Neden bayram

DOBRA dobra söyleyeceğim, hálá ve hálá tarifsiz sevinçler içindeyim.

Ülkem, ulusum ve inandığım demokratik ve hümanist değerleri adına çok mutluyum.

Öylesine mutluyum ki, aradan iki gün geçti ama o ülkemin ve ulusumun 22 Temmuz 2007 tarihine altın harflerle nakşettiği "sivillik bayramı"nı kutlamayı sürdürüyorum.

Ve müsaade buyurun da, bu sevinç, bu mutluluk ve bu bayram benim hakkım olsun.

* * *

EVET olsun, çünkü bu defa övünerek söyleyeceğim, totaliter ideolojiyle köprüleri attığım yirmi dokuz yaşından beri hep aynı istikrarlı ve aynı dürüst çizgiyi izliyorum.

Elli altı yaşıma girdiğime göre, demek ki tam yirmi yedi yıldır kaleme almış olduğum her satırın, her noktanın, her virgülün altına bugün de imzamı atmaya hazırım.

Alnım açık, ne nabza göre şerbet verdim; ne de gelene ağam, gidene paşam dedim.

Zaten o paşaların her darbe, müdahale ve muhtırasında da "kuyruğu dik tuttum".

Halep oradaysa arşiv buradadır, zigzag, yalpalama, çelişki gösterenin alnını karışlarım.

Dolayısıyla da, ordu hariç, genel olarak "ricál ideolojisi"nin en çok hüküm sürdüğü bir meslek branşında rüzgára göğüs germek ve akıntıya kürek çekmek kaderimi oluşturdu.

* * *

VE yukarıdaki yirmi yedi yıl boyunca, Batı düşüncesi eksenli bir tahlil yöntemiyle sivil demokrasiyi tavizsiz savunurken, Müslüman aidiyet ve kültürden inen ama daha ziyade agnostik felsefeye meyleden su katılmamış bir laik olmama rağmen, şimdilerde AKP’de maddileşen siyasi oluşuma hep yakın durdum. Sıcak baktım. En azından, asla hasım olmadım.

Erdoğan’ın partisi daha kurulmadan çok, çok önce, Türkiye’deki "dini hassasiyetten siyaset"in demokrat ve demokratik karakter arz ettiğini; onu dışlayan bir çoğulculuğun hayal edilemeyeceğini; ötesi, tüm İslam álemi için ö-n-c-ü ve model nitelik taşıdığını vurguladım.

Bu akımın Avrupa tipi sosyal Hıristiyan rotayla benzeştiğini ve Türk - Osmanlı seküler geleneğin köklerinden ötürü de, kendi özünde ve mayasında l-a-i-k olduğunu kaydettim.

Her halükárda, iktidar icraatını zaten onaylıyor olmam bir yana, 2007 temmuzunun Türkiye siyaset pratiğinde demokrasi mevzilerini korumak, pekiştirmek ve yükseltmek AKP ’den geçtiği içindir ki, tabii ki eleştirelliğimi saklı tutmak kaydıyla, bu partiyi sahiplendim.

* * *

FAKAT, bir şeyi sahiplenmek ve savunmak sadece öznel ve irádi bir olgu oluşturur.

Eğer tahlil ve ufuk açınız yanlışsa, gerçeklerin inatçılığına kör bakarak kendi arzularınızı nesnel verilerin yerine koyarsanız. Ancak bir partizan ve militan olarak kalırsınız.

O inatçı gerçekler dayattığında da dehşet biçimde yanılırsınız. Rezil-i rüsva olursunuz.

Nitekim, beş yıldır "öteki"ne nefret ve kompleks ekseninde komplo teorileri üreten; azılı azınlıkların "yükselen milliyetçilik" gazını üfüren; kendisi gibi düşünmeyene "vatan haini" iftirasını atan; veya binde sıfır küsuratlık "karanlıkçı Maocular"ın "büyük" seçim sürprizi gerçekleştireceğini bu gazetede ciddi ciddi buyuran "ulusalcı - kuvvacı" zevátın 22 Temmuz 2007 "sivil zafer"i ertesinde içine düşmüş olduğu şu dehşet házin ve şu dehşet pejmürde duruma şöyle bir bakın!

Kabul, onlarda yüz surat mahkeme duvarı olduğu için yine pişkin pişkin havaya bakıp ıslık çalıyorlar ama, Allah yine de düşmanımı bile böylesine düşürmesin.

* * *

TABİİ, pervasızlığı meşru kıldığı için o "düşen"e vurulmayacağı sözü asla doğru değil ama, hadi şu "sivil zafer"in yüzü suyu hürmetine şimdilik yine de öyle olmuş olsun.

Zaten, muzaffer AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan da seçim gecesi açıklamasında aynı sivilliğin temel erdemleri arasında yer alan uzlaşma ve barış kültürünü dile getirdi.

Başbakan’ı ve partisini tekrar kutlarken ben de "sivillik bayramı"nı kutluyorum.
Yazarın Tüm Yazıları