Ne olur ayaklar yere basmasa

CUMHURİYET'in devrimci yüzü Müslüman kadınla parladı aslında. Müslüman kadının toplumsal hayatta erkeğin omuzbaşında yer alması, Türkiye'nin modern bir ülke olarak uluslaşma sürecinde en önemli adımdı.Ama katedilmiş bunca yola rağmen bugün durum farklı. Avrupa Birliği sürecinin reform iklimine rağmen, kadın-erkek eşitliği konusunda kafalar berrak değil.Türk Ceza Kanunu yıllardan beri bir türlü bu Meclis'ten geçemiyor.Her girişimde tartışmalar kadınların durumunu etkileyecek maddelerde kilitleniyor.Bu öyle ciddi bir zihniyet sorunu ki, gelişmenin önünü tıkıyor. Türkiye'nin Cumhuriyet'ten sonra en önemli ikinci hamlesini donduruyor.Kadınların durumundan sorumlu Devlet Bakanı Güldal Akşit bile, ‘‘TCK tasarısında hedefimiz kadınları yüzde yüz tatmin edecek yasalar çıkartmak değil’’ derse;Hem AB standartlarına uysun, hem kadınların hakkı korunsun isterken ille de ‘‘Ama ayakları da yere bassın’’ diye bir ekleme yaparsa; ‘‘Dünyanın en mükemmel yasasını çıkartırsınız ama uygulayamadıktan sonra hiç bir kıymeti olmaz’’ sözleriyle Türk kadınlarının evrensel standartlara ulaşma mecburiyetinin karşısına ‘‘bizim koşullarımız farklı’’ gerekçesini çıkartırsa işler pek parlak gitmiyor demektir.Üstelik de sadece kadınlar açısından değil, Avrupa Birliği ile uyum süreci açısından da.* * *TÜRK Ceza Yasası ile ilgili çeşitli değişiklik önerileri, toplumda uzun zamandan beri tartışılıyor.Bundan önceki hükümetin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ilk çalışmaları başlatmıştı.Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu TCK Kadın Çalışma grubu, kadınlarla ilgili maddeleri hukukçu kadınlarla birlikte gözden geçirerek değişiklik önerileri hazırlamış, Türkan Akyol'un Adalet Bakanlığı döneminde bu önerilerin temelinde yeni bir tasarı hazırlanmıştı.Sonra ne oldu? AKP Hükümeti, örf ve adetlerimize pek uymadığını düşündüğü bu çalışmaları rafa kaldırdı.Şimdi AKP milletvekili Neriman Çubukçu'nun çalışması var Alt Komisyonda.Ama daha sıra TCK'nın kadınlarla ilgili maddelerinin tartışılmasına gelmeden bile gerilim başladı.Sadece, dördüncü maddede ana tanım olarak (Kadın: Bu deyim kızları da kapsar) dendiği ve bu madde kabul edilerek geçtiği için ortalık karıştı.Adalet Bakanlığı temsilcisi Prof. Dr. Soyaslan'ın ‘‘Kadın ve kız ayırımı bu toplumun gerçeğidir. Tasarıdaki tanım kalmalıydı. Herkes evlendiğinin bakire olmasını ister’’sözleri ibretlikti.Tartışmayı, erkekler bakireleri tercih eder noktasına çeken bir yaklaşımla eşitlikçi bir çalışma yapmak mümkün olabilir mi?Bu ana tanım, daha ileride ele alınacak olan tecavüz ile ilgili maddeleri ilgilendirdiği için tartışmaya yol açtı.Kadın-kız ayrımı kalkınca tecavüz suçunu hafifletici neden de kalmayacağı için daha şimdiden sorun çıktı.Pekiyi biz bu zihniyet ile tecavüzün, insana yönelik en aşağılayıcı, kırıcı, hırpalayıcı bir davranış olduğu anlayışını kültürümüze nasıl yerleştireceğiz? Nasıl engelleyeceğiz tecavüzü?* * *TASARININ maddeleriyle ilgili tartışmalar devam ediyor. Ama bu konular insan hakları çerçevesinde değil ‘‘gelenekler ve mahremiyet’’ çerçevesinde ele alındıkça, 80 yıl önceki başarılarımızın önüne geçemeyeceğiz.Ayakları yere basmadığını sandığımız birçok yasayı bir gecede çıkartmış bir millet değil miyiz biz? Onları uygulamak için, zorlansak da, gayret sarf etmiyor muyuz?Neden iş kadınlara gelince bu ayaklar illa da yere basmak zorunda, anlamak mümkün değil.
Yazarın Tüm Yazıları