Ne katiller aradık zaten yoktular Böyle bir aramak görülmemiştir

Affet beni Attila İlhan. O güzelim “Ne kadınlar sevdim zaten yoktular - Böyle bir sevmek görülmemiştir” dizelerini bu hale getirdiğim için.

Üç ülkeden yüzlerce polis, altısı cinayet, 40’dan fazla suçun failinin eroinman bir kadın olduğunu zanneder ve yıllar sonra, onu Avrupa’nın dört bir yanında boşuna aradığını anlarsa, başka ne diyebilir ki.

26 Mayıs 1993 günü yerde cansız yatan, 62 yaşındaki Bayan Lieselotte Schlenger’di. Buket yapımında kullanılan telle boğulmuştu. Idar-Oberstein polisi, aralarında bir kahve fincanının da bulunduğu delillerin üzerlerinde karşılaştırmaya elverişli parmakizi bulamadı. Tanık da çıkmadığından, cinayet aydınlatılamadan kaldı.
8 yıl sonra bayan Schlenger’in dosyası yeniden açıldı. DNA analizleri artık rutin olarak yapılır olduğundan, deliller bir de bu yolla incelendi. Fincanın üzerine ucu pamuklu bir çubuk sürdüler, buradan DNA elde ettiler, biri erkek, diğeri kadın, iki kişinin profiline rastladılar. Alman Federal Polisi BKA’nın merkez veri tabanı sorgulandı. Kadına ait profilin benzeri bulundu.
Aslında, altı ay kadar önce, 24 Mart 2001 günü, Idar-Oberstein’ın üç saat uzağındaki Freiburg’ta, emekli Josef Walzenbach’ı kendi evinde önce boğan, sonra kurşunlayan ve ucu pamuklu uzun çubukla mutfak dolaplarının biri üzerinden alınan örnekte DNA’sı bulunan her kimse, bayan Lieselotte Schlenger’i de boğan, aynı kadındı. Sekiz yıl arayla iki yaşlı insanı öldüren henüz yakalanamamış olsa da, polisler mutluydu. En azından failin tek kişi, üstelik kadın olduğu ortaya çıkmıştı.
11 Ekim 2001’de, hemen hemen aynı bölgedeki Gerolstein’ın bir parkında oynayan küçük bir çocuk, ağaçlardan birinin altında bulduğu insülin şırıngasıyla eve döndü. Çılgına dönen annesi, enjektörü polise teslim etti. Polis de, enjektörü kriminal laboratuvara gönderdi. Enjektörün içi, eroinle bulaşıktı, enjektörün dışına ucu pamuklu uzun bir çubuk sürttüler ve buradan DNA elde ettiler. Profil, bir kadına aitti, Bayan Lieselotte Schlenger ile Josef Walzenbach’ı öldüren kadına.
Dört gün sonra, Gerolstein’ın 170 kilometre doğusundaki Mainz-Budenheim’da bir karavan soyuldu. Hırsız açmış anlaşılan ki, masanın üzerindeki kek parçasının yarısını ısırıp, kalanını yere atmıştı. Isırma yerine ucu pamuklu çubuğu sürttüler, DNA elde ettiler. Isıran, bir kadındı. Üstelik, Bayan Lieselotte Schlenger ile Josef Walzenbach’ı öldüren, eroin bağımlısı kadın.
Medyanın “Yüzsüz Kadın”ı, Alman polisinin UwP’si, yani kimliği meçhul kadını (Unbekannte weibliche Person) 2003 başında yeniden ortaya çıkıverdi. Dietzenbach’daki bir ofisten kahve fincanları çalındı. Burada da, hayalet kadının DNA’sına rastlandı. Aralıkta Heilbronn’da çalınan bir otomobil bulunduğunda, benzin tankının kapağındaki DNA yine ona aitti.

KADIN SERİ KATİL AVRUPA’DA DOLAŞIYOR

Buraya kadar olanlar zaten yeterince şaşırtıcıydı da, daha sonra yaşananlara akıl sır erdirmek mümkün değildi. 2004’te Fransa’nın Arbois kentinde, Çinli bir çete, Vietnamlı kuyumcuyu basıyor, kaçarken yere atılan oyuncak tabancanın üzerine ucu pamuklu çubuk sürtülüyor, DNA elde ediliyor ve DNA, Almanya’daki eroinman kadının DNA’sını tutuyordu.
Ertesi yıl Yüzsüz Kadın, yine Almanya’da faaliyetteydi. 6 Mayıs 2005’te Worms kentinde mobilyacı Randolf ile kardeşi, ölen babalarının mezar bakımını kimin üstleneceğine karar veremediklerinden mahallenin orta yerinde birbirlerine girmiş, Randolf tabancasını ateşleyince ortalık savaş yerine dönmüş, kardeşlerin ne kadar akrabası varsa sokağa fırlamıştı. Birkaç saat sonra olay yerinden delil toplayan polisler, bir bahçe duvarına saplanıp kalmış mermiyi de alıp götürdüler. Ucu pamuklu çubukla üzerinden elde edilen DNA profili kime aitti dersiniz? Yine, Yüzsüz Kadın’a.
6 Temmuz 2006’da biri, Avusturya Mauthausen’deki elektronik eşya mağazasını soydu. 3 Ekim 2006’da Almanya, Burbach’ta biri, tuhafiyecinin vitrin camını taşla kırıp, içeriye girdi, ne var ne yok alıp götürdü. 2007 Mart’ında Gallneukirchen’deki bir gözlükçü soyuldu. Bu arada, Hessen, Baden-Württemberg, Tirol, Yukarı Avusturya ve Saarland’da 20 kadar otomobil ve motosiklet çalındı. Olay yerlerinde, failin dokunmuş olabileceği cisimlere, ucu pamuklu çubuklar sürtülüyor, küçük plastik tüplere yerleştirilip, DNA analizi için laboratuvarlara gönderiliyordu. Laboratuvarlar farklıydı ama, çıkan profil hep aynıydı. Bir Almanya’da, bir Fransa’da, bir Avusturya’da suç işleyen eroinman kadına.

