Nefret holiganları

ÖĞRENCİ olaylarını izlemek üzere Paris’e son gidişimde Cujas Sokağı’ndan geçtim.

Bu sokağın hayatımda özel bir yeri vardı.

Paris’e gittiğim ilk günlerde tanıştığım, o da benim gibi devlet bursuyla doktora yapan arkadaşım Metin Katı bu sokakta otururdu.

Onun üst katına daha sonraki yıllarda ressam Komet yerleşmişti.

O evde çok güzel günlerimiz geçti.

Metin Katı’nın evinin girişinin hemen yanında küçük bir kitapçı vardı.

Adı "Librarie du Tiers Monde", yani "Üçüncü Dünya Kitapçısı"ydı.

O yıllarda "Üçüncü Dünyacılık" çok gözde bir ideolojiydi.

* * *

O kitapçı hálá aynı yerinde duruyordu.

Saint Michel’in nehre doğru olan ucunda da "Gibert Jeune" ve "Maspero" gibi kitapçılar, gece de açık olduğu için çok sık uğradığımız yerlerdi.

O yılların Fransa’sı, düşünce hayatımı köklü biçimde etkiledi.

68 Mayıs’ının hemen ertesiydi ve özgür düşünce her yerde yeni çiçekler açıyordu.

Benim için Fransa, "özgürce düşünmek", düşündüğünü "özgürce söylemek"ti.

İşte o nedenle bu ayın 18’inde Fransa Parlamentosu’nda görüşülecek olan Ermeni soykırımı tasarısını hayretle izliyorum.

Çünkü bu tasarı, benim tanıdığım Fransa’nın "özgürlük ruhuna" alenen ihanet anlamına geliyor.

* * *

Düşünebiliyor musunuz, ülkenin tarihçileri bas bas bağırıyor.

"Bu işi tarihçilere bırakın" diyor.

Ama Fransa parlamentosu, daha tarihçilerin karar veremediği bir olayı, "konuşulması suç" ilan ediyor.

Her şeyden önce tarihi bir olayı "konuşulması suç" ilan etmek, sadece Fransa’ya değil, Avrupa Birliği’nin bize durmadan empoze ettiği "düşünce özgürlüğü" ruhuna da ters.

Soykırım tasarısı gündeme geldiği günden beri bu olayı tahrik etmekten özenle kaçındık.

Galiba sağduyulu öteki gazetelerin çoğu da bizim gibi düşündü.

Yani Türk basını bu olayda, eski günlerdeki gibi saldırgan bir üslup kullanmamaya özen gösterdi.

Çünkü tanıdığım Fransa’nın sağduyulu insanlarının mutlaka bu işe dur diyeceklerini düşünüyordum.

Önceki gün Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Paul Boudade ile sohbet ettim.

O sabah bazı sözleri gazetecilerce "tehditkármış" gibi yorumlanmıştı.

Oysa büyükelçi kesinlikle böyle bir kastının olmadığını söylüyordu.

Tam aksine, bu olayın üzerine serinkanlı biçimde gidilmesi gerektiğini söylüyordu.

* * *

Fransa Parlamentosu 18 Mayıs günü bu tasarıyı ele alacak.

70’li yıllarda düşünce yapımı köklü biçimde etkilemiş olan Fransa’nın sağduyusundan hálá umudumu kesmedim.

Fransa Parlamentosu, alt komisyonunun yaptığını yaparsa, kin ve nefret holiganlarının önü kapanacak, tarihin gerçeklerini ortaya çıkarmak isteyen tarihçilerin ise yolu açılacaktır.

İzmir’in hayal odası

GEÇEN cumartesi günü İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu’nun misafiri olarak bir konuşma yaptım.

Orada benden önce konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Rüştü Okan, çok ilginç bir kavram ortaya attı:

"Hayal odası."

O gün İzmir için "hayal odaları" kurma kararı aldık.

Bu hayal odalarından ilki bugün açılıyor.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, yarın İzmir’e gidiyor.

İzmir, 2015 yılında Uluslararası Expo fuarına adaylık başvurusu yaptı.

Böylece şehir kendine büyük bir ilerleme hedefi koydu.

Eğer 2015 yılında bu fuarı İzmir’de düzenlemeyi kabul ettirebilirse, büyük bir işi başarmış olacak.

Birçok İzmirli şunu düşünüyor:

İzmir’de bir motivasyon eksikliği var.

Şehrin kendine büyük hedefler koyması ve bu hedefler yönünde yürümesi gerekiyor.

Bir İzmirli olarak benim rol modelim Barcelona.

Doğduğum şehrin, Barcelona gibi parlamasını istiyorum.

O nedenle bütün kalbimle Expo projesinin arkasındayım ve bunun için her türlü görevi kabul etmeye hazırım.
Yazarın Tüm Yazıları