan bu insanlar, ilkin kendi özel tarihleriyle yüzleşmelidir. Ama orada ruhsal eziklik marazından başka bir şey bulamazlar. Bir de, belki, katmerli bir mazoşizm... Ama bunca megalomani mazoşizme izin vermez.* * *NOT: 12.03.05 tarihli yazımda yer alan ‘Demirel dolaylı da olsa DYP’ye laiklik ve üniter devlet duvarları arasında yürümesi gerektiğini söylüyor’ cümlesindeki DYP, AKP olacak. Sayın Demirel ve DYP’den özür dilerim.
Yazarın Tüm Yazıları