KRİMİNAL PROFİLCİLERİ ÇILDIRTAN KADIN

25 Nisan 2007 günü, Almanya Heilbronn’da, 22 yaşındaki polis memuresi Michelle Kiesewetter, başına saplanan tek kurşunla öldürüldü. Park halindeki devriye otosunda bulunan ve ağır yaralanan 24 yaşındaki meslektaşı, komadan çıkmakla birlikte, olanları hatırlayamadı. Polislerin silahları ve kelepçeleri çalınmıştı. Aracın içinden örnek almada kullanılan ucu pamuklu çubuklardan birinde Yüzsüz Kadın’ın DNA’sına rastlandı. O günden sonra medya, Yüzsüz Kadına, Heilbronn Hayaleti adını taktı.
Haziran ve Temmuz’da, Almanya’nın değişik kentlerinde ufak tefek hırsızlıklar oldu. Saarbrücken’deki 11 olayı, beş erkek çocuktan oluşan bir sokak çetesinin işlediği anlaşıldı. Aslında olaylardan biri, Yüzsüz Kadın’ın sırrını çözecek ipucuna sahipti. Çocuklar, 7 Temmuz gecesi, bilgisayar ve nakit para çalmak üzere bir liseye girmiş, ertesi sabahki olay yeri incelemesinde ele geçen boş kola kutusunun üzerinden ucu pamuklu çubukla örnek alınıp, DNA analizi için Homburg Adli Tıp Enstitüsü’ne gönderilmişti. Gelen profil, Heilbrom Hayaleti’ne aitti. Çete üyesi çocuklar, bir kadın işbirlikçileri olduğunu kabul etmediler. “Katil, buralarda dolaşmış, kola kutusunu bahçeye atmış.” dendi. Senaryonun yanlışlığı, iki yıl sonra anlaşılacaktı.
30 Ocak 2008’de, bu kez Heppenheim’da, nehirden üç Gürcünün cesedi çıkartıldı. Kurşunlandıktan sonra suya atıldıkları anlaşıldı. Polis, bir Iraklı ile bir Somali vatandaşını tutukladı. Iraklının, cesetleri eski bir Ford araçla nehir kıyısına taşıdığı düşünüldü. Otodan pamuklu çubukla toplanan biyolojik deliller incelendi. Birinin DNA’sı Heilbronn Hayaleti’ni tuttu. Meçhul kadının işlediği sanılan cinayetlerin sayısı altıya ulaşmıştı. 1993’teki Lieselotte Schlenger cinayetinden bu yana işlediği suçların ne tipi, ne de işleniş biçimi (modus operandi) birbirine benziyordu. Kriminal profilleme uzmanları televizyon ekranlarına çıkamaz oldular.

PARMAK İZİNDEN DNA

2008 başlarında Fransız polisi, yanmış bir erkek cesedinin kimliğini belirlemeye çalışıyordu. Onun, 6 yıl önce aniden ortadan kaybolmuş bir sığınmacı olabileceğini düşündü. “Başvuru sırasında parmakizleri alınmıştır. Bunlardan DNA profili elde edilsin, cesedin kemiklerinin profili ile karşılaştırılsın, bakalım o mu, değil mi?” dediler. Arşivdeki parmakizlerine sürtülen pamuklu çubuktan DNA elde edildiğinde, akılalmaz bir gerçekle karşılaştılar. Profil, bir kadına aitti.
Bu sonucu öğrendiğimde Viyana’daydım. “Yoksa yine amelogenin hatası mı?” diye tartıştık. Daha önceki bazı yazılarımda da belirttiğim gibi, çalışılan biyolojik kalıntının kadına mı, yoksa erkeğe mi ait olduğunu gösteren amelogenin sonuçlarının, kimi zaman yanlış çıktığını, DNA örneği, erkekten kaynaklandığı halde, kadın sanıldığını hepimiz biliyorduk. Ancak durum, bundan daha vahimdi. Çünkü profil, Almanların Yüzsüz Kadın’ınkiyle örtüşüyordu.
Fransızlar, sığınmacının parmakizlerinden yeniden DNA profili elde edip, bir erkeğe ait bambaşka sonuca ulaştıklarında ve bu sonuç yarı yanmış erkek cesedinin kemikleriyle uyuştuğunda “Bir yerde kontaminasyon var” dedik. “Kontaminasyon”, her kriminal laboratuvarcının kabusudur. Bir karışmanın, bulaşmanın olduğunu gösterir. İyi de, kadının DNA’sı, daha önce pek çok olay yerinde bulunmuştu. Yoksa hepsi kontaminasyon muydu? Eğer öyleyse, nereden kaynaklanıyordu? O gün, pek çok laboratuvarda “kırmızı alarm” verildi. “2001’den bu yana, DNA analizlerinde kullandığınız madde ve malzemeleri satın aldığınız üreticilerin listesini çıkartın.”

SERİ KATİL ERKEK Mİ YOKSA TRANSEKSÜEL Mİ?

2008 baharında Alman polisi, geçmişteki tüm olayları birarada değerlendirdi ve bazı görgü tanıklarının ifadesine dayanarak, aranan kişinin bir erkek, erkek kılığında bir kadın ya da cinsiyet değiştirmiş biri olabileceğini ilan etti. Robot resmini dağıttı. Bilgi verene 100 bin Euro vaad etti. Yıl sonuna doğru ödülü, 300 bin Euro’ya çıkarttı.
İngiliz Polisi, “Biz olsak çoktan kim olduğunu bulmuştuk. Derisinin, saçının, gözünün rengini, ırkını, Avrupa’nın neresinden geldiğini saptamıştık.” Diyerek, Alman polisini kıyasıya eleştirdi. Almanlar, bu öneriye hararetle karşı çıktı “Bizim yasalarımız, DNA’nın kodlamayan bölgelerini incelememize izin vermiyor. Bu tip analizler yapamayız.”
Avusturya polisi, 2008 Kasım’ında Interpol’ce aranan bir adamı tutukladı. Ele geçen delillerden birinin DNA’sı Yüzsüz Kadın’ı tutunca, adamın kadınla işbirliği yaptığını düşündü. “Bizim yasamızda, mitokondriyal DNA incelenemez diye bir madde yok” dedi, örneği Innsbruck Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’ne gönderdi. Birkaç hafta sonra, yıllardır bulunamayan kadının ana tarafından Kuzeydoğu Avrupa kökenli olduğunu öğrendik. “Ne olmuş yani?” diye dudak büktü Almanlar, “Zaten suçların çoğunu onlar işlemiyor mu?”

POLİSİMİZİN KAFASINDA SADECE PAMUK MU VAR?

Bulunan örneklerin Kuzeydoğu Avrupa kökenli bir kadına ait olduğu kesindi de, kadının, altısı cinayet kırkı aşkın suçla uzak yakın ilgisi yoktu. Aslında 15 yıllık sırrı çözecek ipucu, haritalarda saklıydı. Kadın, Bavyera’da hiç suç işlememişti. Bavyera ile Yüzsüz Kadın’ın DNA profilinin elde edildiği Almanya’nın diğer eyaletleri, ayrıca Avusturya ve Fransa arasında ufak bir fark vardı. Bavyera hariç diğerleri, biyolojik örnekleri toplayıp, kriminal laboratuvara göndermeye yarayan, ucu pamuklu uzun çubukları, Greiner Bio One GmbH firmasından satın alıyordu. Kontaminasyonun kaynağı bu çubuklardı. Olay yerlerinde DNA’sı bulunanın, çubukların üretiminde çalışan Kuzeydoğu Avrupalı bir kadın işçi olduğu anlaşıldı. İmalatın bir aşamasına, teri ya da tükürüğü karışmış olmalı.
Bir ay kadar önce firma yetkilileri, “Dünyanın birçok güvenlik birimine 420180 kodlu çubukları satıyoruz. Ürüne eşlik eden prospektüste, hayvansal ve bitkisel gıda ürünlerinden örnek alımında kullanılabileceği açıkça kayıtlı, DNA analizine uygun olmayabilirler” diyerek, kendilerini savundu. Adı geçen firmanın Türkiye temsilcisini aradım. Bu ürünü ithal etmediklerini söylediler.
Şimdilerde Avrupa’nın pek çok kriminal laboratuvar ve olay yeri inceleme birimi soruşturmadan geçiyor. Üretici firma aleyhine tazminat davası açılma olanakları araştırılıyor. Bild gazetesinin “Polisimizin kafasında sadece pamuk mu var?” diye manşete taşıdığı, sayısız başarıya imza atmış bir teşkilatın itibarını zedeleyen ve bunca emek, vakit ve para kaybına yol açan, cinayetler dahil, birçok olayın faili meçhul kalmasına neden olan hatanın faturası, bakalım kime çıkacak?
Yazarın Tüm Yazıları